bölüm 1

79 5 25
                                    

efe pov

sıcak bir yaz günüydü, saat sabahın 8'i olmasına rağmen sıcaktan eriyecek gibiydim. okula gitmek artık sarmıyordu. zaten doğru düzgün okula ders işlemeye gelen de yoktu. herkes eğlenmeye ve takılmaya geliyordu.

şu zaman boyunca benim için okula gitmeyi heyecanlı kılan tek bir şey- kişi var:

mert.

bu karanlık zamanlarda resmen kurtarıcım oldu mert. benim için bir ışık oldu. bunca düz kafalı ve düşüncesiz insan arasında bana özgürlüğü en iyi yaşatan o oldu. kendisi gibi bir arkadaşa sahip olduğum için çok mutlu ve şanslıyım.

fakat sorun da bu zaten.

sadece arkadaşız. onun için daha fazlası değilim, sadece iyi bir arkadaşıyım. bir türlü ilerletemedim şu ilişkimizi.

bu gidişle hedefimden iyice uzaklaşacağım, onunla istediğim seviyede yakın olamayacağım; babam yüzünden elbette.

babam beni ailemizin adının yükselmesi için varlıklı bir ailenin kızıyla evlendirmek istediğini söyledi. tabii ki de bu fikre şiddetle karşı çıktım ve ona bunu istemediğimi açıkça ifade ettim.

fakat benim gibi bir oğlu olunca dinleyesi gelmiyor, sonuçta bunca zaman onun isteklerinin hiçbirini yerine getirmedim. neden onun otoritesinde, onun dilediğince, onun zevklerine göre yaşayayım ki? benim de kendi özgür iradem var ve istediğim şeyleri yapmak benim de hakkım. bu yüzden benden kurtulmak istiyor fakat kanunen hala oğlu olduğum için bir süre daha bana bakmakla yükümlü.

bunca zaman bana sadece laf falan atardı fakat beni evden uzaklaştırmak için böyle bir yol bulması gerçekten şaşırttı ve sinirlendirdi. evlilik gibi bir konuda sosyal ilişkilere göre seçim yapmak istemiyorum.

ben elin kızıyla evlenmek değil, mert ile evlenmek istiyorum. hayatımın geri kalanını mert ile geçirmek istiyorum. ama bu gidişle bu pek mümkün olmayacak gibi.

derin bir iç çektim. tüm bunları düşünüp endişelenmek beni iyice bunalttı. sanırım okula gitmeden bir markete uğrayıp içecek alacağım.

en yakın markete doğru yürüdüm ve içeri girdim. direkt soğuk içecekler reyonuna ilerledim ve tam da beni serinletecek olan içeceği alıp kasaya gittim.

"14 lira 25 kuruş."

kafamı salladım ve cebimden cüzdanımı çıkarmak için elimi uzattım.

fakat o da ne?! cüzdanım yok!

gözlerim fal taşı gibi açıldı ve panikledim. böyle bir durum en korktuğum şeylerden biriydi ve gerçekleşti. şaka gibi.

ne yapacağımı düşünürken biri önüme geçti.

"kartla ödeyeceğim."

fakat sırada tek ben vardım. bu demek ki o kişi benim için ödüyordu. buna izin v-

bir saniye, yoksa bu...?

kafamı kaldırdım ve içeceğimi ödemek üzere olan kişiye baktım.

gerçekten de mert'ti bu.

"mert–?" dik dik baktım. "ödemene gerek yoktu ya"

gülümsedi. keşke gülümsemeseydi. iyice sıcak oldu.

"sıkıntı yok oğlum. en iyi arkadaşıma içecek alamayacaksam ne anlamı var?"

"peki sen öyle diyorsan. sonra öderim ama"

kaşları çatıldı. cevap vermeden önce kartını pos cihazına okuttu ve onaylandıktan sonra içeceğimi alıp bana uzattı. önden marketten çıktı ve ben de onu takip ettim.

"senden böyle bir şey için para almayacağım efe. ödemeye çalışsan bile geri veririm sana. dert etme parasını, pahalı da değil zaten"

daha fazla uzatmadım ve kafamı salladım. böyle bir konuda tartışmanın ne anlamı vardı zaten?

içeceğimi açtım ve kafama diktim. içerken üzerimde bir çift göz hissettim fakat görmezden geldim.

derin ve içten bir "ohh!" ile teneke kutuyu ağzımdan çektim. aşırı iyi geldi valla, yarısını falan içmişim içeceğin.

"baya iyi geldi herhalde. ben de bunaldım baya, bir yudum alayım mı?"

adımlarım bunu duyunca durdu. dediği şeyleri kafamda değerlendirdikten sonra yüzümde ani bir sıcaklık ile, kızardım herhalde, kutuyu ona uzattım ve kafamı çevirdim. beni böyle görmesine izin veremezdim.

fakat o tabii ki bir şekilde yüzümü çevirdi ve gözlerime baktı. "neden bir anda kıpkırmızı oldun ya?" bir süre sırıttı. benimle eğlenmeye çalıştığı çok belli. iyice utandım...

kutuyu elimden aldı ve kafasına dikti.

yemin ederim bir yudumdan fazla aldı. sanırım parasının karşılığını almaya çalışıyor. pislik.

"versene artık ya! bitirdin içeceğimi."

kutuyu ağzından çekip gülümsedi yine. "iyi al" uzattı bana ve hemen aldım.

kalmamış ki bunda!

"dalga mı geçiyorsun sen benle ya?!" kalan son içeceği agresif bir şekilde içtim ve çöpe attım.

"kızmasana bana ya...gülünce daha hoş oluyorsun. yakışmıyor sana kızgınlık."

ne diyor bu_????^=%?^=+?=&)%=?+'^?+%=

YÜZÜMÜN ŞUAN KIPKIRMIZI OLDUĞUNDAN EMINIM.

"domates oldun bi anda. çok mu hoşuna gitti iltifatım? daha fazla edebilirim istersen"

yüz ifadesini görmeniz lazım. o kadar sinir bozucu ve çekici duruyor ki.

ya da görmeyin, bana kalsın.

"off ne saçmalıyorsun sen ya? gidelim hadi okula iyice vakit kaybettik zaten." önden yürümeye başladım. yüzüne bakmak çok zor geldi.

"tamaam" hızlı adımlarla bana yetişti ve beraber yürüdük.

-

mert pov

efe ile oturmuş konuşarak öğle aramızı değerlendiriyorduk ki bir ses duyduk.

"hey sen."

bana değil de efe'ye dediği çok belliydi. efe'ye döndüm.

"merhaba??" o da şaşkın duruyordu.

bir anda yanımıza pembe uzun saçlı bir kız gelmiş ve gözlerini efe'ye dikmişti. ben de boş boş onlara bakıyorum çünkü ne demem gerektiğini bilmiyorum...???

"sen efe misin? zebani efe olan?"

"evet de neden ki? sen kimsin????"

kızın yüzünde bir sırıtış belirdi.

"gelecekteki karın."

BÖLÜM 1 SON -

the other man mert....Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin