🌌

50 22 32
                                    

.
O gün gelmişti. Seungmin sonunda üniversiteyi bitirmişti.

Sabah onu mezuniyet töreni için üniversite kampüsüne bırakmış daha sonra tekrar eve gelmiştim.

Bugün çalışamazdım.

Evde dört dönüyordum. Ne yapacağımı bilmiyordum.

Gözüm odasının kapısına takılınca duraksadım. Oraya en son hasta olduğunda girmiştim.

Normalde bunu asla yapmayacak olsam da simdi onun kokusuna ihtiyacım vardı.

Şimdiye kadar hic doyasıya koklamamıştım.

Bu düşünce ile heyecan dolu bir şekilde odasına adımladım.

Ancak içimde uçuşan heyecan dalgası ancak kapı kolunu aşağıya indirene kadardı.

Gözüme batan ilk şey duvar kenarındaki kolilerdi.

Yavaşça içeriye girdiğimde çalışma masasının üzerindeki ağzı açık kutuyu farkettim. İçinde ders notlarından defterlerine kadar her şey vardı.

Toparlanmıştı bile. Gitmeyi bu kadar mı istiyordu?

Ya balkon?

Balkona gittiğimde ise şaşkınlıkla karışık heyecanımla hiçbir şeye dokunulmamış olduğunu gördüm.

Duvardaki posterlerden saksıların yerine kadar her şey aynıydı.

Sadece masasının üzerinde artık tonla ders notları yoktu. Onun yerine geçen sefer bulduğum kağıtlardan birkaç tane vardı.

Tarihlerine bakınca bunların yeni yazılmış olduğunu gördüm.

Ilki bundan 2 hafta önceyi gösteriyordu.

Beni önemsiyor. Hastayken tüm gece yanımda kaldı. Ve benim için endişelendi. Hayatımda ilk defa biri beni bu kadar önemsiyor. İlk başlarda ona karşı olan duygularımı hafife almıştım. Sadece bana ilgi verdiği için ilgi görmemiş klasik kisiler gibi ona karşı bir hayranlık beslediğimi düşünmüştüm. Ama farkettim ki ona olan duygularım çok derin. Kalbimin en derinlerinde diyemem. Çünkü Duyguları kontrol eden yer kalp değil. Aşk, sevgi, nefret... Bunlar beynimizin kontrol ettiği duygular. Ve bu adam hep zihnimde. Her an her dakika aklımda dolaşıyor. Gülüşü, sesi, kokusu... O Huzur kokuyor. Bir adım atabilsem ya da o bir adım atabilse... O zaman kıskanılacak şeyler yaşayacağız. Bunu biliyorum. Öyleyse neden? Neden olmuyor? Neyi bekliyoruz?

Okuduğum satırlar ellerimin titremesine neden olmuştu. Haklıydı, neyi bekliyorduk?

Ardından ikinci kağıt... Bu da bundan 1 hafta önce yazılmış. O günü net bir şekilde hatırlıyorum. Üniversiteden sonra ne yapacağını sormuştum.

Bugün bana üniversite sonrası planlarımı sordu. Ona daha fazla rahatsızlık veremezdim. Biz birbirimizin hiçbir şeyi değildik. Bu yüzden onun yanında daha fazla kalamazdım.Gitmek istediğimi söylediğimde gözlerindeki cam kırıkları ta ruhumun derinliklerine battı. İkimiz de birbirimizi istiyorduk. Ama kimsenin cesareti yoktu. her cümlesinde, bakışında, hareketinde "Gitme" diyordu. O an bunu dile getirmiş olsaydı gitmek aklımın ucundan bile geçmezdi. Burada hayatımın sonuna kadar kalmaya hazırdım. Tek bir kelime o an ikimizin de hayatını değiştirebilirdi.. Ama söylenmedi. Ve dile getirilmemiş hiçbir fikrin faydası olmadığı gibi söylenmemiş bir söz de hayatımızda yer edinemedi.

Dolan gözlerimi elimin tersiyle sildim. Ve oteki kağıda geçtim. Bu da dün yazılmıştı. Mürekkep yer yer dağılmıştı. O ağlamıştı. Akmaması uğruna her şeyimi feda edebileceğim gözyaşları kağıda damlamisti.

Eşyalarımı topladım. Her şeyimi topladım. Ama kutuları kapatamadım. Bir ihtimal belki de... Balkona dokunmadım. Ben gittikten sonra ona kalsın diye. Biliyordum ki beni özleyecek. Tıpkı benim de onu özleyeceğim gibi. Ondan bana hiçbir şey kalmadı. En azından ben ona bir hatıramı bırakayım. Çiçeklerime su verirken beni ansın. Belki de hissederim ha? Balkona her adım attığında hızlanan kalbini, belki de gözünden düşen bir damla gözyaşını hissederdim. Ruhumda hissederdim. Olamaz mı? Her şeye rağmen gideceğim. Biz beraber olamıyoruz. Ayrı da olmayacaktık. Bunu biliyorum. Ama gitmeliyim. Yine de keşke yanımda ona ait bir şey olsaydı. Belki de o hissederdi, sızlayan kalbimi...

。。。。。。。。。。。。。。。。。。。。。。。。。。。

Birkaç dakika önce eşyalarını içim yana yana arabaya taşımıştım. Tüm eşyalarını taşıdıktan sonra halen odasından çıkmayan Seungmin'in yanına gitme ihtiyacı hissetmistim.

Odasının kapısını çaldığımda yataktan aceleyle kalktığını duymuştum.

"Girebilirsin"

Yavaşça açtığım kapının ardından Seungmin görünmüştü. Her zamanki gibi yine çok güzeldi ama gözleri... Gözleri kızarmıştı.

"Bir şey mi oldu hyung?"

Arkamdan kapıyı kapattım.

"Taşınacak baska bir şey kaldı mı diye sormaya gelmiştim. Balkondaki eşyaları götürecek misin?"

Kafasını hafifce egip yutkundu.

"Onlar için yeterli yerim yok. Eger senin icin sorun olmazsa burada kalsınlar"

Kafamı salladım.

"Evde senden bi parça kalmasını isterim."

Buruk bir gülümseme ile yatağın üstündeki son sırt çantasını da aldı.

"Gitmeliyim hyung. Yolcu yolunda gerek. Her şey için teşekkür ederim"

Bana uzattığı elini tutup sıktım. Keşke elini hiç bırakmasaydım.

Ama bıraktım ve yavaş aldımlarla odadan çıkmasını izledim.

Ardından yürüdüm. Kapıyı açtı. Ayakkabılarını giydi. Son kez dönüp bana baktı. Ve tekrar yürüyor.

"Seungmin!"

Durdu. Bana döndü yine aynı buruk gülümseme ile.

"Gitme"

Şimdiye kadar ağzımdan çıkan en çaresiz kelime buydu. Tüm hasretimi, hüznümü, acımı yüklediğim kelimeydi o.

Gitmemeliydi. Yanimda kalmalıydı. Sonsuza kadar.

"Hyung sence de bunun için biraz geç kalmadık mı?"

Ve arkadaşının onu beklediğini belirten korna ard arda çaldı. Seungmin sırtında çanta, gözlerinde yaş, dudağında yaşanmamışlıkların acılı gülüşü beni orda yalnız bıraktı. Adım sesleri benden uzaklaşırken sanki ruhum da bedenimden uzaklaşıyordu.

O gitmişti. Başka bir şehre. Benden çok uzağa. Belki de hiç karşılaşmayacağımız bir yere gitmişti. Gitme dememe rağmen...

Ve bana ondan geriye sadece birkaç eşya kalmışken , benden ona ise hiçbir şey kalmamıştı...







🌃





Başka Bir EvrendeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin