1. Hikaye : Koleksiyoncu

11 1 2
                                    

  Yürüdükçe yerdeki eski ahşaptan çıkan her cızırtı yüreklerine indiriyordu. Her ses duyduklarında  Selinayla birbirlerine daha sıkı sarılıyorlardı. Selinay ' a daha önce söylemişti "Gece geç saatte burada neden buraya girelim ki ? Ayrıca karşımıza bir ayyaş çıkarsa: bu eski binada, bu geç saatte bizi kimse kurtaramaz ve burada olduğumuzu düşünmez. " diye, genç kız ancak Selinay ona yalvarmış ve orayı çok merak edip girmek istediğini fakat tek başına gitmeye korktuğunu söylemişti.

  Her ne kadar Selinay ' ı tek bırakmamak için gelmiş olsada kızın içinde Selinay ' ı en ufak tehlikede bırakıp kaçma düşünceleri geziniyordu. Her seste, her cızırtıda kendini kaçmaya hazırlıyor ve girişe olan uzaklığını kontrol ediyordu. Yeniden bir cızırtı duydukları sırada genç kız yine arkasına baktı. Daha demin yanlarından geçtikleri oda kapısı yoktu, kaybolmuştu. Kendini fazla korkudan, hayal gördüğüne ikna etti ve önüne döndü. Yakında attıkları her bir adım için lanet edeceklerini bilmeden ona daha yaklaşıyorlardı.

  Birden bire iki genç kız burunlarına gelen o keskin kokuyla durdular. Daha önce hiç bu kadar keskin bir koku yanaşmamıştı kendilerine... Kokunun ağırlığı ve keskinliğiyle iki genç kız da burunlarını kapatmıştı. Birden arkadaşı Selinay ' ın kulağına "Gidelim artık ! Kötü bir şeyler seziyorum. " diye fısıldadı. Selinay buna karşılık olarak ise "Artık çok geç, kokunun geldiği yeri bulmayız." diye yanıtladı. Genç kız her ne kadar geri dönmek istesede Selinay' ın gözündeki isteği görmüştü. Yani ya Selinayla gidecek ya da tek başına beri dönecekti ancak tek başına gidemezdi. Selinay ' ı ikna etmek ise imkansızdı.

  Kokuya yaklaştıkça burunlarını daha sert tutuyorlar ve sıkıyorlardı. Selinay, sanki bir şeyi arıyormuş edasıyla ilerliyordu. Arkadaşı ise korku ve aceleyle,her şeyin bitmesi arzusuyla ilerliyordu. Her ikiside korkuyordu ancak bu kadar yol katettikten sonra geri dönemezlerdi. Çünkü Korkuları içlerindeki yarım kalmışlık hissinin önüme geçemiyordu.

  Sonunda kokunun kaynağı olduğunu düşündükleri bir oda bulmuşlardı. Selinay kapıyı açma arzusuyla heyecanlanıyordu. Arkadaşı ise kapının arkasındakilerden korkuyordu. Aslında korkmalıydı. Çünkü aşırı keskin kokulu, gizemli bir şeyden neden korkmasındı ki ? Genç kız, arkadaşına kapıyı açmaması için yalvarıyordu. Selinay ' ın ise hiç vazgeçecek bir hali yoktu. Kapının açılmasıyla birlikte iki kızın çığlıkları yeri göğü inletmişti. Bu iki genç kızın sadece 2 çığlıktan dolayı başlarına geleceklerden haberi yoktu. Gördükleri şey akıllarını neredeyse yitirmelerine sebep olacaktı. İkiside ani ve beklenmedik bir hızla kapıya doğru koşuyorlardılar ancak bir türlü kapıyı bulamıyorladı. İçeri girdikten sonra dümdüz bir yol ilerlemiştiler.Herhangi bir yan tarafa gitmemişlerdi ama ona rağmen kapıyı bulamıyorlardı. Her bulamayış sanki bir hapsolma hissi yaratıyor ve içlerinde  bulundukları kafesi daraltıyordu. İkiside delirmenin eşiğine gelmiştiler. Gördükleri o şey ya da şeyler psikolojilerini altüst ettikten sonra birde bu kayboluş onları derinden sarsmıştı.

  En sonunda ikiside birbirlerinden ayrılıp, çıkışı bulmaya karar vermişti. Bu kararın onları mahfedeceğini bilmeden arayışa yeniden başlamışlardı. Selinay sanki uğultular duyuyormuş gibi hissediyordu ancak sadece rüzgar kendini diye avutmaya çalışıyordu. 
Peki, gerçekten rüzgar mıydı ? Onu tanrı bilirdi. Bir yandan girişi bulmaya çalışan Selinay ' ın içini büyük bir merak kavuruyordu. Selinay. en sonunda merakının peşine düşmeye karar vermişti. Ani bir hareketle geri dönüp, o kapıyı yeniden açmak istiyordu. Hemen kapıyı aramaya koyulmuştu. Giriş kapısının aksine anında o kapıyı bulmuştu. Hemen koşup kapıyı açmıştı. Bu sefer herhangi bir tepki vermeden duvarda asılı olan insan uvzuvlarına bakıyordu. Büyük bir acıyla koparıldığı belli olan bir dil, hiç bir acıma duygusuna olmadığı belli olan biri tarafından önce kırılmış sonra da bedenden koparılmış bir çocuk ayağı ve ölmeden önce en büyük korkusunu görmüş bir insan yüzü... Selinay bunların nasıl buraya geldiğini ve konulduğunu çözmek istiyordu. Belki de onları getiren ve koyanlardan biri olmak istiyordu. Tam arkasındakileri de incelemek isteyip arkasına döndüğü an o acı sonla karşılaşmıştı.

  Selinay' ın acı çığlıkları bütün evi doldurduğu halde genç kız hiçbir şey duymamıştı. Genç kız, halen kapıyı arıyordu. Sonunda arkasını döndüğünde o büyük giriş kapısını görmüştü. Anında kapıya koşan genç kız kapı kolunu açmaya yeltenmişti ancak kapı açılmıyordu. İyice telaşlanan ve korkan genç kız etrafına bakmaya başlamıştı. Kapıyı açabilecek bir nesne, bir anahtar bile yok diyecekken yan tarafta asılı o anahtarı görmüştü. Anahtarı bulmuştu. Evet ama onu o yüksek duvardan nasıl alacaktı ? Tam bunu düşünürken yan taraftaki masayı görmüştü. Aklına masayı çekip, sonra da masanın üstüne çıkarak, anahtarı almak aklına gelmişti. Sonra da bu aklına yatmıştı. Hemen masayı itmeye başladı. Masayı iterken çıkan sesin , onu harekete geçirdiğini fark etmemişti. Sonunda anahtarı zorda olsa genç kız almıştı. Tam arkasını dönüp masadan atlayacağı sıra o da ölümün acı yüzünü görmüştü, koleksiyoncuyu.

  İkisi de hata yapmıştı, birbirinden ayrılarak. Çünkü yanyana koleksiyoncudan kurtulabilirlerdi ancak tek savunmasızlardı. Artık ikisi de koleksiyoncunun minik sergisinin parçalarından biriydi. Koleksiyoncu, koleksiyonuna Selinay ' ın o hareketli ayak parmaklarını koymuştu. Genç kızın ise onu masayı itmeye ikna eden beynini ve masayı gören gözlerini koleksiyonuna dahil etmişti. Artık minik serginin minik parçaları sonunda yerine kavuşmuştu.
.
.
.
.
.
Fazla acemice olduğunun farkındayım. Eksiklerimi fark ediyorum ancak düzeltme arzusunu kendimde bulamıyorum.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 10 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Sana Söylemiştim Değil mi ?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin