İyi okumalar {•̴͈ ˔̇ •̴͈}
Rüyamdaki gürültünün uyanmama sebep oluşuna sinirlenirken yinede gözlerimi tekrar kapamam uzun sürmemişti.
Güneş ışığı uykuya devam etmem için gerekli olan karanlığıma inatla izin vermiyordu. Sanki ışığı engelleyebilirmişim gibi gözlerimi daha da sıkılaştırdım.
Tekrar gürültü duyduğumda sıçramış az öncekininde rüya olmadığını kapının gerçekten vurulma sesi olduğunu anlamıştım.
Uyku mamurluğumla hızlıca kalkmış kapı deliği olmadığı için hemen açmıştım.
Kapıdaki kişi bana ben ona bakarken onun kim olduğunu hatırladığımda gözlerim büyümüş şaşkınlığımdan ayrılmaya çalışmıştım. Ben burada ne işi olduğunu sorgularken konuşmasıyla gözlerimi onunkilere sabitledim.
Bunu ne kadar yapabildiğimse muamma."Muhtar sana okulu göstermemi söyledi de."
Cümlesine devam etmeden önce beni tekrar bi süzerken utanmış en azından dağınık olduğunu bildiğim saçlarımı tek elim le düzeltmeye çalışmıştım.
"Hazır değilsin sanırım."Konuşmam gerektiğini hatırladığımda hafifçe öksürdüm.
"Ah dün çok yorulmuşum sanırım alarmı kapatmışım." Sesim sonlara doğru kısılırken daha ilk iş günümde batırdığımı yeni yeni fark ediyordum.O da mimiksiz ifadesiyle kafasını yavaşça onaylar anlamda sallarken sabah soğunun halâ yerinde olmasıyla hafifçe titredim.
"Ben hemen beş dakikada hazırlanırım. İstersen içeride bekleyebilirsin."
Mantıklı gelmiş olmalı ki tamam diyip küçük kapıdan tam çekilemediğim için hafifçe bana sürtünerek geçebilmişti.Minderlerden birine oturduğunda ben de çabucak yer yatağımı toplamış elimi valizime atmıştım ki yabancı birini eve aldığımı ve nasıl giyineceğimi yeni yeni idrak etsemde en azından kapısı olan ayrı bir lavabonun olduğuna şükretmiştim. Seçtiğim kıyafetleri alıp lavaboya girdiğimde kilidin olmamasını takmamış kahverengi pantolonumla bazı yerlerinde nokta şeklinde renkler olan beyaz gömleğimi giydiğimde krem rengi süveterimi giymek kalmıştı.
Çantamı hazırlarken o da dış kapıyı açıp çıktığında arkasından bende takip ettim.
Ağaçlık yolda, çay kenarında yürürken bu yolculuğunda sessiz geçeceğini düşünmüştüm ama beni yanıltmıştı.
"Evinde güzelmiş."
Dalga mı geçiyordu?Yüzünün ciddiyetini koruduğunu gördüğümde ikileme düşmüş istemeden ne demezsin lafı sessizce ağzımdan çıkmıştı. Dediğimi duymuş olmalı ki yüzündeki ciddiyet gitmiş sırıtmaya bırakmıştı.Bir kaç dakika sessizce geçerken içimdeki uzun zamandır yer edinen mahcubiyetimle konuştum.
"Kusura bakma bugün için.Senide beklettim.Aslında hiç huyum değildir. Kendim de bulabilirdim okulu." Tam lafımı bitirmiştim ki tam dibimden gelen yüksek sesli bir havlamayla zıplamış kısık sesli çığlığımla istemsizce yanımdaki adamın kolunu tutup sıkarken
sanki bir gülme sesini kısa bir an duyar gibi olmuştum. Kapalı olan gözlerimi korkarak açtım. "Ne kadar korkaksın." Kaşlarım çatılırken tam dibimdeki sırıtan yüzüne baktım. "Korkak değilim sadece boş bulundum ve-"
Tekrar yan bahçeye bakmış bağlı olan ve hâlâ havlayan köpeği gördüğümde "ve baksana kocaman, bağlı olmasaydı yemişti beni."
"Zararsız o ve tehlike geçtiğine göre kolumu sıkmayı bıraksanda devam mı etsek yola."Hâlâ koluna yapışık halde olduğumu fark ettiğimde hızlıca uzaklaşmış yüzümde suratsız olduğunu bildiğim bir ifadeyle yürümeye başladığımda aslında ne kadar da çok o yüzünün gıcık bir sırıtmaya ev sahipliği yaptığını düşündüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZEVAL
FanfictionSen bana herkes gibi uzak olduğunu sansanda Jungkook , gözlerinin beni yalnız bırakamayışından habersizdin. Bunun için minnettarım. Diğer hiç bir şeyden olmadığım kadar...