3𓋼

86 26 3
                                    


Yılda bir kere yaptığı her sergiden sonra olduğu gibi Hyunjin yine evine ve yalnızlığına geri dönmüştü.

Pek geri dönmek denmezdi aslında. Onun ruhu hep yalnızdı. Sadece bazen yanında birileri olurdu.

Odasına yürüdü, elinde sergiden geri getirdiği tek resim ile.. Diğerlerini bir yardım kampanyasında satılmak üzere bağışlamıştı.

Elindeki portreyi diğerinin yanına astı.

Karşısında durdu. Ve izlemeye başladı.

Sadece rüyasında gördüğü adam... Ona öylece gülümsedi. Hyunjin orada öylece dikilmiş olarak kaç saat resme baktığını hatırlamıyordu.

Ama kalbinin bir yerinde bu adama özlem duyuyordu.

Kendi gözleriyle görmediği ve gerçekten dokunamadığı, belki de gerçek bile olmayan bu adama derin bir hasret duyuyordu.

Daha önce almanca bir kelime dikkatini çekmişti.

Fernweh...

Görülmemiş birine duyulan özlem...

Ilk gördüğünde ona mantıksız gelmişti. Bir insan görmediği, bilmediği biirne nasıl özlem duyardı? Kalbi nasıl o kalbe duyduğu hasretle yanardı?

Ona göre bu imkansızdı. Kimse görmediği birini özlemezdi. Özleyemezdi.

Ancak şimdi anlıyordu ki hayat yapmam dediğim her şeyi yaptırıyordu insana. Ben asla yaşamam dediği her duyguyu yaşatıyordu. Bir bir..

Ve Hyunjin hiç görmediği birine karşı yakıcı bir özlem duyuyordu.

İçi çektiği acı ile kıvranıyordu.

Bu kişinin gerçek olmadığına inanmak istemiyordu.

Gerçek olmalıydı mutlaka. Yaşıyor, nefes alıyor olmalıydı. Gülebilmeliydi daima o ay kadar parlak dişlerini göstererek. Ve ağlamamalıydı rüyasında gördüğü gibi.

Ama ağlasaydı bile Hyunjin silebilmeliydi gözyaşlarını usulca.. Önceden yaptığı gibi.

FernwehHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin