bölümü gelecekte düzenleyeceğim çünkü göz göre göre kendimi zehirlediğimden biraz 🤏🏻 ateşim var, düzenli olarak atacağım dediğimden yazıyorum ✍🏻 umarım okurken mutlu olursunuz <3
×
Kim Taehyung gösterişi severdi. Şaşalı partiler, büyük hediyeler, gösterişli kıyafetler, pahalı içkiler ve arkasından gelen laflar, kıskanç gözler onun için biçilmiş kaftandı. Ruhunun nefretten beslendiğini söylerdi çünkü dünyası bundan ibaretti mağranın gölgeleri vardı hayatında, güzelliklerse ondan saklanan koca evrende kalmıştı.
Rüzgar geride kalan kainatın güzellerinin bir kısmını ona uçurmuştu ancak Jungkook onu cehenneminden çıkartıp sevgisiyle güzelleştirdiği cennettine getirmişti, hoş Jeon'a sorsanız cennettin sevdiğinin gülüşünde saklandığını söylerdi. Güzel sandığı her şey Taehyung'suz ölümden beter bir hâldeydi.
Bugün ateşin etrafında yedi kişi doluşmuşken tüm bu sefa hoş sohbetlerine evrilmişti. Yandaki Han Nehrinden dalgaların sesi yükseliyor, alevin çıtırtıları duyuluyor, Hoseok ve Yoongi biralarını tokuşturuyor, Jimin Namjoon'a cilve yapıyor, Jin ise çadırları kuruyordu.
Jungkook ve Taehyung ise sessizliği bölüşüyorlardı ikisi de ne diyeceğini, yapacağını bilemez bir vaziyetteydi. Vücutlarına giren birkaç yudumla sınırlı alkol içlerinde tutukları şehvet duygusunu tutuşturmuştu.
Jeon Jungkook Kim Taehyung'u çok fena öpmek istiyordu ve bu hisleri eşsiz bir hararetle karışıklık buluyordu. Tüm iradelerini kullanmak pahasına bu ilkel hisleri bir kenara bıraktılar; pastayı üfledi güzeller güzeli.
Artık dilekleri yalnızca yanındaki yıldız gözlü çocuk içindi Taehyung'un, mutlu olması için önce onun iyi olması gerekiyordu. Taşıyordu artık sevgisi aşktan gözleri doluyor, yaşları da Jeon'un canını sızlatıyordu.
Jungkook'un canıydı o. Biriciği, en değerlisiydi şayet sahip olduğu daha kıymetli bir şey olsaydı öyle seslendirdi ona.
Kısa sürede içtiği biraların etkisiyle son gücüyle alkışlayan, Namjoon koluna vuran, zıplayan, Taehyung'un düşmesine sebep olacak kadar sıkı sarılan Jimin saat on ikiyi vurduktan sonra Hoseok'un desteğiyle çadırına ilerlemiş; Jin'in de "Aşıkları yalnız bırakalım." itelemesiyle onu geri kalanlar takip etmişti. Şimdi ikisi gülümseyerek birbirine bakıyor, bir sonraki adımlarını tasarlıyorlardı lakin bu gerçeklik plan yapmak için fazla aceleciydi her an karşınıza çıkan bir kedinin peşine düşebilirdiniz, Taehyung gibi.
Karşısına çıkan bembeyaz güzelliğin arkasından elini tutup sürüklercesine koşturduğu Jungkook'la gidiyor, küçük bedeni sevmek için uğraşıyordu eğer durup onun gelmesini bekleselerdi yapmak istedikleri şeyi gerçekleştirmeleri kolay olurdu ancak şu an hayvanı daha da korkutup kaçırmak dışında bir şey yaptıkları yoktu. Bunu farkettiklerindeyse nefes nefese kalmış bir hâlde sahilin hiç bilmedikleri bir kısmındalardı.
Anın farkındalığı ve alkolün sağladığı umursamazlık birleşince gülmeye başlamışlardı. Jeon Jungkook, Kim Taehyung'u sevdiğinde hayatın hiç bilmediği bir noktasında umutsuzluk içindeydi, sonra birden bu çocuk geldi felaketlere gülmeyi öğrendi ve şimdi tüm mutluluklarını bahşeden kişinin gülümsemesinden öpmesi gerekiyordu.
Elleri Taehyung'un beline varmak için yanıyor, ayakları birkaç santim ötesine koşmak istiyordu ve yaşam beklemek için çok kısaydı, özellikle varmak istediği nokta yanı başındayken.
Kendisinin bile beklemediği bir anda öptü Kim Taehyung'u, onun için her buse beklenmedik olacaktı çünkü Jeon Jungkook her an maşuğunu daha çok sevecek, dudaklarına varmak için daha da sabırsız olacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mateizm | taekook
Fanfictionmatematikten nefret eden kim taehyung bir grup arkadaşıyla mateisler derneğini kurar, yıllardır gizlice ona aşık olan dünya matematik olimpiyatları şampiyonu jeon jungkook ise bu işi kendi lehine çevirmenin bir yolunu bulmaya yemin etmiştir. mini mi...