Merhabaaa biz geldikk oy vermeyi unutmayınn bizimki yine doktürmüş iyi okumalar
§§§§§§§§§
Hayır boğmayacağım sakinim sorun yok. Bok sorun yok bir dakika bir dakika Bay Lee Hoseok'a dokunuyor mu yoksa bana mı öyle geliyor.
Allahım bismillah. Sıçtım kafana Bay Lee. Koşar adımlarla yanlarına gittim. Beni görünce Hoseok gülümsedi. Gülüşüne ölürüm aşk adamım. Gülüşüne karşılık verdim.
Kafamı çevirince Bay Lee ile göz göze gelem bir oldu gülüşüm yavaş yavaş soldu. Bay Lee bana gülümsedi ve "Bir sorun mu var Bay Min." Dedi.
Evet var sen. "Yok bir sorun yok."
"Sizi buraya getiren nedir." Bok sana hesap mı verecem.
"Canım istedi geldim bir sorun mu var? Umarım birşeyi bölmedim." Hoseok sinirlendiğimi fark edince söze girdi
"Olurum mu öyle şey Yoongi bende senin yanına gelecektim zaten. Neyse biz gidelim artık iyi günler Bay Lee." Deyip kolumdan tutup beni çekiştirmeye başladı.
"Bir sorun olmadığına emin misin? Yoongi."
"Aslında var ama artık yok."
"Bana sorunun ne olduğunu söyleyebilir misin?."
"Önemli birşey değil."
"Peki. Neyse yemek yiyelim mi?"
"Olur ama bu sefer mekan seçimi bende."
"Nasıl istersen." Biraz düşündükten güzel bir Fransız restoranına gitmeye karar verdim.
Birlikte otoparka inip range rover'ıma bindik. Mekana giderken çok konuşmadık. Restorana giderken telefonum çalmaya başladı.
'Min ji' yazısını ekranda görünce açmadım.
"Açsaydın keşke."
"Önemli biri değildi."
Hoseok'dan
Ekranda 'Min ji' yazısını gördüm ama Yoongi açmadı.
"Açsaydın keşke."
"Önemli biri değildi." Min ji Önemli biri değil mi. Ohhh olsun çakma sarışına. Ah keşke açsaydıda yanında kimin olduğunu öğrenseydi.
"Hoseok..." Derin bir nefes çekti. Tövbe bismillah ne dicek. "... Bay Lee'den uzak dur." Ne alak şimdi. Beni övmesini beklerken dediğine bak. "Neden? Sonuç olarak oda patronum." Işıkda durdu. Yüzüme doğru yaklaştı
"Senin tek patronun benim. Stajerliğinin bitmesine ne kadar kaldı?"
"3 ay kaldı. Neden soruyorsun?" Işıklar yanınca geri çekilip arabayı sürmeye odaklandı. "Yoongi?"
Sırıttı "Patronun olarak bilmem gerekir. Peki bittikten sonra nerde çalışacaksın." Bende bilmiyorum ailemin yanına tekrar gitmek istemiyordum. Ama işim bittiğinde burda da kalamazdım. "Ailemin yanına giderim."
"Burdan gidecek misin?"
"Beni burda tutan bir şey yok kalmam saçma olur."
"Gitmene izin vermicem. Seni burda tutacağım."
"Ne?" Araba durdu ve aşağı indi. Ben hala şok içinde otururken kapım açıldı. "Buyrun Bay Jung." Kafam ile teşekkür edip indim. "Az önce ne demek istedin?" Omuzlarını kaldırıp indirdi. " Ne anlamak istersen onu dedim."
"Yoongi ben-" bi kadın geldi ve konuşmamı böldü. "Hoş geldiniz Bay Min. Odanız hazır." Odanız mı? Lan bu şimdiden beni odaya mı atacak. Annem göster ama elletme derdi katiyen olmaz. Kadın bizi bi odaya getirdi.
Kocaman yuvarlak bir masa. Tam karşısında ise büyük bir televizyon hemen televizyonun altında. Üç kişinin rahatlıkla oturabileceği güzel bir koltuk vardı. Duvarlarda ise güzel sanat eserleri.
Masaya oturduk ve bişeyler sipariş ettik. "Hoseok ekibin Seul'e geri döndü sen benle gideceksin." Ne yine mi aaa ben niye bu kadar şanssızım.
"Şanssız mısın sevinmedin mi benle geleceğin için?" Siktir sesli mi söyledim ben onu? Aaaa mal mıyım bu kadar ya. "Hayır hayır Yoongi ondan demedim şeyden dedim."
"Neyden?" Ah çok güzel bakıyor. Üzgün ağlamak istiyen bir kedi gibi. "Kedi evet kedi kedilere alerjim var."
Mala bakar gibi bana bakıyordu. Oda haklı hayatında bu kadar mal biri olamaz. "Kedi ne alaka?""Kediye benziyorsun. Böyle küçük minnacık yavru kedilere. Sinirliyken bi ayrı tatlı oluyorsun..." Ben anlatırken dibime kadar gelmişti. O kadar yolu ne ara geldin sen ya. "Kedi ha hemde tatlı." Başım ile onayladım. Yüzünü incelemeye devam ettim.
Kar gibi beyaz bir teni. Şiirler yazılacak kadar güzel gözleri. Kusursuz burnu ve dudakları... Siktir yutkundum. Ah hayır sikecek beni net. "Hoseok çok güzelsin. Dünyadaki tüm kadınlardan daha güzelsin." Al buna cevap ver. Ne dicem ben buna ağlamak istiyorum ağağğağağa.
"Teşekkür ederim Kedi Bey."
"Kedi Bey?" Kaşlarını kaldırdı. Sevmedi mi yoksa?
Yoongi'den
"Teşekkür ederim Kedi Bey."
"Kedi Bey?" Kaşlarım havaya kalmıştı istemsizce. Dudağını büzmüştü yine. Birinin ona dudağının büzmemesi gerektiğini yoksa herkesin onu öpmek isticeğini söylemesi gerekiyor.
Burnuna küçük bir buse kondurdum. Şaşkın bir şekilde bana bakmaya başladı. "Büzme dudaklarını 'dışardaki' insanlar öpmek isticek."
Yani ben hiç ister miyim? Aaaa. Tabi ki isterim hatta hiç durmadan öpmek isterim nefesimi kesilene kadar.
Tövbe bismillah 'nefesim kesilene kadar' Ne demek bana bişeyler oluyor bu ararlar hiç iyi değilim.
"Öyle mi gerçekten?" Deyip bir kere daha dudağını büzdü Ayh daha fazla dayanamıyorum. Anlık gelen dürtülerle çocuğun dudağına yapıştım.
Hoseok'tan
"Büzme dudaklarını 'dışardaki' insanlar öpmek isticek."
'Dışardaki' insanlar derken ne demek istedi şimdi bu. Ben bunu düşünürken bir anda dudağımda bir sıcaklık hissetmemle gözlerimi kapatmam bir oldu.
Dürtülerim beni karşımdaki Kedi gözlü adama itiyordu. Gözümü zorlukla da olsa açmayı başardım. Yoongi gözlerini kapamış dudaklarıma eziyet ediyordu.
Onu öyle görünce yutkundum. Daha fazla dayanamayıp gözümü kapatıp kendimi onun kaslı kollarına bıraktım.
Yoongi'den
Hoseok hiç beklemediğim bir zevkle bana karşılık veriyordu. Bu yaptığımız ne kadar yanlış olduğunu bilsem de onun o güzelliğine dayanamıyordum.
Dudaklarına eziyet etmem ikimizinde nefesinin yetmemesiyle bitti. Gözümü açıp onun o mükemmel suratına bakınca içimde birşeyler cızladı.
Artık ona aşık olduğumdan emindim.
Hoseok'tan
İkimizinde nefesi bitince öpüşmemiz sona erdi. 'Keşke hiç bitmeseydi' diyeceğim kadar güzeldi.
Ona bir kere daha baktım kalbim tekledi sanki o an anladım ki ben ona gerçekten tutulmuştum.
§§§§§§
Bu bölüm çiftimizin duygularının farkına vardığı bölüm o yüzden aşırı Önemli ve ilk öpüşmeleriydi. Öpüşmeyi yazarken aşırı eğlendim umarım sizde okurken eğlenmişsinizdir.
Bu bölüm biraz kısa oldu KB.
Öpüldünüz 💋💋💋💋
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hug Me // SOPE
FanfictionArkadaşını savunan stajyer avukat, şirketin CEO'su Min Yoongi'nin dikkatini çeker ve hikayemiz böyle başlar.