Nazım gene gırnatasıyla yollara düşmüş. Çalmış ta çalmış ama herkes ona hayranmış. Gene iyi para kazanmış. Günün birinde gırnata çalarken güzel mi güzel bir hanım görmüş ve hanıma aşık olmuş. Hanım güzelmiş ama Nazım da bir o kadar yakışıklıymış. Nazım bu güzel hanımı görünce türkü söylemeye başlamış Nazım'ın sesi de epey bir güzelmiş. Sonra bu güzel hanım Nazım'ı fark etmiş ona doğru gelmeye başlamış. Hanımın adı Zehra imiş. Zehra Nazım'a doğru gidince içinden şöyle demiş:
-Aman Allah'ım ben hayatımda ilk defa böyle güzel türkü söyleyen ve gırnata çalan birisi görüyorum demiş.
Nazım'ın yanına yaklaştıkça Nazım onu fark edince Nazım'ın kalbi yerinden çıkacakmış gibi olmuş. Zehra yanına gelir ve Nazım'a şöyle der:
-Merhaba der.
Nazım:
-Merhaba hanımefendi nasılsınız?
Zehra:
-Teşekkürler iyiyim siz nasılsınız?
Nazım:
-Sağ olun bende iyiyim.
Zehra:
-İzniniz olursa sizinle bir kaç sohbet edebilir miyim?
Nazım:
-Hay hay! Tabiki demiş.
Zehra Nazım'a işte kaç yaşında olduğunu nereli olduğunu sormuş.
Nazım:
-34 yaşındayım buralıyım yani Tekirdağ'lıyım, peki ya siz? Demiş.
Zehra'da aynı cevapları vermiş uzun uzun sohbet etmişler.