üniversiteyi kazanıp hiç şehir değiştirmeden didim'den aydına geldim(didim aydın'ın bir ilçesi arada 2 buçuk saat var). üniversiteye gelir gelmez ilk hafta bir işe girdim. okuldan çıkıp işe geliyor, işten çıkıp yurda gidiyorum. yurdun son giriş saati 23.30'du. ve saat yaklaşıyordu. son bir sigara içip murat abinin gelmesini beklemeye başladım. bütün müşterilere bakmıştım, herkesin masası doluydu.
-abi ben çıkıyorum artık.
murat abi gelmişti. ince uzun bir adamdı. iyi anlaştığımız için dükkanda rahat takılırdım.
-dur paranı vereyim öyle git.
murat abinin kasadan verdiği parayı da cebe attıktan sonra, iş yerinden çıkıp yürümeye başladım. artık aralıksız çalışıp, bir yandan da okuyorum. baba parası yiyen, sadece gezmeyi, süslenmeyi bilen kızlardan hep nefret etmiştim. çünkü benim hiç öyle bir fırsatım olmamıştı. 9 senedir kardeşime bakıyordum ve ilk defa bu sene bakmayı bırakmıştım. hayatım hep rutin içinde ilerledi. ne gezmeyi ne eğlenmeyi biliyordum. bana göre değildi işte. Bu çağa hiç ayak uyduramıyordum. aldığım parayı bankaya atıp durağa ilerledim. gelen mesajla telefona baktım.
-Açelya çamaşırların yine ıslak çıkmış.
sinirle telefonu cebime atıp dolmuşu beklemeye başladım. genelde çok küfür eden bir insandım. ağzım bozuktu ve bu duruma çevremdeki herkes alışıktı.
-kız sen ne yapıyorsun burada?
gelen sesle kafamı çevirdiğimde gamze dahil 3 kişi karşımdaydı.
- işten çıktım dolmuş bekliyorum.
gerginliğim sesime vurmuştu. gamze de hemen anlamıştı.
- sen niye gerginsin?
-orospu çocukları bir makinayı yaptıramadılar, bir de özel yurt olacak.
küfür etmemle bir bir çift gözün bana baktığını hissettim. gamzenin yanında gelen çocuk bana bakmıştı. kesin içinden bu ne biçim kız küfür ediyor diye düşündüğünden eminim.
-valla benimkiler hep normal çıkıyor. bu arada sevgilim cevdet.
cevdet'in elini sıkıp hafifçe tebessüm ettim. sonrasında gamze kaldırımda değil yolda duran sağa sola bakan ve az önce küfür ederken bana bakan çocuğu gösterdi.
- cevdetin arkadaşı ali.
başımla selam verdim ve o da aynı şekilde bana selam verdi. karanlıkta yüzünü tam seçememiştim. iri yapılı, yakışıklı, kirli sakalları olan biriydi. bir şey demeden kimseye bakmadan sigarasını içiyor sağa sola bakıyordu sadece. içimde garip bir his oluşmuştu. sanki bir yerden tanıyor gibiydim. ben ona çaktırmadan bakarken dolmuş geldi. gamze cevdetle vedalaştı ve dolmuşa bindik. dolmuşa biner binmez kulaklığımı çıkardım. bütün yorgunluğumu, içimdeki duyguları şarkı dinleyerek geçiriyordum. kulaklığım olmadan bir yerden bir yere asla gidemezdim. şarkılar benim arkadaşımdı. bir tek onlar anlardı beni. yurdumuz diğer yurtlardan biraz farklı yerdeydi merkeze uzaktı. yurdun önüne geldiğimizde dolmuşu durdurdum ve gamzeyle beraber indik. bizim yurdun önü genelde karanlık olurdu. bu yolda yürümeyi severdim ama yol çok çabuk biterdi. en nefret ettiğim şeyse kulaklığımı çıkarmak olurdu.
-biz geldikk
gamze içeriye girdi bende peşinden devam ettim. çok sinirliydim ve görevli ablaya sövecek, kavga edecek kıvamdaydım. görevli ablalarımız aslında çok tatlıydı, bizimle ilgililerdi. yurda geldiğim ilk hafta kusarak rezillik çıkarsam da hiç gocunmamış anne gibi davranmışlardı. fatma abla maskülen bir tarzdaydı ve herkesle sohbet ederdi, yurttaki bütün kızlar fatma abla ve sibel ablayı çok severdi. akşam giriş kısmında yaklaşık 10 kişi oturur sohbet ederdi. biraz dikildikten sonra fatma ablaya baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUTLU SONSUZ
Teen FictionHer şey bir durakta başladı. Ona olan aşkım, sevgim, hissettiğim bütün güzel duygular. Onu ilk gördüğümde anlamıştım, Allah hissettir derler ya gerçekten de öyleymiş. Bu adam benim geleceğim de var demiştim. Hayatımın aşkını nasıl buldum? Bizim hika...