⋆1001⋆

315 43 114
                                    

deus ex machina.

Kalabalık bir koridor. Gergin görünüşlü insanlar. Elimde tuttuğum sigara izmaritim. Elime bulaşan sıcak kül. Etrafımda bana bir şeyler vızıldayan insanlar dolanıyor. Hepsi terli ve bir o kadar gergin. Biraz da yere bakmaya karar verdim. Siyah botlarımın uçları zedelenmiş. Yürürken dikkat etmediğim için hep bir yerlere çarpıyor. Pantolonumun paçaları görünüyor. Temiz. Bacaklarımı sıkıca sarmış. Geniş kot pantolonları hiç sevmem zaten. Kahküllerim bozulmuş mudur? Bozulsa da bir şey olmaz. Dudaklarım kurumuş. Dilimle hızlıca ıslattım. Cebimden naneli bir şeker çıkarttım ve ağzıma koydum. Koçun söyledikleri dışında her şeye odaklanıyordum. Son koridora girmiştik artık. Bu koridor çok daha ferahtı. Koç şimdi yolun başında söylediği şeyleri kısaca özetleyecekti.

"Lalisa, beni dinleyin son kez... Taehyung sandığınız kadar sıradan bir boksör değil. Onun sınırlarını aşma, çok konuşma ve gereksiz yere nefes alma."

Muhtemelen onu dinlemeseydim daha iyi olurdu. Durduk yere yapılan kaprislere tahammülüm yoktu ancak elimden gelen bir şey de olmadığı için sesimi çıkarmadım. Koridorun sonuna geldik. Son kez tekrarladı kendini koç. Başımı hafifçe salladım. Koç koridordan ayrıldı ve beni odanın önünde bir başıma bıraktı. Derin bir nefes verdim ve kapıyı tıklattım. İçeriden boğuk bir ses duyuldu. Girdim. Masaj masasının üzerinde gözleri kapalı bir şekilde uzanıyordu. Kaşları çatıktı. Kaslı bedeni üzerinde büyük dövmeleri taşıyordu. Üzerinde yalnızca boksörlerin giydiği boxerlardan vardı. Parmak boğumları kırmızıydı. Yandaki masaya doğru adımladım.

"Geç kalma."

Yorgun çıkmıştı tok sesi, gizlemeye çalışıyordu. Başımla onayladım. Görmüyordu. Masanın üzerinde dizilmiş yağlara göz attım. Lavanta yağı. Lavanta yağını bir erkek üzerinde kullanmamaya yeminim vardı. Sebebini ne siz sorun ne ben söyleyeyim. Vanilya yağı. Çok şekerli ve bir o kadar da garip. Beyaz yasemin. Ne diyebilirim ki? Biraz baş ağrıtır ama bu adama anca bu yeter. Elime yağı aldım ve masaj masasına ilerledim. Ona bir şey sormak istemiyordum. Keşke konuşmadan anlaşabilseydik.

"Ağrıyan yerinizi belirtin lütfen."

Normal bir tonda konuştum. Başım ağrıyordu. Atmosferdendir. Gözlerini açtı.

"Önce göğsüme masaj yap, daha sonra sırtıma odaklan."

Ve yine gözlerini kapattı. Derin ama oldukça sessiz bir nefes verdim. Onun göğsüne yağı döktükten sonra, ellerimi de yağladım ve yavaşça göğsüne masaj yapmaya başladım. Kaslı ve şekil almış göğsünün alt kısmına işaret parmağımla masaj yaptığım sırada dudaklarını birbirine bastırdığını fark ettim. Bakışlarımı başka bir tarafa sabırsızca kaçırdım ve masaja devam ettim. Vücudu oldukça gergindi.

Ona yeterince masaj yaptığımı hissetmiş olacaktı ki doğruldu ve esnek bir hareket ile yüzüstü uzandı. Başını sağa çevirdi. Her bir hareketini seri bir şekilde takip ettim. Onunla beni kötü hissettiren bir şey vardı. Ne olduğunu tanımlayamıyorum. Boğuluyorum gibi. Bilmiyorum. Başım ağrıyor. Onun ensesi ile omuzlarının birleştiği kısıma parmaklarımla dikkatlice masaj yaptım. Ağrıyan yerleri tahmin edebildiğimden nerelere masaj yapacağımı kafamda kurmuştum. Baş parmağımı bastırmaya devam ederken elimi kürek kemiklerine kaydırdım. Sırtı çok geniş ve kaslıydı. O bir boksör, normaldir.

"Yetişemiyorsun. Ellerini daha hızlı kullan."

Bir kaşım havalandı. Bakın, ben bunları anlatırken bir saniye bile durmadan masaja devam ediyordum. Her şey saniyelik gerçekleşiyor. Sırtını gerdi. Üst sırtına masaj yapmaya devam ettim. Mesela ben size kürek kemiğine masaj yaptığımı söyledim ama söylediklerimi anlatırken kürek kemiğinden başka bir bölüme geçtim. Parmaklarımı hızlı ve çevik bir şekilde kullanıyordum. Eğer masaj soğursa bir önemi kalmıyordu. Onun sırtının üzerinde on parmağımı dans ettiriyor gibiydim. Önce vals, ardından tango...

 deus ex machina. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin