Pekala.
Dersin bitmesine iki dakika var, Yoongi hyung anlamadığım bir şekilde çok gergin ve gözünü üzerimden ayırmıyor. Zil çalınca yanına gitmemi istedi ama ben ona baktıkça bile deli gibi kızarıyorum.
Üstü kapalı olsa da bir aşk itirafı yaptım sonuçta.
Çıldıracağım!
İki seçeneğim var, ya mantıklı olanı yapıp Yoongi hyungla konuşacağım; ya da tamamen mantıksız olanı yapıp arkadaşlarımın da yardımıyla kaçacağım.
Çok mantıksız, o halde yapmalıyım.
Dersin bitmesine son bir dakika kaldığını fark etmemle bizimkilerden de yardım alamayacağımı anlamam uzun sürmedi. Yoongi hyungun gözleri hâlâ üzerimde olduğundan zaten konuşamazdım ve kapalı aşk itirafımdan bizimkilerin haberi yoktu.
Zil çaldı.
Elimi yumruk yapıp ağzıma dayadım ve hafifçe öksürdüm. Yoongi hyung yerinden kalkmadan masasındakileri toparlıyordu. Hoseok ve Jungkook birbirine birtakım saçmalıklar yaparken yanımdaki Taehyung, elini tam omzuma atıp konuşacağı esnada ayakladım.
Ve hızla sınıftan çıktım.
"Park Jimin!" koridorda ilerlerken gelen sesle duraksadım.
Kaçamamıştım.
Birkaç saniye olduğum yerde durup, en sonunda da topuklarımın üstünde dönerek yüzüme bir sırıtış yerleştirdim ve ona baktım.
"Yanıma gelmeni söylemiştim." koridorda, evine gitmek üzere merdivenlere yönelen birkaç öğrenci bize bakıyordu. Ben de yüzümdeki sahte sırıtışı bozmadan tek omzuma taktığım çantamı düzelttim ve yanına ilerlemeye başladım.
"Bay Min," başkalarının yanındayken böyle hitap ederdim. "aslında antrenmanım var ve Jackson hyun-"
"Antrenmanına ben bırakırım, hadi." elini sırtıma koyduğunda yürümeye başladık ama ben utançtan yerin dibine girecektim resmen.
"Ama Jackson hy-"
"Jimin." sert bakışlarını yüzüme dikti ve bugün ilk defa yüzüne bakmam bu şekilde oldu. "Bu yaptığınız gerçekten hoşuma gitmiyor."
Bir süre bir şey diyemedim, açıkçası ben Jackson hyungla Yoongi hyungdan önce de böyleydim ama tabii son zamanlarda pek görüşmüyorduk da. Neden birden böyle yaptıklarına anlam veremesem de bunun bizimkilerin işi olduğu aşikardı.
" Antrenmandan sonra..."
"Yine benimle geliyorsun, bekliyor olacağım." ofladım ve sonunda okuldan çıktık.
"Ama hyung, antrenmanda terliyorum ve duş almam gerekiyor." yine bana baktı ve aynı zamanda arabasının kilidini açtı.
"Benim evime gideceğiz, kendi kıyafetlerimden veririm."
"Ne?!" ani bir öksürük krizi tuttuğunda duraksayıp sırtıma hafifçe vurmaya başladı. "Senin evine mi?!"
Kaşlarını çattı ve arabasının kapısını açıp bana baktı. "Konuşmamız gereken şeyler var."
Tekrardan bir utanç sardı bedenimi.
Hızlıca arabanın önünden geçip ön kapıyı açtım ve yanındaki koltuğa çantamı kucağıma alarak oturdum. Derin bir nefes aldım ve asla onun yüzüne bakmayarak önümü izledim.
"Kemerin." dediğinde hemen telaşla kemerime uzandım ve taktım. Aslında şu klişe kemer bağlama sahneleri olsa da fena olmazdı ama utançtan ona bir yumruk daha atabilme ihtimalim de yok değildi.