1•

78 15 144
                                    

Babamın , gökyüzü kadar karanlık gözlerine baktım dışarıdan belli olan  korkumla. Büyük , siyah masasındaki mavi kaplı kalın dosya demetlerini etrafa savurup bağırıyordu şuursuzca. Siyah ayakkabımın önüne kadar sürünen bir başka dosyayı eğilip titreyen elimle aldım.

"Senin bu sorumsuzluğundan bıktım minho! Şirketi düşünmüyorsan hiç değilse senin üstünde olan emeklerimi düşün!"

Başka bir dosyayı duvardaki boydan boya cam olan pencereye fırlatıp devam etti.

"Bunun için mi eğittim seni yıllarca!? Sen bu şirkete patron falan olamazsın bu kafayla!"

Sonunda fırlatacağı dosya kalmayınca bir elini yanındaki masaya koyup diğer eliyle ağrıyan kalbini tuttu.

"*Nefes nefese* sen benim sebebim olacaksın minho. Sen benim sebebim olacaksın."

Açık kapının dışında kavganın bitmesini bekleyen evdeki hizmetliler babamın çıkacağını anlayıp birkaç adım geri gittiler.

Babam sinirle hizmetlilere dönüp;

"Sakın buraya elinizi bile sürmeyin! O toplayacak."

Dedi ve gitti.

Hizmetliler korkuyla gözlerimin içine
Bakarken eğik başımı aşağı yukarı sallayıp onları gönderdim.

Ben Lee minho. Biraz önce burayı içinde benimle birlikte yıkıp döken adamın oğluyum. Ayriyetten Lee şirketinin de varisiyim. Babam ileri derece kalp hastası ve o ölünce şirketi benim devralmam için 18 yaşımdan itibaren beni eğitiyor.

Bu beni sevdiği için falan değil yanlış anlamayın. Şirketine verdiği emeklerin boşa gitmemesi içindi.
Ben ise bu işi , bu sorumluluğu istemiyorum. Tabi bana bu hiç bir zaman sorulmadı. " Büyüyünce ne olmak istiyorsun?" Sorusu bile sorulmadı bana. Belliydi çünkü. Babamın şirketini yönetecektim. Kimileri şuan " ne güzel işte daha ne istiyorsun?" Diyor olabilir. Hayat sizin tozpembe pencerenizden baktığınız gibi değil maalesef. Ben de küçükken kendimi böyle kandırıyordum. Ancak sonradan sonradan babamla aramızda patron- işçi ilişkisinden başka birşey olmadığını anlayınca garip hissediyor insan.

Babamın yıkıp döktüklerini toplamaya başladım yavaş yavaş. "Keşke kendimi de böyle toplayabilseydim beni her dağıttığında" diye düşünmeden edemedim. Ufak, buruk bir gülümseme yerleşti dudaklarıma.

Heryeri toplayıp eski görünümüne kavuşturduktan sonra çıktım o odadan. Dönenbeçli bir merdiveni daha çıktıktan sonra çatı katına ulaşmıştım. Tozlu birkaç kolinin arasından geçip küçük bir kapıyı açtım. Artık balkondaydım. Hep geldiğim ve biraz olsun huzur bulduğum yerde.

Paketteki son sigaramı çıkarıp dudaklarımın arasına koydum. Metal zippomla ucunu tutuşturup beni her gün zehirleyen dumanı içime çektim derince. Duman ciğerlerimi iyice dolanınca üfledim karanlık ve soğuk havaya doğru. Bırakmalıydım şu zehiri biliyorum ama nutuklarınızı dinlemeye ne zamanım ne de isteğim vardı. tütünler yanıp sigaram küçücük kalınca son kez içime çekip balkon demirlerine duran küllüğe attım.

Gökyüzüne doğru bakıp yıldızları görmeye çalışırken bir araba sesi geldi kulaklarıma. Hafif eğilip aşağıya baktığımda siyah lüks bir araba evimizin önünde durdu. Birkaç hizmetli dışarıya çıkıp arabadan inen 5 tane siyah takım elbiseli adamları içeriye aldı. Babamın adamları buraya geldiyse ters giden birşeyler olmuştu demekki.

Çıktığım merdiveni inip tam aşağıya inmeden diğer merdivenin başından koltukta oturan babama baktım.
Adamlar babamın önünde durunca içlerinden biri elindeki siyah dosyayı uzattı. Babam dosyayı çatık kaşlarla okuyup adamlarına döndü.

"Ne demek sıradan bir gazete bürosu şirketimizin adını çıkarmaya çalışıyor!?"

Adamlar başlarını eğip ellerini önlerinde başladılar. Kafası hafif kelleşmeye başlamış yıllardır babamın yanında çalışan junseung amca açıklamak için öne atıldı.

"Bizim şirketin büyük zararlar verdiğini duşmuşlar ve bunun sebebinin sizin oğlunuz olduğunu yazmışlar efendim. Tabiki bu konu hakkında patronlarıyla iletişime geçti-"

Babam ayağa kalkıp diğer elinde tuttuğu kristal viski bardağını yere attı.
Korkup gerileyen adamlar başlarını daha da öne eğdiler.

" Bir işi de düzgün yapsanız zaten! Bu haber çıkmadan önce önleminizi almanız gerekiyordu! Birde tonla maaş ödüyorum size!?"

"Ö-özür dileriz efendi-"

"Özür dilemek bu haberin yayıldığı gerçeğini değiştiriyor mu junseung!?!"

Yaşlı adam eğik kafasını iki yana salladı. Babam sinirle soluyul

"Bu işle ben ilgileneceğim. Bahsettiğiniz büronun patronuyla iletişime geçin. Yüklü miktarda para teklif edin. Gerisini bana bırakın. Anlaşıldı mı!!?"

Dedi.

Adamler titreyen sesleriyle babamı onayladılar.

"Bunu bari becerebil değil mi junseung!?"

Adam babama başıyla onayladı.

"Gidin şimdi!"

Bacaklara titreyen beş adam büyük evden sırayla çıkıp gitmişlerdi.

"Minho!"

Adımın söylenmesiyle yerimde rahatsızca kıpırdanıp aşağıya indim.

"Efendim"

Hizmetliler yeri silerken o tazelenmiş içkisini yudumluyordu sinirle.

"Sana bir görev vereceğim."

Başımla hemen onu onayladım.

"Ben bir pürüzle ilgileneceğim. Bu sırada şirketin boşlanmasını istemiyorum. Herkesin ve herşeyin düzeniyle sen ilgileneceksin. Yine yüzümü kara çıkarmanı istemiyorum!"

Yine büyük bir sorumluluk ve yine bana dik dik bakan siyah gözler.

"Peki baba."

....

Merhabaa! Diğer ficlerim bitmeden yenisine başladım yine ve yeniden..
Fic nasıl? Yorumlarınızı bekliyorum.vote atmayı unutmayın lütfen . İyi geceler 💗




smoke || minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin