Gözlerim seğiriyor,ısrarla bir ses yankılanıyor kulaklarımda.
''Son durak!İnecek yolcu kalmasın!Son durak!
Zorlasamda açtım gözlerimi.Etrafıma bakındım ama otobüste kimse kalmamıştı.Gözlerimi ovuşturarak otobüsten indim.
Deniz,martı sesleri ve duygularını gizleyerek koşuşturan insanlar.Şu anda bu acı yüzler,herşeye rağmen gülümsemeye çalışıyordu.
Burası İstanbul'du.İstanbul.Adı kadar huzurlu,adı kadar güzel İstanbul.
Sis bulutları gökyüzünden kendilerini çekerken,dünki yağmurlu havadan eser kalmamıştı.
Nerede olduğumu öğrenmek için birine yaklaşmaya karar vermiştim ama bir araba tam önümde durarak beni engellemişti.
''Hey!Yavaş olsana.'' dedim kaşlarımı çatarak.Orta yaşlarda bir adam,sert yüzünden taviz vermeyerek arabadan çıktı.
''Duru hanım ?''
''Evet.''
''Ben Çağrı Atahan'ın şöförlerinden Bora.Beni Çağrı bey yolladı sizi gitmeniz gereken yere götüreceğim.''
Kafamı olumlu anlamda salladım.Bu Çağrı denilen adam hakikatten bu kadar zengin miydi ? Çünkü Bora denilen adam 'şöförüyüm' dememişti , 'şöförlerindenim' demişti.
Arabaya bindğimde kısa süre geçmeden tekrar uykuya dalmıştım.Hala yorgundum ve ihtiyacım olan sadece uykuydu.
/Yaklaşık 3-4 saat sanra.../
Bir ağacın altında duruyordum.Aslında durmuyordum buraya bırakılmıştım.Sabahki havadan eser yoktu.Henüz etkisini göstermesede küçük yağmur taneleri yüzüme damlıyordu.Ayağa kalktığımda,sonu gözükmeyen kıvrımlı bir yol karşımdaydı.Ortamın güzelliğini meydana çıkaran aralıksız sarı yapraklı ağaçlar,göz kamaştırmaya yetiyordu.
Ben yürüdükçe yağmur dahada hızlanıyor,yol kenarlarında öbek öbek su birikintileri oluşturuyordu.Soğuk etkisini arttırarak,dayanılmaz bir ayaza dönüşüyordu.Biran önce bana yardım edecek birilerini bulmam gerekiyordu.Üşüyordum,üşüyordum...
Ve biraz yürümenin ardından,ağaçların arasında eğlenen bir gurup gördüm.
Ama onlar,dışarıdan bile kendilerinin farklı olduklarını hissettiren tiplerdendirler.Pahalı kıyafetler,ellerindeki bira şişeleri,sarmaş dolaş dansları...
Eğer burada bu kadar insan varsa bana gerçekten yardım edecek insanlarda olmalıydı.Biraz daha hızlanarak bana yardım edecek birilerini aramaya başladım.Biraz ilerlemenin ardından gülmeye benzeyen iniltiler kulaklarımı dolduruyordu.Hemen sesin yönüne yaklaşmaya başladım.Gördüğüm manzara beni olduğum here çivilemişti adeta.
Platin sarısı saçları omzuna kadar uzanan,1.80 boylarında,kusursuz bir fiziğe sahip kız,henüz yüzünü bile göremediğim adamın önünde duruyordu.Adam,dokunuşlarını bırakırken eli kızın elbise askısına uzandığında gerileme ihtiyacı duymuştum.
Veee...filmler kopar!
Gerilerken arkamdaki taşı göremediğim için yere,dikenlerin üzerine düşmüştüm.Üzerine düştüğüm kurumuş sonbahar yapraklarının çıkardığı hışırtılı sesle birlikte telaş içinde ayağa kalkmaya çalışırken,sağ kolum dirseğime kadar yara içinde kalmıştı.
Bir insan niye bu kadar sakar olurdu ki ?
Arkamdan gelen ayak sesleri gittikçe yaklaşıyordu.Korkudan afallamışken koşmaya başlamıştım bile.
Arkamdan alaylı bir ses yükseldi.''Fazla merak iyi değildir,daha önce öğretmediler mi ? Biran önce durmalısın çünkü benden kaçışın yok,güzelim.''
Bedenimi korku sararken aklıma kötü sahneler geliyordu.Bu yüzden daha hızlı koşmaya başladım.İlerdeki ağaçlardan sola dönerken izimi kaybettirmenin beni birazda olsa rahtlatmasıyla soluklanmaya karar verdim.Artık yağmur beni ıslatmayı geçmiş,sırılsıklam etmişti.
Üşümüyordum,titriyordum.Korku,dahada titrememe sebep oluyordu.
Kafamı yere eğerek tekrar yürümeye başladığımda etten bir duvar beni durdurmuştu.Kafamı kaldırdığımda bir çift mavi gözle karşı karşıyaydım.Deniz mavisi gözler,buz gibi bakıyordu.Kalbimin ritmi değişmişti sanki.Tek omuzumdan tutarak beni kendinden uzaklaştırdı.Ve elini havaya kaldırarak dudaklarına aldı elinde ki sigarasını.İçine çekerken gözlerini kapatmıştı ve sigarayı bir kez çekerek elinden attı.Ben her hareketini inceliyordum.Bende gözlerimi kapattığımda yüzüme vuran sıcaklık,soğuktan buz kesmiş titremekte olan dudaklarımı aralarken ciğerlerime duman doluyordu.
Neydi bu ! Sigara dumanını yüzüme üflemişti.Beynim olanları algılarken,öksürüğe boğulmuştum.
Benden uzaklaşması için buz adamı ittiğimde kolumdaki müthiş acı bedenime dağılmıştı.Acıyla inlemiştim.
''Uzak dur benden!''
''Sus.Yürü gidiyoruz.'' derken yaralı kolumu sıkmıştı.Gözlerim dolmuştu ama ağlamamıştım.
''Bırak beni !''
''Direnme boş yere..''
''Sana bırak beni dedim !'' derken bacağına tekme atmıştım.
Kolumu bırakmıştı ama sakarlığım yine üzerimde olduğu için çamurdan ayağım kayıp yuvarlanmıştım.Bedenim hareketsiz hale gelirken gözlerim kapanmıştı.Ve son duyduğum ses buz adamın sesiydi.
''Tam bir aptal...Sen beni tanımıyorsun ama ben seni çok iyi tanıyorum küçük kız.''
Not=Pek uzun bir bölüm olmadı ama 3. bölüm çok uzun olucak umarım beğenirsiniz.Ha son olarak buz adamı soranlara,
Buz Adam;Savaş Atahan,yani Çağrı Atahanın oğlu.