8 sene önce
Han Jisung, mizacı gereği çoğu zaman neşeli bir insan.
Hayatta başına gelen her türlü olaya karşı pozitif yaklaşabilir. Daima yaşam doludur, bu hayata dair sevdiği çok fazla şey var.
Misal, günün erken saatlerinde sokakta tek başına yürümekten hoşlanır genç çocuk. Kısmen boş olan sokaklarda üveyik kuşlarının ötüşleri ona hoş gelir çünkü. İlham alır onlardan.
Kediler ve köpekler etrafta gezinir, yiyecek ararlar. Bazen yanında getirdiği akşamdan kalma birazcık yemeği önlerine koyar. Patili dostları ona teşekkür mahiyetinde kuyruk sallarlar.
O saatlerde insanoğlu uyurken, doğa ayaktadır.
Yüzünü okşayaraktan geçer serin rüzgarlar. Uzun sayılan saçları ahenkle dalgalanır, insanın gözüne hoş bir görüntü sunar. O ise bundan keyif alarak daha da neşeli bir biçimde devam eder minik gezintisine. Kimi zaman seke seke, enerjisiyle üzerinde bulunduğu gri dünyayı renklendirerek ilerler.
Dudaklarından mırıltı biçiminde melodiler dökülür. Şarkılar onun için kendini ifade edebilmenin bir yoludue zaten.
Her ne kadar yedi yıl önce birlikte yaşamaya başladığı Chris haricinde şarkılarını sunabileceği biri hayatında olmasa da uyuyamadığı gecelerde hoş mısralar yazıp seslendirerek onlara can vermekten her zaman memnun olmuştu Jisung. Birleştiremediği sözcükleri, kuramadığı tümceleri melodiler altında topluyor, anlatamadığı sorunlarını bu şarkılar altında yaşatıyordu çünkü.
Şarkıları ona kim olduğunu hatırlatıyordu.
Alien, henüz birçok alanda acemi olan çocuğun ilk eseri.
Ona yalnızlığını hatırlatıyordu.
Kelimelerde vücut bulmuş hisleri bilinçli bir insan misali ona öncü oluyordu kimi zaman sakin denizlerin soğukkanlı kaptanı, çoğu zaman ise bir volkan gibi.
Mırıldanıyor çocuk.
Saatin erkenliğinin bir getirisi olarak sessizliğin hüküm sürdüğü sokaklarda zıplaya zıplaya ilerlerken, söylüyor. Yalnızca çılgınlar gibi dans edelim.
Eğlenceli adımları minik zıplayışlara dönüşüyor. İlerlemekten vazgeçerek olduğu yerde sanatını eyleme döküyor. İki adım ileri, üç adım geri, etrafında dön ve kollar yukarıya, beli esnek bir yaydan hallice kıvrılıyor, Jisung o an bu danstan ne büyük bir keyif aldığını fark ediyor.
Yanına birkaç kedi yavrusu varıyor. Onları fark ettiğinde dansına minik bir ara veriyor, ancak melodi hâlâ dudakları arasında.
Hiç kimse, hiç kimse, beni umursamasın, sorun yok.
Hadi çıldıralım gün doğana kadar.
Elini cebine attığı gibi küçük bir paket kuru mama karşılıyor onu. Birkaç sabah önce oralardaki bir direğin arkasına gizlediği kabı çıkarıyor. Mamayı döker dökmez kabın etrafını çevreliyor üç küçük kedi. Jisung onları izlerken gülümsüyor, hiçbir insanda hissedemediği o huzuru bu üç masum canda buluyor.
İşini bu erken saatte hallettiğine bir kez daha memnun oluyor aynı zamanda. İşe, okula giden insanlar dahi uyuyor henüz; kedilerini beslemesine karşı çıkabilecek kimsecikler yok.
Küçük, ama soğuk bir rüzgar esiyor.
Üzerindeki hırkaya sarılıyor hafifçe. Dikkatini kedilerden alarak yürümeye başlıyor yeniden. Adımları önceye göre daha sakin. Belki de uzun süredir dışarıda olmaktan yorulduğu için. Ancak kesin olan bir şey var ki, sokaklar artık canlanmaya başlıyor.
Saatler neredeyse altıyı gösterirken birkaç adam kendini belli ediyor ıssız sokağın ortasında. Kimi kendisini evinin önünden alacak servisi beklerken, kimiyse bir sokak ötedeki otobüs durağına ilerliyor. Zaman geçiyor.
Bileğindeki, turuncu kapüşonlusunun altına saklanmış, yeşil manuel saatin yelkovanı ilerledikçe daha fazla insan dökülüyor sokağa. Onlar çıktıkça, hayvanlar kayboluyor. Sokakta cıvıltılar -aslında hayattan bıkmış otuz yaş üstü insanların homurtuları demek daha doğru olur- arttıkça çocuğun neşeli sesi içine kaçıyor.
Adımları bile seker vaziyette değil artık. En az diğerleri kadar normal yürüyor.
Birkaç kişi ile göz göze geliyor yanlışlıkla, anında kaçırıyor bakışlarını. Kimi ise onu görmezden geliyor. Bu zamanlarda panikleyip gözlerini çekmesine gerek kalmıyor çocuğun. Hasetle dolmuş kalbindeki nefreti yansıtan yüzleri inceliyor biraz biraz. Kendine şükretmek için sebep buluyor. Ve vakit böyle böyle geçiyor.
En sonunda ise, müzik yapımcısı olarak çalıştığı eğlence şirketine gitmek üzere arabasına binmeye hazırlanan Chris'i buluyor irisleri. Sevimli bir neşe ile onun yanına koşuyor o yola çıkmadan yakalayabilmek için. Minik zıplayışlar yine kendisini buluyor.
Chris tam kapısını açtığı arabasına yerleşecekken işittiği tatlı adım sesleri arkasını dönmesine sebep oluyor.
Ona doğru koşan çocuğu gördüğü gibi yüzünde bir tebessüm beliriyor. Vücudumu tamamen çevirerek çocuğun gelmesini bekliyor, hafifçe açılıyor kolları yana doğru, Jisung daha da hızlanıyor ve kendisi için açılan kolların arasına giriyor. Chris'ten büyük bir kucaklaşma alıyor.
"Yine erkencisin bakıyorum? Odanda göremediğimde anlamıştım zaten yine kaçtığını, küçük fare"
Jisung kıkırdıyor. "Kedileri besledim. En çok bu saatlerde çıkıyorlar dışarı"
Chris kendi evladı yerine koyduğu, resmi olarak gerçekten de evladı olan şirin gencin burnuna bir fiske atıyor. Jisung daha çok gülüyor. Chris ona gülmenin yakıştığını söylediğinden beri dudakları hep gergin gerçi. Tatlı tebessümü onun yanındayken hiç sönmüyor.
Klasik bir sabah sohbetinin ardından Chris geç kalmamak için arabasına atlıyor ve şirkete doğru sürüyor. Normalde Jisung'u da okula bıraktığından birlikte yolculuk yapıyorlardı, ancak bu birkaç gündür farklı.
Jisung, o olay yaşandığından beri okula gitmiyor.
Sırf okulun nefret edilen öğretmenini okuldan kovdurmak için diğer öğrenciler tarafından yapılan planda kurban edilmesi çocuğun eğitim hayatına mal oluyor. Öğretmeni ve kendisi hakkında çıkarılan yalan ilişki haberi hem zavallı kadının hem de Jisung'un hayatını mahvediyor.
Jisung'un yanında ona destek olarak gözyaşlarını silecek bir babası olsa da, hayattaki tüm yakınlarını kısa süre önce kaybeden otuzlarındaki kadın önce kariyerini, ardından ise fazla doz sebebiyle hayatını kaybediyor.
Birkaç lise öğrencisi tarafından planlanan bu şeytani plan iki insanın hayatını böyle karartıyor.
__
gidişata uyması icin yaş sistemi Türkiye'ye göre, yani Jisung şu an 17 yaşında ve lise 3 öğrencisi, daha doğrusu okula devam edebilseydi öyle olacaktı:)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
son, söz - minsung
Fanfictionölmeye karar verişimden bir saat önce, yılların getirisiyle pörsümüş koltuğumda otururken kapalı televizyonu seyre dalıyorum.