0.0

84 6 6
                                    

"Benim olacaksın Shoto."

"Hiç sanmıyorum Bakugou."

-

"Tanrım, insan kanına ihtiyacım var..." diye söylendim kendi kendime. Hala dünyada vampirlerin yaşadığı insanlardan gizleniyordu bu yüzden ihtiyaçlarımı karşılamak gittikçe zorlaşıyordu. Ayrıca git gide insan nüfusu azalmaya başlıyordu. Vampirler yüzünden.

Eğer bir insan ısırıldıktan sonraki 3 saat içerisinde panzehir içmezse vampirin dişlerindeki zehir ona geçer ve ölürdü. Ben de bu yüzden yanımda hep panzehir taşırdım. İhtiyacım olabilirdi.

Evimin salonunda yayılarak oturduğum koltuktan kalktım ve merdivenleri hızlıca çıkıp odama vardım. Gardrobumdan uzun süredir giymediğim siyah, içi tüylü bir deri ceket aldım ve üzerime geçirdim. Masanın üstündeki panzehiri de alıp ceketin iç cebine koydum ve hızlıca çıktığım merdivenleri aynı şekilde inip evden çıktım.

Sadece vampirlerin yaşadığı bir köyde yaşıyordum ve bu köy insanların yaşam alanlarından uzaktı. Arabama doğru ilerlerken etrafa bakındım. Bazı vampirler oturmuş içiyorlar, bazıları ise kenarda köşede yiyişiyorlardı. Evet, bunlar vampirler arasında normal karşılanan şeylerdi.

Arabama bindim ve yola koyuldum. Yüksek bayırlardan inip ormanlık alanların içinden geçtikten sonra sonunda insanların yaşadığı bölgeye ulaşmıştım. Tenha bir yere arabamı park edip etrafa bakınıyordum. Şuan burada bir tane bile insan yoktu. Bir süre bekledim, birkaç kişi geçti ama onların enerjileri hoşuma gitmediği için onları ısırmadım. Birkaç dakika sonra yakınlarda çok yoğun bir enerji sezdim. Hızlıca ayağa kalkıp etrafıma göz gezdirdim ve evet, birkaç adım uzağımda yarısı kırmızı yarısı beyaz saçlı biri vardı. Ona yaklaştım. Yaklaştıkça enerjisi daha da ağırlaşıyordu, ilk defa enerjisi bu kadar güçlü bir insanla karşılaşmıştım.

Her insanın kendine has bir enerjisi vardı. Eğer bir insanın enerjisi hafifse kanının tadı da kötüydü. Enerjisi ne kadar yüksekse kanının tadı da bir o kadar iyi demek oluyordu. Ayrıca yüksek enerji bir yandan da vampirleri kötü etkiliyordu. Bir insan çok yüksek bir enerjiye sahipse enerjisiyle aynı anda birkaç vampiri etkisiz hale getirebilirdi.

Neyse ki bu karşımdaki insanın enerjisi beni etkisiz bırakacak kadar yüksek değildi. Yüzü yakından aşırı güzeldi, cidden o kadar güzeldi ki birkaç saniye odağımı kaybedip ona bakakaldım. Karşımdaki korku dolu gözlerle bana bakmaya devam ederken "Merhaba?" diyerek sessizliği bozdu. O an kendime geldim ve işime odaklandım. Ağzını tek elimle kapadım, dizimle dizine hafifçe vurdum ve yere düşürdüm. Diğer elimle de iki elini birden kavradım ve zarar almayacak şekilde yerde sürükledim. Arabamı park ettiğim yerin hemen yanındaki terk edilmiş evin içine girdim ve peşimden onu da soktum. Terk edilmiş evler, vampirlerin en sevdiği yerlerdir.

Elimi ağzından ayırmadan onu yere yatırdım. Kollarını hareket ettiremeyeceği bir pozisyona getirip bacaklarının üstüne oturdum. Tek elimle ceketimin iç cebindeki kumaş parçasını çıkarıp ağzına bir çırpıda bağladım. Karşımdaki bu çift renkli güzel çocuk gözleri dolmuş, tamamen savunmasız bir halde bana bakıyordu. Siktir, bu çok hoşuma gitmişti.

Bu güzel çocuğun ölmesini istemezdim. Panzehiri çıkardım, kolayca erişebileceğim bir yere koydum. Yüzüne doğru eğildim, tam olarak gözlerinin içine bakıyordum. "Korkmana gerek yok güzelim, ölmeyeceksin." dediğimde gerçekten rahatladığı belli oluyordu. "Sadece kanını içeceğim, bu seni kısa bir süre baygın bırakacak ve birkaç gün hasta hissedeceksin. Ama rahat ol, hiçbir şey olmayacak." dedim ve panzehiri elime alıp ona gösterdim. Ölmeyeceğini söyledim ya, sonrasını sorun etmemişti. Oturduğum yerden biraz yukarı doğru kaydım. Aletinin üstünde oturuyordum, bunu fark ettiğinde şaşırmış bir biçimde bana baktı fakat umursamadım. Yüzüne doğru eğildim, gözlerinin içine baktım. Yavaş yavaş ona sürtündüm. Gözleri daha da açılmıştı. Dilimin ucuyla boynunu boydan boya yaladım. Bunu yaparken sürtünmeye devam ediyordum tabii. Çift renklinin aletinin sertleştiğini hissediyordum. Yaklaşık bir dakika daha sürtündüm, aleti iyice sertleşti ve ben sürtünmeyi bıraktım. Kaşları çatılmıştı. Devam etmeyi ben de istiyordum fakat yapmamalıyım. Yüzüne yaklaştım. "Uyu, güzelim. Uyandığında devam edeceğim." dedim ve boynuna dişlerimi geçirdim. Teni çok soğuktu, kanı da öyle. Bir insanın kanı nasıl böyle soğuk olabilirdi? Kalkıp yüzünden baktığımda beyaz tarafını ısırdığımı fark ettim. Diğer elimi kırmızı tutamlarında gezdirip boynuna ulaştırdım. Vücudunun bu yanı ise çok sıcaktı. Anlayamamıştım fakat oyalanmayı bırakıp panzehiri aldım ve çift renkliye içirdim.

Yanımdan hiç ayırmadığım kalemimi ve hep cebimde taşıdığım küçük kağıtlardan bir tane çıkardım. Üzerine minik bir not bıraktım ve çift renklinin avucunun içine bıraktım.

Yarın yine aynı saatte tam olarak bu evin önünde ol. Sevdim seni çift renkli.

V.B.

$$$

Selamm yeni bir todobaku ficiyle geldim yine ಥ⁠‿⁠ಥ
Bölüm biraz kısa oldu, uzatmamın saçma olacağını düşündüm.
Umarım beğenirsiniz, oylarınızı ve yorumlarınızı eksik etmezseniz çok çok sevinirim.
Seviliyorsunuzz<333

aisle | bakutodoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin