☆ミ
Kesik kesik sahneler. Bedenini hırsla savuran dalgalar ve karşı koymaya çalışırken verdiği enerji, şiddetli dalgalarla sarsılan bedeni... Boğazından şiddetle akarak ciğerlerine dolan tuzlu su ve yüzeye çıkmak için sarf ettiği onca enerji, hepsi yalnızca birkaç saniye sürmüştü ama Hyunjin saatler geçmiş gibi hissediyordu. Bedenini kumsala çıkardığında, başta hiçbir ağrı hissetmemişti.
Ayağa kalktığında da, etrafına baktığında da bir ağrı hissetmemişti. Fakat sonra sağ kolunda dirseğinin altında ıslak ve üşümüş vücudunun aksine, sıcaklık hissetti. Bakışları koluna kaydı, neredeyse dirseğinden bileğine kadar derin bir kesikten kan akıyordu. Koyu ve yavaş akan kanı fark ettiği an başındaki inamılmaz dönmeyi de hissetti.
Gözleri birkaç saniyeliğine kapandı, bir eli kesiğin olduğu yere gitti. Kesik elinin dışından taşıyordu. Gözlerini açtı ve adımlarını sağlam basmaya çalıştı, fakat tökezleyerek yere düştü. Gözleri kapanırken, gördüğü tek şey gri ile harmanlanmış mavi gökyüzüydü. Derin bir nefes çekti ve bedeninin işlevini yitirdi.
10 saat önce
"Hayır hayır," Hyunjin telefonla konuşurken bir ileri bir geri yürüyordu. Saçlarını geri taradı, dakikalardır taksi bekliyordu ve sinirleri gerilmeye başlamıştı.
"Sorun değil hyung gerçekten. Doğum yaptığında eşinin yanında olman daha önemli. Ben gidebilirim-" Hyunjin kıkırdadı ve başını yana salladı. Sokağın köşesinden dönen taksiyi görünce biraz gerisinde duran valizine uzandı. "Sadece beş saatlik bir uçuş, sonrasında beni orada karşılayacaklar zaten."
Bir süre daha karşı tarafı dinledi ve birkaç adımla yola ilerledi. Taksi geldi ve önünde durdu. "Evet elbette, sağ salim döneceğim. Endişelenme ve bebeğinle vakit geçir." Valizi şoföre verdikten sonra taksiye bindi. Kısa bir vedadan sonra telefonunu kapattı. Şoförde arabaya binince havalimanına gideceğini söyledi. Araba kısa bir süre sonra hareket etti. Belki de yalnız yolcuk etmek ona da iyi gelecekti.
Taksi yolculuğu biraz sıkılmasına neden olsa da en sonunda havaalanına ulaşmıştı. Taksiden inerken gerekli miktarı verdi. Sırtında taktığı çantasını sıkı bir şekilde tutarken adının birkaç haberci tarafından bağrıldığını duydu. Bakışları o tarafa kayarken hızla içeri yöneldi. Onlara selam vererek gülümserken sorulan soruları da gülümseyerek geçiştirmek zorunda kaldı.
Menarjersiz herhangi bir yolculuğa çıkmak alışık olduğu bir şey değildi. Özellikle yanında koruması olmadan da çıktığı ilk yolculuktu. Hyunjin milli sporcuydu. Ülkesini finallere taşımak için, Japonya'da yapılacak olan yarışmaya gidecekti. Yarışma birkaç gün sonraydı. Önceden gidip pratik yapmak onun her zaman yaptığı bir şeydi.
İçeri yöneldi ve gerekli kontroller eşliğinde içeriye girmiş oldu. Menajeri tarafından ayarlanan görevli onu bulduğunda basit bir gülücük yer edindi dudaklarında. Kendi başına bir şeyler yapmaya kalkışsa bile başaralı olamıyordu... Onun yerine sıradan şeyleri yapmak için görevlendirilmiş birilerinin varlığı hep etrafında oluyordu.
"Siz lütfen rahatınıza bakın Bay Hwang, işlemleri halledip geleceğim." Hyunjin'in bir şey söylemesine zaman bırakmadan gitmişti. Hyunjin sıkıntıyla bir nefes aldı ve etrafına bakarak gördüğü boş koltuklarından birine yöneldi. Yanından geçen kızlar onun kim olduğunu biliyordu ve hakkında fısırdaşıyorlardı. Hyunjin bu konuda o kadar hassas bir kulağa sahipti ki onun hakkında ne dedikleri duyabiliyordu...
Kollarını birbirine bağladı ve etrafını incelemeye başladı. Fazlasıyla insan vardı, işinin gereği insanlarla hep içli dışlı olmuştu ama artık bir zamandan sonra bu ona oldukça yorucu gelmeye başlamıştı. Gözlerini kapattı ve başını geri yasladı. Menajerinin görevlendirdiği kişi birkaç dakika sonra yanına geldi. Biletini ona verdi ve uçak hakkında bilgilendirme yaptı. Hyunjin başını sallayarak ona teşekkür etti ve uçak için kapıya doğru yürümeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
he saved me | hyunlix
FanfictionFelix kesinlikle, Hyunjin'in ıssız bir adaya düştüğünde alacağı üç şeyden biri değildi.