Bölüm 9: GÖRÜNMEYEN
□
Gözlerimi açtığımda kendimi kapkaranlık bir odada bulmuştum.
Etrafı görmek için herhangi bir ışık kaynağı bulmaya çalıştım ancak ellerimin ve kollarımın bağlı olmasından ötürü hiçbir şey yapamadım.
Ayrıca ağzım da sıkı bir şekilde kapatılmıştı.
Ve bu sıkılık bir süre sonra çenemi uyuşturan bir acıya dönüştü.Neredeydim, bu duruma nasıl gelmiştim bilmiyordum. En son hatırladığım şey Hongjoong'un kaptanlık bandanasının tam üzerinden vurulmasıydı.
Gerisi hafızamdan silinmiş gibiydi.
Ama eğer yanılmıyorsam burada olmamın tek bir nedeni vardı.
O da Hongjoong'u vuran kişinin veya kişilerin beni buraya getirmiş olabilme ihtimaliydi.Acıyan bileklerimi hareket ettirmeye çalıştığımda derimi ipe sürtüğümden ötürü daha da acımaya başladığı için bunu yapmaktan vazgeçmiştim.
Ne yapacağımı bilmiyordum.
Buradan tek başıma kurtulabilir miydim emin değildim çünkü neredeyse her yerim bağlıydı.Acaba Hongjoong neredeydi?
Onu öldürmüş olabilirler miydi?
Tanrı aşkına bu kişi veya kişilerle Hongjoong'un ne gibi bir bağlantısı olabilirdi?
Aklımda dönüp dolaşan soruları düşünmekten kafayı yiyecektim.O sırada kapı gıcırdaması sesi geldi kulaklarıma.
Ardından giderek yaklaşan adım sesleri...
Gözlerimi hızla kapattım ve kapatır kapatmaz göz kapağıma vuran küçük ışık ışınlarını hissettim.
Gelen kişi lambayı açmıştı."Evet, burada."
Üzerime eğilen bedenin verdiği hissiyatla her ne kadar geri çekilmek istesem de bunun şu an için mümkün olmadığını biliyordum.
"Hâlâ uyuyor."
Sanki birine rapor veriyormuş gibiydi.
Belki de telefonla konuşuyordu.Sesi oldukça alaycıydı.
"Uyandığında yemeğini getireceğim."
Elini tenimde hissettim.
Yanağımı okşamıştı.Ani bir tepki vermemek için kendimi tutarken bir an önce bu anın sonlanmasını diledim.
Neyse ki birkaç saniye sonra bedeninin hissiyatının uzaklaştığını hissettiğimde küçük bir nefes verebilmiştim, geri çekilmişti.Belki de telefonla konuşması bitmişti, bilmiyordum.
Bir süre hiç ses duymadım.
Orada öylece dikilip beni izlediğini düşünmek istemiyordum ama kulağıma adım sesleri gelmediği için de kesin bir şey düşünemiyordum..."Hyuk-ah, bizimkiler aşağıda toplanmış, seni bekliyorlar."
Uzaktan gelen başka bir ses irkilmemi sağladığında herhangi bir harekette bulunmamak için yine küçük bir çaba sef etmek zorunda kalmıştım.
Fakat yaşadığım farkındalık sayesinde bu kısa süreli irkilmeyi hızlıca unuttum.
O hâlâ buradaydı.
İsmini de ona seslenen arkadaşı sayesinde artık biliyordum, Hyuk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pink venom □ seongjoong
Fanfiction[askıda] Hırçın ifadesinin deli olduğu söylenen; kendini gemisinden ve tayfasından alıkoymuş içine kapanık bir kaptan, kardeşinin iyileşmesi için tek çare olarak gördüğü pembe zehri her şeyden çok istemektedir. Ve amacı sadece terfi almak için ki...