Beren ben,
Beren YILDIZ.
15 yaşındayım ve babamın işi sebebiyle İstanbul' a taşındık. Benim kaydım da Koç Anadolu Lisesi' ne yapıldı. Lisenin adını hiç sevmedim;
"KOÇ ONODOLO LOSOSO"
Açıkçası arkadaşlarımı bıraktığım için mutsuzum ve onları özlüyorum, özellikle de Deren'imi. Bir de Gizem var. Onun yeri Deren'le ikimiz için çok ayrı...
Yarın pazartesi , yani okul başlıyor. Aslında bir yandan da üzülüyorum, tatil bitti artık ders çalışmam gerekecek. Çünkü düşük not alırsam annem kafama terlik geçirebilir, kafamda terlik izi olsun istemiyorum...
"Beren yemek hazır hadi gel!"
Annemin sesiyle irkildim. Gözlerimi camdan ayırıp ayağa kalktım. Ama hiç iştahım yoktu, yatağıma geri oturduğum sırada annemin ikinci seslenişine maruz kaldım: "Bereeenn!"
"Anne ben yemeyeceğim!"
Sonra annemin ev terliğinin çıkarttığı o gıcık ses... Kapımı tıklattı, "Gir" dedim. Girer girmez "Kızım ne oldu hasta mısın?" dedi ve ellerini anlıma götürdü. "Yok anne ya sadece biraz halsizim." dedim. "İyi madem biz babanla mutfaktayız, bir şey olursa seslen..."Sonra kapı örtüldü, yavaş yavaş kendimi saldığımı ve bilincimi kaybettiğimi hissediyorum. Duyduğum en son cümle "Neye canı sıkılmış yine benim güzel kızımın!" Babam kendi kendine söylenirken ben karanlık, sessiz ve rahat bir uykuya vermiştim kendimi...
Yarın sabah her şeyin başlangıcı, yeni okulumun ilk günüydü. İçimde kötü bir his vardı. Ya hiç beklediğim gibi olmazsa hiç bir şey, ya başıma bir şey gelirse... Of saçmalama Beren! Her şey çok güzel olacak!
Sabah kalktığımda kendimi dinlenmiş hissediyordum. Taşınırken bana yeni bir yatak alınmıştı. Eskisinden daha rahat ve kesintisiz uyuyordum artık.
Kahvaltımı yaptıktan sonra altıma eşofmanımı, üstüme de siyah crobumu geçirdim. Ceket almadım çünkü hava oldukça sıcaktı, son olarak şapkamı kaptım ve tek koluma da çantamı aldım. Evden çıktım... Arkamdan annemin sesi, Kızım iyi dersler! Annemin kapıyı açmaması için koşar adımlarla apartmandan çıktım. Dersin başlamasına tam 5 dakika vardı. Kesin ilk günden geç kalacaktım. Gittiğim okul büyüleyiciydi. Normalde okullar 5-6 katlıdır ama... Bu okul ise tam 8 kattan oluşuyordu. Of eğer bu okulun içinde kaybolursam rezillikte seviye atlamış ilk kız olarak tarihe geçerim(!) Okul koridorunda yürürken bir yandan etrafı süzüyordum, tam önüme döneceğim sırada birinin göğsüne çarptım. Esmer ve gözleri ela bir yakışıklıydı. Pazıları oldukça belirgindi. "Önüne baksana!" diye çıkıştım. "Bana çarpan sensin küçük hanım" Ne dedi o? "KÜÇÜK HANIM" Gerçekten öfkelenmiştim. Kendimi dizginlemeye çalışırken göz devirdim. "Sen benim kim olduğumu bilmiyorsun galiba." dedi. "Bilmiyorum, bilmek de istemiyorum." Bana pis pis sırıttığı sırada hızla yanından geçip merdivenleri çıkmaya başladım. Ben merdivenleri çıkıyorum, o da bana yetişircesine arkamdan koşturuyordu. Ne yapmaya çalışıyor bu? "Sen niye beni takip ediyorsun başka işin gücün yok mu senin!" diye bağırdım birden. "Ben seni takip etmiyorum aptal, sınıfıma gidiyorum!" NE? Kahretsin rezil olmuştum, onun beni takip ettiğini sanmak da ne! Doğru söylüyordu, aptaldım ben , tam bir aptal, APTAL BEREN!
Sınıfım 1. kattaydı. Şubesi B) 'ydi. Ben sınıfımı ararken o da bir iki adımlık mesafeden ilerliyordu. Heh, sonunda buldum 9/B ' yi. Tereddütle kapıyı tıklattım. "Gel" sesini duyduktan sonra kapıyı açtım. Arkamı dönüp kapıyı kapatacağım sırada o çok bilmiş çocuk da girdi sınıfa. Neydi bu! Şimdi biz sınıf arkadaşı mıydık! Biz öylece ayakta dikilirken hoca dudaklarını araladı "Gençler, öncelikle şöyle yanıma gelin ve adlarınızı söyleyin." O çocuğa fırsat vermeden hemen atıldım. "Adım Beren YILDIZ" ardından "Benim adım da Ozan KOÇ" Nasıl yaa? Şimdi bu çocuk müdürün oğlu muymuş! Kafayı yiyeceğim ya çocuğa keşke bu kadar sert çıkışmasaydım. Ya da hayır! Bunu fazlasıyla haketmişti. Hatta az bile gelmişti. Bir yumruk bile atılabilirdi suratına! Neyse, hocayı dinlemeliyim. "Benim adım da Serdar ÇEVİK, evet gençler siz de şu en arka boş sıraya oturun, tanıştığıma memnun oldum!" dedi. "Ben de memnun oldum." Diye mırıldandım ve en arka sıradan camdan tarafa oturdum. Ozan denen çocuk da yanıma oturacaktı ki "Git başka sıraya otur yaa, sıra mı kalmadı!" dedim. "Hocayı duydun, ikimizin oturmasını söyledi, ayrıca evet başka sıra yok gördüğün gibi." Etrafıma bakındım ve başka sıra olmadığını görünce yanıma oturmasına müsaade ettim. Şanssız günümdeyim galiba. Yanıma bir kızın oturmasını umuyordum ancak bize de denk gelene bak! Bir de bunlar yetmezmiş gibi hoca da matematik dersi anlatıyordu. Ben de hocanın tahtaya yazdıklarını deftere geçirmeye çalışıyordum. "Silgini kullanabilir miyim...Mümkünse?" Yanımdan gelen Ozan'ın sesiyle başımı defterden kaldırdım. Bu çocuk kendini kibar falan mı zannediyordu! "Mümkün değil." dedim. Benim iznimi tanımadan elini kalemliğime soktu ve Ankara' daki kankamdan kalan tek hatırayı, Gizem' in olan bilekliği çıkardı. " Ne yaptığını sanıyorsun sen!" diyerek bilekliği kaptım. Sınıftaki hoca da dahil bütün herkesin bakışları benim üzerime çevrildi. Açıklama bekler gibi bakıyorlardı. "Sıkıntı yok..." diyebildim sadece, çünkü çok utandım. İnsanların bana bakmasını sevmezdim. Evet doğru duydunuz BEREN UTANDI!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İMKANSIZLIKLAR
Dla nastolatkówBeren YILDIZ, 15 yaşındadır ve babasının işi sebebiyle okuluna İstanbul'da devam etmek zorunda kalır. İşte olaylar da aslında bu okula gelmesiyle başlar. Geçmişte ondan saklanılan sırları öğrendiğinde tüm dengesi altüst olur ve kim olduğunu tanıyam...