Açelya

192 15 13
                                    

Fırtınanın bitmek bilmediği bir akşamdı. Son günlerde hava epey bozmuştu, sürekli yağmur yağardı. Dışarısı adeta Giyuu'nun içini yansıtıyordu. Bu kasvetli havalar sanki Giyuu'nun içini okuyor ve ona eşlik ediyor gibiydi. Tomioka Giyuu eskiden bir iblis avcısı olan malul gazi. İblisleri öldürerek insanları güvende tutardı. O günleri nasıl atlatabildiğine inanamıyordu.

Tomioka Giyuu, savaş sonrası kendisi dışında sağa kalan tek hashira Shinazugawa Sanemi ile epey yakınlaşmıştı. Büyük savaş öncesi araları kötüydü; Giyuu, Sanemi'nin iliklerine kadar kendisinden nefret ettiğini düşünürdü. Kendisi hakkında bu tarz önyargılar oluşturmaktan o suçlu değildi elbette, Giyuu bu konuda daima kendini suçladı. Eğer biraz daha iyi konuşma becerileri olsaydı ve içindekileri tek tek açıklasaydı o zaman tatsız anlar yaşanmazdı. Her şeye rağmen Sanemi ile geçirdiği anıları seviyordu. Onunla vakit geçirmesi paha biçilemez hazineydi.

Sanemi yaşadığı şartlar yüzünden sert bir yapıya sahipti lakin dünyanın en nazik insanı da oydu. Giyuu'nun Sanemi ile tanıştığı anı hala berraktı, nasıl unutabilirdi? Sanemi her zamanki gibi sinirliydi ve etrafa küfürler yağdırıyordu. Bunlar Sanemi için gayet normaldi. O günün akşamında Giyuu, Sanemi'nin düşük rütbeli bir kız iblis avcısına yardım ettiğini görmüştü. Bir Kakushi, o kızı taciz ediyordu ve Sanemi bu görüntüye dayanamamıştı. Sanemi daha sonrasında kızın mental sağlını koruması için çok uğraştı. Giyuu o an Sanemi'nin neden hashira olduğunu anladı. O zamanlar Giyuu kendini bir hashira olmaya layık görmüyordu. Sanemi onun aksine gerçek bir hashiraydı. Sanemi'nin öfkesinin gerekçeleri vardı ne de olsa.

Sanemi'nin küçük mor gözleri, açık teni, kısa beyaz saçları, yaralarla kaplı vücudu vardı. Korkunç bir tip gibi gözükse de içinde insanlara karşı sevgi besleyen biri yatardı. Felaket hayatından sonra insanlığını kaybetmemesi inanılmazdı. Giyuu, Sanemi'ye yürekten saygı duyuyordu. İğrenç şeyler yaşamak zorunda kalmıştı, dayanılmaz acılara katlanmak zorunda kalmıştı. Sanemi'nin büyük yaraları vardı ve o yaraları saracak kimse yoktu etrafında. Kimse onun ne zorluklar çektiğini bilmeden onu yargılıyordu.

Büyük savaş sona erdiğinde Sanemi her şeyini kaybetmişti; kardeşini, arkadaşlarını, yaşama dair sevincini... Ama Sanemi her şeyini kaybettiğinde yaşama tutunmak için Tomioka Giyuu adlı bir umuda aşık olmuştu. Yaşamak için dört yılları olsa da henüz hiçbir şey için geç değildi. Yeni bir hayata başlangıç yapabilirlerdi. Sanemi ve Giyuu mutlulukta, sağlıkta, kötü günlerde ve ölümde birlikte olacaklarına dair söz verdiler. Son kalan yıllarını huzur içinde beraber geçirmek istiyorlardı. Belki acılarından asla kurtulamazlardı ama birlikte oldukları süre boyunca yapamayacakları şey yoktu.

Herkesten uzak bir dağ evinde yaşıyorlardı. Arada Tengen, Kamado kardeşler, Yushiro ve diğerleri ziyaretlerine gelirdi. Hepsi yaşadıkları felaketlerden dolayı birbirlerinin değerlerini daha çok anlamıştı. Hiçbir pişmanlık duymadan vakit geçirmek istiyorlardı. Geriye baktıklarında ''güzel zamanlardı'' diyebilmek bahşedilmiş en büyük armağandı. Ölen yoldaşları için hayatın kıymetini bilmeliydiler.

''Tomioka, doyasıya yaşayacağımız dört yıl var önümüzde.'' demişti Sanemi. Gücün kutsadığı can alıcı nokta erken ölmekti. Onlar özel değildiler, insandılar. Yirmi beş yaşından ilerisini göremeden hayata göz yumacaklardı. Bu gerçek hep Giyuu'nun içini kemirip dururdu. Giyuu, Sanemi'den ayca büyüktü ve muhtemelen ilk ölen o olacaktı. Arkasında yas tutması gereken sevgilisini bırakacaktı. Bunu düşünmek Giyuu'nun yüreğini burkuyordu.

Sanemi hep iyi bir partner olmak için çabaladı. Giyuu kolunu kaybettiğinden ötürü Sanemi bir an bile sevgilisini yalnız bırakmıyor ve daima yardımına koşuyordu. Eski sinirli halini geride bırakmış adeta yeni bir Sanemi gelmişti. Büyük savaş sonrası Sanemi bir kez bile sesini Giyuu'ya karşı yükseltmedi ve olabildiğince yumuşak bir ses tonunda konuşurdu. Hayatında deneyimlediği acı ve pişmanlıklardan ders çıkarıp ona göre davranıyordu. Ortada ne zaman bir problem çıksa duruma iyimserlikle yaklaşıyordu, Giyuu ne zaman sıkıntıya düşse derdine derman oluyordu. Sanemi bazen Giyuu'ya dağda ya da ormanda topladığı çiçekleri vermek gibi küçük jestler yapardı. Güller, karanfiller, nergisler, açelyalar... Beyaz açelya çiçeği Giyuu'nun favorisiydi ve Sanemi hep beyaz açelya toplardı. Giyuu her seferinde açelyayı dikkatle eline alır ve incelerdi. Onlara bakmak nedense içinin huzurla dolmasını sağlıyordu.

Nadiren tartışırlardı aslında. Tartışmanın sonunda Sanemi hep Giyuu'dan özür diler ve birbirlerine sarılırlardı. Giyuu bazen duygularını kontrol edemez ve ağlamaya başlardı, o zamanlarda Sanemi sevgilisini kucağına alır ve elini onun ipeksi saçlarında gezdirirdi.

Her şey çok güzel ilerliyordu. İkisi de çoktan yirmi dördüne basmışlardı. Giyuu birkaç ay içerisinde öleceğinin farkındaydı. Geçirdiği güzel günler Sanemi sayesindeydi. Sanemi, sevgilisinin ölümüne az kalmışken bile diğer yıllar nasıl davrandıysa öyle davranıyordu. Giyuu son zamanlarında tek başına ölmek istese de Sanemi onun bu isteğini kesin bir şekilde reddetmişti.

''Diğer dünyada yeniden karşılaşacağız ve asla ayrılmayacağız.'' demişti Sanemi.

''Peki ya ben cehenneme gidersem?''

''İster cennet olsun ister cehennem... Seni asla yalnız bırakmayacağım Giyuu.''

Ölüm kaçınılmazdı, Giyuu bunu biliyordu ama her zaman Sanemi ile birlikte huzur içinde uyurlarken ölmeyi hayal etmişti. Bunun gerçeklikten epey uzak olduğunu biliyordu, sadece hayalini kurmak iyi hissettiriyordu.

Günler geçip gittikçe ölüm yaklaşıyordu. Tengen ve eşleri sıkça Giyuu'nun yanına uğradılar. Hinatsuru, Makio ve Suma leziz yemekler yapmışlardı. Tengen bir sürü pahalı eşya getirmişti. Her ne kadar ince düşünseler de Sanemi bu durumdan rahatsızdı. Sanemi'ye göre Giyuu'ya abartılı şekilde davranılması onu daha kötü hissettirecekti. Sanemi, Tengen'i karşısına alarak durumu izah etti. Tengen ve eşleri gittiler.

"Ne yapıyorsun sen?" diye sordu Giyuu. Aşırı öfkeli duruyordu. Sanemi böyle bir tepki beklemiyordu.

"Giyuu, sadece..." Sanemi elini Giyuu'nun yanağına götürecekken Giyuu sertçe Sanemi'nin elini itti.

"Benim için o kadar uğraşmışlar ve sen onları kovuyorsun. Neden bencilce davranıyorsun Sanemi?"

"Özür dilerim."

Giyuu'nun öfkeden damarları belli oluyordu. Sesini her konuşmasında yükseltiyordu. Sanemi sevgilisinin niye böyle abartılı tepki verdiğini anlamlandıramamıştı, belki de ölüm korkusudan neye patlayacağını şaşırmıştı.

"Git buradan." dedi Giyuu gözünden yaş akarken.

"Peki."

Sanemi dışarı çıkıp biraz zaman geçirmeyi düşündü. Hobilerinden biri denize açılmaktı ve bugün hava bozacak gibi görünmüyordu. Giyuu sakinleştiğinde gidip yeniden onunla konuşacaktı fakat o gün beklenmeyen bir şey oldu: fırtına. Giyuu o gün meraktan uyuyamaz olmuştu. Yaptıklarını düşündü ve pişman oldu. Bütün gün ayakta Sanemi'nin geri dönmesini beklemişti ama Sanemi hiçbir zaman geri dönmedi. Bir süre sonra olası kötü senaryoyu aklında canlandırdı ve gözyaşlarına boğuldu. Üç gün boyunca uyumadan ve hiçbir şey yapmadan Sanemi'yi bekledi. Sanemi'nin kayboluşunun üçüncü gününde Tengen dağ evine geri dönmüştü ancak gördüğü şey günlerdir uyumamış, bitap düşmüş Giyuu idi.

"Tomioka, sen yemek yedin mi hiç?" diye sordu Tengen. Giyuu hiçbir cevap vermemişti, yalnızca ağlıyordu. Tengen neler olduğunu bilmiyordu fakat kesinlikle kötü giden bir şeylerin olduğunu anlamıştı. Tengen'in yapabildiği tek şey arkadaşına sarılmak olmuştu.

Yedi gün sonra Sanemi'nin cesedi bulundu. Tengen, Giyuu'nun görmesine izin vermedi. Sayılı günlerinde ona bu görüntüyü göstermek Tengen'in isteyeceği bir şey değildi.

Tanjiro ve Nezuko endişelendiklerinden dolayı sık sık Giyuu'yu ziyaret etseler de Giyuu eski halinden bile beter haldeydi. Yushiro, Zenitsu, İnosuke, Kanao, Aoi, Kiriya ve diğerleri de Giyuu'yu depresyondan kurtaramamıştı. Havaların bozması Giyuu için iyiydi, kimseyle görüşmek istemiyordu.

Giyuu ışıltısını kaybetmiş mavi gözleriyle masada duran beyaz açelya çiçeklerine baktı, solmuşlardı. Giyuu güçten düşmüş bedeniyle ayağa kalktı ve dışarı çıktı. Dışarıdaki fırtına durabilirdi peki ya içindeki fırtına? O nasıl sönecekti? Üstündeki yıpranmış ince kıyafete sarılarak beyaz açelya çiçeği aramaya koyuldu. Uzun çabalarının ardından bir tanesini bulabilmişti, özen göstererek tuttu çiçeği.

''Senden önce ölmem gerekiyordu Sanemi.''

Ölümü beklemenin bir anlamı yoktu artık. Hazır kimse önlem almamışken en iyisi diğer dünyaya hızlıca geçebilmekti. Giyuu elindeki beyaz açelya çiçeğiyle eve döndü. Çiçeği elinden bırakmayarak intihar etti. Ablası ve Sabito ile karşılaşamayacaktı belki ama onu bekleyen bir sevgilisi vardı.

Azalea |sane.giyuu|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin