sönmüş yıldızlar ve ölmüş kahkahalar

51 13 16
                                    

soojin önce bedenini, sonra da ensesini terleten kızıl saçlarını ağır hareketlerle çimlerin üzerine serdi. yine yıldızları izlemek için şehrin merkeze uzak kısımlarındaki bir parka gelmişti. burası ışık kirliliğinden de uzaktı, yıldızlar gerçek parlaklığını gizleyemezdi.

başını gökyüzüne kaldırdı. karşılaşacağı manzarayı hayal ederek gözlerini kısmıştı ama birkaç saniyelik gezintiden sonra kısılan gözleri şaşkınlıkla açıldı.

amacı koyu siyahlığı süsleyen beyaz noktacıklar görmekti fakat ne kadar dikkatli bakarsa baksın tek gördüğü gecenin puslu karanlığıydı.

her geldiğinde onu dinleyen, yalnızlığını dindiren yıldızlar, ne olursa olsun parlaklığını kaybetmeyeceğini düşündüğü yıldızlar... tam ihtiyacı olduğu anda nereye gitmişlerdi şimdi?

yoksa yıldızlar da mı onu terk etmişti?

ah, bunun mümkünatı yoktu ki. 23 yıllık yaşamında kendini bildi bileli sığındığı yıldızlar hiçbir zaman gitmemişlerdi, şimdi de gitmezlerdi. aralarında ufak bir hayali antlaşma olduğunu düşünüyordu soojin. yıldızlar ona ihanet etmezdi.

şehir ışıkları burayı hala sarmadıysa ve yıldızlar tükenmediyse geriye tek bir seçenek kalıyordu, birileri yıldızlarını çalmıştı ondan.

bir zamanlar, yıldızlarını gölgeleyen parlaklığa sahip bir kız vardı. koca hayatını yıldızlara kafayı takarak geçirmiş olan soojin için oldukça büyük bir meseleydi bu. şaşırırdı ama sorgulamazdı. kızın güzelliğini sorgulamak soojin'in dininde tanrısına şirk koşmak gibi bir şeydi. yapamazdı, yasaktı.

çok güzeldi. kalabalık bir sokakta aceleyle yürürken bile durup onu izlemek isterdiniz. daha da kötüsü, eğer gözleriniz buluşursa, keserdi ayaklarınızı yerden. uçardınız, bulutlara dalardınız. sonra belki yıldızlara takılırdınız. oradan gezegenlere, oradan da kızın dünyasına. bir çeşit uyuşturucu olabilirdi. ancak etkisi geçince anlaşılırdı; yıldızların da, gezegenlerin de aslında kızın gözlerinin yansıttıkları olduğu.

tıpkı bir sanat eseri gibi nadirdi. kendisi de, uyandırdığı hisler de nadirdi.

öyle güzeldi yani. sonsuz güzeldi.

soojin'in dini de tanrısı da shuhua'ydı aslında. onu günahkar yapan da cehenneminde cezasını çektiren de oydu. şeytandı. aynı zamanda melekti. aşkıydı ve de nefretiydi. yanı başındaydı ama görünmezdi. tenini okşardı ama kalbine değemezdi. sınırları vardı kızın. her zaman bir adım önde giderdi. ne yapacağını bilirdi, kendinden emindi. tek lafına dahi inananmamak söz konusu bile değildi. o ne derse o olmalıydı. illaki bir bildiği vardır derdi soojin kendi kendine. sözleri kutsal kitabıydı. doğrusu doğru, yanlışı yanlıştı.

soojin'i ona aşık eden de buydu işte.

aslında, belki de soojin öyle olduğunu sanıyordu. shuhua öylece dururken soojin onu her şeyi yapmıştı. birine ihtiyacı vardı ve karşısına ilk çıkan kişi shuhua olmuştu. bu delice düşünceler de soojin'in romantize ettiği klasik bir hoşlantıydı. kim bilir?

insanoğlu, kendinden üstün gördüğü kişinin himayesine girmeye yatkın bir varlıktır. birisi gelsin ve onu sarsın ister. sıcaklığını hissetmek ister. çünkü muhtaçtır bir korunağa. yalvaracak bir yüceliğe ihtiyacı vardır. başı sıkıştığında ona sığınır. hatta başı sıkışmadığında da ona sığınır. dileğini ondan diler, teşekkürünü ona eder. evrendeki tüm düzeni, kaderini o kişiye bağlar. çünkü aptaldır. aptallık, doğuştan gelir.

shuhua da buydu işte soojin için. öylesine biriydi. nokta kadar basitti. küçük bir kıvılcımdı ve nelere dönüşmüştü. sadece başta ipler elindeydi. sonrasında kayıp gitmişti. tıpkı bir kar topu gibi büyümüştü içindeki bu his. soojin de bu hisse aşık olmuştu. shuhua'ya değil.

belki bunların hepsi yanlıştı. shuhua soojin'in çocukluk aşkıydı. saftı, temizdi. bu yüzden çok güzeldi. soojin yıldızlar yerine shuhua'yı izlerdi.

belki de soojin deliydi ve bunlar onun hayal ürünüydü.

belki, belki, belki...
bu liste böyle uzayıp giderdi.

çünkü aşk böyle bir şeydir işte. hayatınızın bir döneminde girer ve siz anlamadan çıkıp gider. halbuki siz ona bağımlı olursunuz bile. acısını da tatlısını da hayatınızdan çıkarmayı göze alamazsınız. kaybetmekten korkarsınız, aynı zamanda yürekten güvenirsiniz.

kime duyulduğu önemli değildir. aşk aşktır. ve bir gün ansızın biter. geriye bazen tatlı hisler ve yara bantlarının kapatamayacağı kesikler bırakır. bazense arkasında hiçbir şey bırakmaz. hatta fazlasını alır da gider. aldığı hayat bile olabilir. öyle kutsaldır aşk.

görünen o ki, soojin'in aşkı yıldızlarını da alarak gitmişti hayatından. kalbinden gidip gitmediğiyse aşığa kalmıştı bugünden sonra. çünkü aşık aşka da aşıktır. bu yüzden vazgeçmesi zordur. aşk, çıkmaz bir sokaktır.

-

bunu yazdigimda soojin 23 yasindaymis😭
aklimda atmak yoktu ama ufak bir jest olsun istedim. kimseyi kendinizden fazla onemsemeyin
gorusmek uzere<3

yıldızların hırsızı, shuhua & soojinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin