"Evet Erdem Bey..." duraksadım gözlerimi devirerek "Bey bozuntusu." diye mırıldandıktan sonra devam ettim "Senin de tahmin edeceğin üzere ölümün benim elimden olacak." deponun içinde yankılanan sesim daha korkunç bir hal alırken karşımdaki adama bakıyordum.
Ah, Erdem Bey kendisi üç yıldır aradığım adam.
"Komiksin küçük kız beni Barbie oyunlarına filan mı katmayı düşünüyorsun?" volta atan ayaklarım duraksadı, el ve ayal bileklerinden sandalyeye bağlı adama döndüm "Rus ruleti?" ha ha ha kesinlikle beklemiyordu, gözleri dehşetle açılırken neredeyse benim duyabileceğim şekilde yutkundu "Güneş, tabancam lütfen."
Güneş'in korkak adımlarının güçlü sesini duyduğumda arkamda olduğunu anlayarak elimi sağa doğru uzattım. Kendi kendime bir kahkaha attığımda konuşmaya başladım. "Şu an ne kadar acınası bir durumdasın şirketinin tapusu bize devrettiğine dair -sahte olsa bile- belgeler, kamera kontrollerin hatta o değerli evinin altındaki mayının kumandası bile bizde."
Tekrar güldüm.
"Bak Erdem, tabanca bile bende. Hatta, kurşun dördüncüde ve burada sözü geçen ben olduğum için senden başlayacağız." tabancayı ona doğru çevirdim, işaret parmağımı tetiğe yerleştirdim ve tetiğe bastırdım "Klik" sesi geldiğinde tabancayı şakağıma dayadım, işaret parmağımı tetiğe yerleştirdim, tetiğe bastırdım ve tekrar "Klik" sesi geldiğinde tabancayı ona çevirdim, işaret parmağımı tetiğe yerleştirdim, tetiğe bastırdım "Klik" sesi geldiğinde kolumu aşağıya doğru serbest bıraktım ve Güneş 'in "Ne yapmaya çalışıyorsun? " diye fısıldadığını duydum.
Evet dördüncü turdaydık kurşun bana gelecekti hatta barut kokusunu almaya başlamıştım bile. Ve konuşmaya başladım. "Evet Erdemcik sıra bende şaşırdın mı, hayır. Peki o petito kadar beyninle düşündün mü neden bana geldi, ah kimi kandırıyorum tabi ki düşünmedin." Duraksadım, gözlerimi kapattım ve nefesimi bıkkınlıkla verirken gözlerimi açıp iğrenen bir ifadeyle karşımdaki boş bakışlar atan adama bakmaya başladım. "Ölmen beni mutlu edecek ilkokul çocuğu gibisin hiç bir şey anlamıyorsun."
"Ne anlamamı bekliyorsun geri zekalı"
Sağ elimi kalbimin üstüne koydum ve devam ettim.
"Ah Erdemciğim benim için ölecek olan birine göre çok kaba konuşuyorsun "
"Senin için mi ölecekmişi-" tetiğe bastım. Kurşun beynini dağıtırken sakin bir sesle "Tabanca benim elimdeydi geri zekalı." diye mırıldandım. Arkadan Güneş'in kıkırdamasını duyduktan sonra bende hafif bir tebessümle ona katıldım.
"Güneş."
"Efendim."
"Benzin nerde? "
"Ne yapacaksın? "
Ona dönüp ciddi misin bakışı atarken devam ettim "İçeceğim Güneş buz da koy içine kokteyl bardağında içelim beraber. Ya Allah aşkına, salak mısın sen? Temizle şuraları." elimdeki siyah zippo çakmağı arkaya, Güneş 'e doğru attıktan sonra deponun çıkışına doğru yürümeye başladım. Güneş'in "9,8,7" demesiyle omzumun üzerinden ona bakarak "6,5,4" dedim.
Bu bizim aramızdaki profesyonelliği kaldırma kodumuzdu Güneş'in 9,8,7 demesi resmiyeti kaldırmak istemesini benim 6,5,4 demem konuşabileceğini gösterirdi konuşma bittiğinde 3,2,1 derdim ve tekrar eski halimize dönerdik.
"Bu gün eve gelecek misin Doğa?"
Ah ismim, benim olmasına rağmen benden başka herkesin kullandığı şey.
"Hey ev dışında bir yerde ismimi kullanmaman gerektiğini seninle en az yirminci konuşmamız."
"Hadi ama bunu mu konuşacağız? Burayı bana günde en az yirmi kere kontrol ettiriyorsun. Ayrıca çıkış kapısını çok vicdanlı olduğun için sadece senin parmak izin açabiliyor ve ben her gün şu alt geçidi 4 kez yürüyorum söylesene hangi insan 23 dakikada 2 kilometre yol yürür bak bana karşındaki bir elli altı kız bunu yapabiliyor bu küçücük ayaklarla nasıl yürüdüğüm hiç umurunda değil mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞİN GÖLGESİ
Novela JuvenilSay. Susma, önüne bak, yalanı doğrun yap ve karşındakine sat. Bir. İntikam uğruna savaş, korkularını zırhın yap. İki. Karşındakinin gözlerine bak ve maskeni tak. Üç. Sınırları aş, duygularından kaç. Dört. Yaralarına bak, göz yaşlarını yak. Beş ve s...