Yalnız bi'yer

15 7 0
                                    

Nasıl giriş yapacağımı bilemedim 🙇‍♀️

Nasılsınız?..Eğer buraya bir şekilde görüp gelen olursa diye yinede yayınlayayım,yolu buraya düşen olursa yazımı beğenip okumaya devam eder umarım

Bu bölüm biraz kısa yapmış oldum neyse uzatmadan iyi okumalar diyorum~

✧✧✧








30 Ekim 1997

Hayatın beni nereye sürekleyeceğini karşıma neleri çıkaracağını bilmemek tam bir heyecan ve tedirginlikti. Planlarımın aynen devam etmemesi beni endişelendirirdi ve şu anda tamda bunu fazlasıyla yaşıyordum.

Karanlık gökyüzünü bir ışık süzmesi aydınlatmış, arkasından da onu her zaman takip edeceğini bildiğim gürültüsüyle birlikte artan yağmurla birleşen soğuğun tüylerimi diken diken edişiyle yine bir titreme vücudumu ele geçirmişti ve bu son iki üç saattir aynı şekilde ilerliyordu. Aklıma hükmetmeye devam eden kötümser düşüncelerse bitmek bilmiyordu.

Yağmurluğum biraz olsun beni idare ederken bir yandan bu durağın neden sadece bir demir ve üstünde durak yazan bir durak oluşuna sinir olmakla meşguldüm.

Kaybolmuştum.

Evet,bir köye ulaşmak bu kadar zor olmamalıydı. Hiçbir minibüsün saatlerdir geçmemesiyse beni ilk günden bataklığa batırmıştı. En azından bir arabanın geçmesini bile umut ediyordum. Halbuki asla böyle bir duruma güvenmememe rağmen umut ediyordum. Aklıma iyi düşünceler getirmeye çalışarak buralar masum bir köy, kimse katil çıkmaz diyerek kendimi avutuyordum sonra yine etrafımı gördüğümde, iyi düşüncelerden pek te eser kalmıyordu. Neden mi? Etrafımda uçsuz bucaksız otlar, nadir bulunan ağaçlardan başka hiç bir şey yoktu, ha bir de düz bir asfalt ve sokak lambası.

Peki burada olmama sebep olan kimdi? Tabiki de babam.
Her şeyime umursamaz olan babam,
kaderimi belirlemekte pek bir sakınca görmüyordu. Edebiyat bölümünden mezun olduğumda planlarımdan ilkini gerçekleştirmiştim. Her şey tam yolunda giderken bir anda hayatım tepetaklak olmuştu. İlk işime Seul'de gireli daha iki ay olmuştu ki çalıştığım yerde benim gibi öğretmen olan biriyle sevgili olmuştum. Bunda bir sorun yoktu.
Tek sorun babamın hemcinsimle sevgili olduğumu öğrenip beni rezilce kovdurmasıydı. Tabi bundan dolayı hoşlandığım adamda benden ayrılmış uğraşmaya değer görmemişti bu da yetmezmiş gibi şansıma okulun müdürü de öyle bir homofobik çıkmıştıkı beni hiç bir okula aldırmamaya yemin etmişti. Adamla konuşmaya gittiğimde işittiğim söz şuydu:"Siz bizim okulumuzun itibarını zedelediniz."

Tam bir fiyasko

Tırnaklarım avucuma batırmaya başladığımda sinirlerimin tekrar beni ele geçirdiğini anlamamla bunu düşünmemeye çalıştım.

Neyse ki bir iş bulmuştum.
Uzak bir köyde ilkokul öğretmenliği.
Tam olarak istediğim bu olmasada yapacak bir şey yoktu. O pislik müdür nedense buraya atanmamda
engel olmamıştı. En azından öğretmenlik yapabileceğim için mutsuz değildim. Ben sadece babama karşı duramamamın derdindeydim. Ha şehirde öğretmen olmuşum ha küçük bir köyde benim için bir sorun teşkil etmesede zorlanacağımı içten içe hissediyordum. Şehirde yaşamaya alışkın olduğum için burada yaşam tarzımın değişeceğini bilmek beni bir nebze tedirgin etmiyor değildi.

Babamdan uzakta yaşayacak olmamın beni biraz olsun rahatlatacağını düşünmemse üzüyordu. Küçükken bu hissi yaşayacağımı söyleseler gram inanmazdım çünkü babam böyle biri değildi,annem varken.

Burnum sızlamaya başladığında ağlama sinyallerini almış, derin bir nefes aldığımda en azından yağmurun o çimenle buluştuğu kokuyu solumak bir nebze iyi gelmişti.

ZEVALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin