"Kadere inaniyor musun?"
"Kısmen.." diye cevapladı. "Neden?" diye sorduğunda gülümsedim.
"Çünkü artık kaderimi değiştirebileceğime inanıyorum."
anlamaz gözlerlerle bakarken cümleme devam ettim.
"Senin sayende olacak.."
anlamaz gözlerle bana bakarken kaslarini hafifçe çatmıştı. çok mu saçma oldu diye beynimi hırpalıyordum. tam bir şey diyeceği sırada zil çaldı.
"birini mi bekliyordun? ah pardon ailenle yaşayıp yaşamadığını bilmiyorum."
ailemle yaşadığım seneler bana ölümü çok yakından tatmama sebep oldu. birçok kötü duygu hatta hepsini bu aile sayesinde öğrendim. kaderin bana hediye olarak gönderdiği tek şey jin hyungtu. kötü bir üvey abi olsaydı, tanrım gerçekten intihar ederdim. afallamam sebebiyle taehyung elini önümde salladı. o sırada tekrardan zil çalmıştı.
"Abimle yaşıyorum, gelmeyecekti ama bir şey unutmuş olabilir."
mutfaktan çıkıp ilerlerken bedenimi aniden bir stres bastı. gerilim yaşıyordum ama ne için olduğunu bilmiyordum. kim olduğuna bakmadan direkt taehyung ile kapıyı açtığımız zaman aklıma herkesi getirdim. yoongi, jin hyung, babam veya bir kargocu. yoongi'nin sınıfa geldiği andan daha kötüydü bu.
çünkü Jun-a tam karşımda kıpkırmızı olmuş haliyle bana bakıyordu. nefret ve kin dolu bakışları önce beni sonra taehyungu bulmuştu.
"burada ne işin var? evi nerden buldun jun-a?"
jun-a asla cevap vermedi bir adım atıp eve girdi ve sinirle bana bakmaya devam etti. boş bakışlarımı ayırmadım. üzerimde üstünlük kurmaya çalışıyordu ama artık izin vermek istemiyordum.
"bana cevap ver!" dedi taehyung sinirle, bakışlarını benden alıp ona çevirdi bu sefer.
"jungkook'un evini bulmak zor değil."
eskiden hep geldiğimden biliyorum diyemezdin nasıl olsa.. yoksa nasıl açıklardın sevgili taehyungcuğuna..
"bu ne demek?"
jun-a yine taehyunga cevap vermedi. bana dönüp bir adım attı, üstünlük kurmak için elinden geleni yapıyordu.
"önce jimin, sonra sen.. taehyungun aklını çelmeye çalışıyorsunuz değil mi?"
"ne?"
"ne?"
tae ve ben aynı anda şaşırırken anlamsız bakışlarımla bakıyordum. şu an ne ima ettiğini anlamıyordum ama yüzüne patlatmamak için zor duruyordum. ayrıca bilmediğim bir sebepten jiminle aynı konu içerisinde olduğumu fark etmiştim.
"jun-a ne sikimden bahsediyorsun anlamıyorum ama jimin konusunda haddini aşmaya başladın?" dedi taehyung. sonra bana baktı saniyelik.
"jungkook ile aranda ne olduğunu öğrenmek istiyorum, benden çok sey saklıyorsun. biz arkadaşız öyle değil mi?.." diye devam etti.
dudaklarım hafifçe kıvrılmıştı.
"açıklasana jun-a.."
bu tavrım onun daha çok sinirini bozduğu için derin bir iç çekti. açıklayamazdı, benim de açıklamadığımı öğrendigi için çok rahat hareket ediyordu. bu daha fazla sinirimi bozunca nefretle konuştum.
"açıklamayacaksan siktir git evimden ve asla gelme."
tavrımı belli ettiğimde bir anda yüzünde iğrenç bir siritis oluşmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Querencia, tk
Fanfictionbuna aşk denir taehyung, kaybetme korkusu tüm bedenini sarar ve sen hiçbir şey yapamazsın. texting + nadir düzyazı