Ellerini severdim çocukluğumdan beri, üzerinde yaşlılığın getirdiği kahverengi lekeler olurdu, hep beyaz sabun kokardı. Titreyen elleri ile turuncu saçlarımı okşar bana kendi hayal gücünden masallar anlatırdı. Öleceğine inanmazdım onun, nenemin.
Birini kaybetmenin belki de en kötü yanı o insanı unutmaya başlamaktı. İlk önce yüzü silinirdi zihnimden, sonra gülüşü, anılar. En son sesi gelirdi aklıma, en zoru ölen birinin sesini unutmaktı. Bir daha canlı şekilde duyamayacağım, kulaklarıma hayat verecek olan sesleri unutmak. Bu konuda hiçbir şey yapamamak, sadece daha geç unutmak için yaratana yalvarmak, tek yapabildiğim şey buydu.
Ellerimi soğuk mermerin üzerinden çektim. Hava kasvetliydi, sanki bana buradayım ben diyordu, buradayım ben, güvendesin, ağlayabilirsin. Ailenin kaderi seni de etkiledi ama ben buradayım, öleceksin ama buradayım, dokunduğun soğuk mermerde senin adın yazacak ama buradayım.
Gri bulutlar eşlik etti bana, küçük evime girdiğimde bile peşimi bırakmadılar. Birkaç hafta önce, doktorun odasında tanıştım onlarla. Benim acı veren geri bulutlarım. Benim her saniye bedenimi ele geçiren, beni her saniye bu hayattan uzaklaştıran, her saniye toprağı düşündüren bulutlarım, küçük kanser hücrelerim.
Elime aldığım beyaz elbiseye diktim yeşil gözlerimi. Beyaz artık masumluğu, aşkı değil çocukluğumu hatırlatıyordu bana. Annemi, babamı, biricik nenemi saran, beni onlardan ayıran renkti beyaz. Soğuktu, yalnızlıktı, ölümdü beyaz.
Zaten öleceksin dedim kendime, ne anlamı var kaçmanın, ne anlamı var kazanamayacağın bir kumarı oynamanın. Üzerime geçirdim beyaz elbiseyi, göğüslerimde kendilerini belli eden dantelleri izledim. Rol yaptım, kendime, arkadaşlarıma, bitkilerime bile. Makyaj yaptım, yüksek topuklu beyaz ayakkabılarımı giydim. Kendi ölümüne hazırlanan bir gelinden farkım yoktu.
Tüm gece, onu görene kadar rol yaptım. Karşı masamızda, kalabalık bir erkek grubu. Hepsi asker, belli, saçları kısacık, yorgunlar ama gülümsüyorlar. Eğleniyor, küfür ediyor, dans ediyorlar, bazen bize bakıyorlar. Bana baktı, bana hep tuhaf hissettiren saçlarımda dolaştı gözleri, gözlerimde, dudaklarımda, dantelle kaplı göğüslerimde.
İstedim, yalnız ölmemek istedim. Ölürken, ruhum bedenimi terk ederken biri ellerimi tutsun istedim, bana izlediği gözleri ölmeden önce de göreyim istedim, bir geceliğine bencil olmak istedim. Ayaklarım beni ona götürdü, o beni dans pistine. Ellerini belime yerleştirdi, şarkıyı dinlemedim, duymadım, başımı onun göğsüne yasladım. Sıcak ellerini benden çekmedi, ben gözlerine tekrar bakana kadar benimle dans etti.
Sonra yağmurun altında yürüdü benimle. Onun yanında küçücüktüm, o evrenleri kapsayan kocaman galaksi ben küçük bir karınca. Konuştu, öyle şeyler söyledi ki susmasın istedim. Daha fazla konuş, lütfen daha fazla konuş ki bu gece benim için bitmesin.
Sözler verdi bana, sözler verdim ona. Yağmur sert yüzüne damlalarını yağdırdı, uzun kirpikleri ıslandı. Konuşurken tuttu belimden, kendine çekti, konuşmadı bu sefer, öptü. İlk öpücüğümü bir sokak lambasının altında, bir daha görmeyeceğimi düşündüğüm bir adama verdim.
Öyle bir adamdı ki, son arzumu sorsalar onu isterdim. Beni tekrar öpsün, konuşsun, gülsün, sonra tekrar öpsün.
Beni götürdüğü odayı hatırlıyorum, her detayıyla. Beyazlar içinde, temel eşyalar dışında hiçbir şey yok, tabut gibi hissettirmesi gerekiyordu o odanın. Ama yuvamda gibi hissettim, sanki annem ve babam dönmüş gibi. Çünkü o vardı, Ege.
Beni yatağa yatırdı, ıslanan beyaz elbisemi öyle özenli çıkardı ki sanki dünya üzerinde değer verdiği tek şey o elbiseydi. Her zerremi öptü, bedenimin her bir parçasına dudaklarını kazıdı, kokusunu. Sıcak elleri kavradı bedenimi, içimde ki kibritler birbirlerine sürttüler, yangın çıkardılar içimde.
Elleri beni okşarken kendimden geçmiştim, koluna tutunmuş, içimde ki festival bitsin diye kıvranıyordum. Gözlerime baktı, her saniye, onun ellerine teslim olana dek çevirmedi bakışlarını. Yorgun bedenimi kollarının arasına aldı, uyumadan önce çocukken dinlediği masalları anlattı.
Savaşmak istedim, onun için. Tekrar onu öpmek için savaşmak istedim ama yapamadım. Kaderimi nasıl olur da değiştirebilirdim, inanmadım yapabileceğime. Kaçtım, sabahın ışıkları onun güzel yüzüne vururken kaçtım. Beni bulmasını isteyerek kaçtım, beni kollarımdan tutsun isteyerek, beni bir savaşçıya dönüştürmesini umarak kaçtım.
beğendiyseniz destek olmayı unutmayın lütfen, görüşürüz