4

423 41 48
                                    

sandılar ki öldü, ama şimdi duyurun kral geri döndü (🤢)
slm gençler bayağıdır uğramıyordjm buraya sarmadığı için ama ayıp olmasın diye bi gireyim dedim neyse uzatmiom okuyun hadi 🙏🏻

SMUT VAR AHAHAHAHAHHHAHAHAHGAGA

"Park Sunghoon! Kaç kere sana şu çamaşırlarını çamaşır makinesine at diyeceğim ya? Az kalsın düşüyordum senin yüzünden!" Sendeleyerek durduğumda gülme sesi koridorda yankılandı. Sadece gözlerimi devirerek üzerimdeki uzun kollu beyaz üstü düzelttim ve saçlarımı geriye atarak devirdiğim kirli sepetini tekrar toplamaya başladım.

"Ben bıktım artık valla ya, yakında yere de sıçarsın sen!" Kendi kendime söylenirken beyaz tişörtümün eteklerinden içeri giren sıcak ellerle donakaldım. Tüm vücudum buz kesilirken sıcacık elleri belimde hareket edip beni kendine çevirdi.

Dağınık saçlarına, kızarmış gözlerine, siyah atletinin açıkta bıraktığı bembeyaz tenine ve kızarmış ıslak dudaklarına bakarken buldum kendimi bir anda. Kalbim deli gibi çarpıyordu ve ellerimi nereye koymam gerektiğini bilmiyordum. Tüm vücudum kasılırken sanki çok uzakmış gibi üzerime eğildi.

Saçları yüzüme değiyordu, nefesini her tarafımda hissediyordum ve tüylerim diken diken olmuştu. "Arkamdan söylediklerini yüzüme de söylemek ister misin?" Tek bir cümlesiyle bacaklarım titremişti ve iç çamaşırımın ıslandığını hissetmiştim. Ellerimi yüzüne çıkarıp dudaklarına yapışmak istiyordum ama yapamıyordum. Sahiden, neden yapamıyordum?

Gözlerimi alarmın sesiyle açtığımda beyaz tavanımla bakışmaya başladık. O rüya da neyin nesiydi, neden iç çamaşırım ıslaktı ve neden SUNGHOON'LA kendimi böyle bir durumdayken görmüştüm?

İç çamaşırımın tenimde bıraktığı his beni erekte etmeye devam ederken yumruğumu sıkarak bu hissin hızlıca geçmesini bekledim ve duş almak için banyoya ilerledim.

Aynada kıpkırmızı olmuş yüzümü gördüğümde alt dudağımı kemirdim ve hızlıca suyu açtım. En sıcak suda 15 dakikalık duşun ardından saçlarımı kurutarak odama geri döndüm.

Horozlar bokunu yemeden kalkmamın sebebi bölümümün götürdüğü geziydi. Fotoğrafçılık okuduğum için öğretmenimizin verdiği ödevle alakalı fotoğraflar çekmem gerekiyordu ve okulumuz bu yüzden bizi 2 gün 1 gece olacak şekilde adını bile bilmediğim başka bir kente götürüyordu.

Giderken yanımda Sunoo, Nicholas, Karina ve Sunghoon olacaktı. Daha sonrasında o kentte Sunghoon'un bir tanıdığı yaşadığı için ayrılacaktık ve diğerlerini bırakıp oraya gidecektik. Adını düşünürken bile aklıma iğrenç rüyam gelirken bugün yüzüne nasıl bakacaktım acaba?

Akşamdan hazırladığım valizimi ve sırt çantamı alıp odamdan çıktım ve Sunghoon'un mutfakta oturuyor olduğunu gördüm. Gözünde siyah gözlükleri vardı. Gözlükleri? Sunghoon'un? Sunghoon ve Gözlük? Gözlüklü Sunghoon? Yüzüne oturmak istiyorum?

"Aşağıda seni bekliyorum!" Hızlıca söylediğim şeye karşılık hızlıca montumu kapıp kapıyı sertçe çarparak evden çıktım. Bugün çok zor geçecekti.

———

"Ne gereksiz ya bu adam, ödevleri de kendisi gibi gereksiz." Karina'ya hak veren Nicholas da konuşmalarına dahil olunca arkadaki üçlü asla dinmeyen koyu bir sohbete girdi. Çok uykum olduğu için onlara dahil olamıyordum ama uyuyamıyordum da. Camdan bakmaya başlarken yansımadaki Sunghoon'a kaydı gözlerim. İkimiz beraber önde oturuyorduk ve arabayı o sürüyordu.

Direksiyonu kavrayan ellerini gördüğümde aklıma gelen tek şey belimi kavrayışı oldu. Bakışlarımı yüzüne çıkardığımda yüz ifadesi, dudakları, gözleri aynı rüyamdaki gibiydi. Teni, ah o beyaz teni, hep bu kadar güzel miydi teni? Dişlerim arasına alıp belki de kanatmak isteyecek kadar? Sıkıca kavrayıp kızartacak kadar güzel miydi?

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 08 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

roommateHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin