sınır geçmedi ama atayım dedim;
sınır 70 oy 25 yorum iyi okumalar <3
Sabah Jeongguk, yatağına sıkıştırdığı pembe tavşanlı pijamasıyla uyanmıştı.
Tanrıya şükür, o canavar seks sonrası bakımı seviyordu, yoksa başım büyük belaya girerdi, diye düşündü dönüp uyumadan önce. İblis, beslenmek için ormana gitmeden önce dudaklarını yalayarak pencereden izliyordu.
Kilometrelerce ötede, altın saçlı bir çocuk havadan belirdi ve sağlam bir ağaç dalı üzerine kondu. Somurtkan pembe dudakları ve kızaran yanakları ile bir melek gibi görünen parlak gözlü çocuk etrafına bakınıyordu.
"Çık gel, çık gel, her neredeysen," ahenkli rüzgar melodi sesiyle şarkı söylüyordu. "Seni bulacağım, Taehyungie. Kaçabilirsin ama saklanamazsın!"
*****************
Jimin yirmi üç yaşındayken bir kazada ölmüştü. İnci gibi kapılara vardığında en iyi arkadaşının cehenneme gönderildiğini öğrendi. Ne için olduğu hakkında, hiçbir fikri yoktu. Ama her gün, öbür dünyada bile, onu arıyor ve özlüyordu.
Şimdi, Jimin onu tekrar görecekti. Jimin, sarı buklelerini bir elinin arasından geçirerek ormana adım attı, yumuşak ayak tabanları kire ve yapraklara çarptı. Bebe mavisi bir t-shirt ve dizleri delik olan hafif yıkanmış skinny kot pantolon giymişti. Ama ayakları çıplaktı, ayak tırnakları simle karışık şeffaf bir katla boyanmıştı. Jimin, tırnaklarıyla uyumlarını beğenmişti. Ama en sevdiği kısım, en yüksek konseyin hediyesi olan boynunda asılı olan haçtı. Ona son derece değer verdi.
"Jeongguk'un evi buralarda bir yerdeydi ve Taehyung da orada..." Jimin, koşmaya başladığında kendi kendine takılıp kalırken belirtti. "Şimdi, batı ne tarafta?"
Jimin'e bakması için bir çocuk atandığında, Jeon Jeongguk'un tavşan dişli gülümsemesi ekranda belirmişti. Bir gün harika şeyler yapacağını umarak sevimli çocukla anında büyülenmişti. Ama ne yazık ki, Taehyung o gün ormanda onu gözüne kestirdiğinde masumiyetini almıştı.
Ve şimdi bile devam ediyordu. Jimin başını salladı, kalbi acıyordu. En iyi arkadaşı nasıl bu kadar dibe düşmüş ve bu tatlı çocuğu böyle bir günaha bulaştırmıştı? Ve değişime ne sebep olmuştu?
"Park Jimin," dedi gölgelerin arasından bir ses ve kara kanatlı bir iblis gün ışığına çıktı. Jimin nefesini tuttu, arkadaşının yeni görünümüne bakarken gözleri genişledi. Bir zamanlar Kim Taehyung, vintage estetiğine ve eski zaman müziğine takıntılıydı. Bir sanat diplomasına sahipti ve kendi çömlekçi dükkanını açmayı planlıyordu. Altın teni ve kabarık, gri boyalı saçlarıyla büyüleyici görünüyordu. Ve hala öyleydi. Taehyung dudaklarını yaladı ve gözlerinde sersemlemiş bir bakış belirdi. "Uzun zaman oldu, değil mi?"
"Şimdi sadece Jimin, Taehyung. Soyadlarının orada yeri yoktur."
Taehyung başını salladı, cevap vermeden önce dudaklarını yaladı, "Aşağıda hiç isim yok. Birinin bana tekrar öyle seslendiğini duymak güzel."
Birbirlerine baktılar, birbirlerini içeri aldılar. Jimin'in sarı saçları kalıcı hale gelmişti ve çevresinde görünmez bir ışık huzmesi vardı, Taehyung ise şimdi kalın buklelerinden boynuzları görünen koyu renkli bir kefal takıyordu. Kanatları zıt renklerdeydi ama genel olarak aynıydı.
"Kanatsız konuşsak nasıl olur?" diye sordu Taehyung tek kaşını kaldırarak, kanatlarını tekrar vücudunun içine girmeye zorluyordu. Jimin başını salladı ve aynısını yaptı, tişörtünün altında küçük güvercin kanatları gibi hafifçe çırpındıklarını hissetti. "Peki, seni buraya getiren nedir, benim küçük melek çocuğum?"
Jimin daha fazla zaman kaybetmek istemediği için hemen konuya girdi. "İnsanımla uğraşıyorsun, iblis."
Bu Taehyung'un tek kaşını kaldırmasına neden oldu. "Jeongguk senin mi? Vay canına, dünya ne kadar küçük."
"Onu rahat bırakmalısın."
"Ya yapmazsam?" Taehyung meydan okuyarak öne çıktı. Jimin ona alayla baktı, eski günlerdeki gibi içinde alevlenen, onu yumruklamak için yanan bir arzu vardı. Ama hızlı bir ses kafasının içine sızdı, hayır, sen bir meleksin. İnsanlara yumruk atamazsın.
"Pekala- ben-"
"Bana bir bok yapamazsın, bebek suratlı. Ben zaten bir iblisim ve eğer beni cehenneme geri gönderirsen, yine yolumu bulabilirim, hiç sorun değil. Ve başarısız olursan, düşen sen olursun, değil mi?" Bu son sözlerle Taehyung, onun önünde kayboldu. Jimin'in yüzü kıpkırmızı ve utanmış durumdaydı. Ve korkmuş.
Jimin buna izin veremezdi. Cennetten kovulamazdı, değil mi? Elinden geleni yapıyordu. Yapabileceği tek şey buydu.
O iblisin kafana girmesine izin verme, dedi kendi kendine Jeongguk'un evine doğru yürümeye başlarken. Bunu yapabilirsin. Onu kurtarabilirsin.
Jimin umutsuzca bunun doğru olmasını umuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the path i walk is much too grim, vminkook ✓
Fanfiction[smut, çeviri, tamamlandı] Jimin, Jeongguk'un ruhunu kurtarmak istiyordu. Jeongguk ise onunkini mahvetmek.