İki

971 79 11
                                    


Hastanenin kantinine gittiğimde bir masaya oturdum. Çok geçmeden yanıma bir garson geldi.

"Hoşgeldiniz Eylem hanım. Ne arzu ederseniz?"

"Americano ve benim her zaman yediğim şu tatlıdan." Dediğimde

"Hemen getiriyorum." Diyip yanımdan ayrıldı. O sırada kantine odadakiler girdi. Biyolojik aile karşı masama, psikopat ailede onların yan masasına oturdu.

Onlara fazla bakmadan garsonun getirdiği  şeyleri yemeye başladım.

Yediklerim bittiğinde garson yanıma gelip masayı topladı. Ona teşekkür edip 50 lira bahşiş verdim ve ordan ayrıldım. Ne yanı bide yediklerimin parasını mı verecektim.
Hastane benim lan hastane! Siz hayırdır?!

Asansöre binip 16. kata çıktım. Bu kat full benimdi. Asansörden inince kısa bir koridor vardı ve sonunda da bir kapı. Kartla kapıyı açtım. İçeri girince önce masa ve koltuklar görülürdü. O odadaki başka bir kapı ise yatak odasına.  Aşka nir kapı ise lavaboya açılırdı. Yatak odasıyla çalışma odasını ortak büyük bir terası vardı. Burada pek kalmıyordum ama acil durumlar için bazen işe yarıyordu.

Biraz dinlenmeye karar verip yatağa uzandım. Bir süre sonra uyanınca 2 saatin dolmak üzere olduğunu gördüm ve kendime çekidüzen verip aşağı indim.

Başhekimin odasına girdiğimde o kız dışında, sanırım adı Fulyaydı, herkesin burda olduğunu gördüm. Biyolojiklere bakıp

"Fulya nerde?" Diye sorduğumda bilmediklerini söylediler. Derinden bir OĞOFF çekerek başhekime döndüm.

"Kameralara bak." Dediğimde anında beni onaylayıp kameralara baktı. Birkaç dakika sonra yüzünü buruşturup konuştu.

"Bodrumda." Desi sonra ekledi " Bir adamla beraber." Orada ne yaptıklarını anlamak zor değildi. Sinirle solurken baş helime talimat verdim.

"Buraya getirt!" Sesim beklediğimde sert çıkmıştı. Başhekim bu arada adı Hakan odadan çıkıp onu çağırmaya gitti. Kendimi koltuğa atıp beklemeye başladım. O sırada psikopat baba yanındaki kadına konuştu.

"Bak bak nasılda emirler yağdırıyor görüyor musun? Sanki hastanenin sahibi hanımefendi." Bu dediğine sırıtmadan edemedim ve bakışları bana döndü. "Ne gülüyorsun be, komik bişey mi dedim?!"dedi bağırarak. Bana bağırılmasından hiç hoşlanmazdım ve alttada kalmazdım.

Yüzümdeki sırıtış yerini öfkeye bıraktı. "Sesinin ayarına dikkat et, yoksa o ayarları bozarım Faruk."dedim. O sırada Aslı konuştu.

"Şu havalara bak. Bu zamana kadar büyütelim gelsin bize ayar çeksin. Terbiyesiz!"  Bu söylediğinde sonra sesli bir kahkaha patlattım.

"Sen mi beni büyüttüm? Ne yaptın mesela büyütmek için?" Dediğimde sustu. Sinirli bir şekilde yüzüme baktı sadece. Bende bu haline gülüp önüme döndüm. O sırada biyolar bana bakıyordu. Dazla önemsemeden yeri den kalktım ve masadaki telefondan kendime su istedim.

Bir süre sonra su geldiğinde arkasından Hakan ve Funda da geldi.

"Hadi Hakan açıklada bir an önce gidelim." Dediğimde beni onaylayıp zarfı açtı.

"Funda Erdem ve Faruk Çelik'in DNA'sı %99,9 oranında uyuşuyor. Eylem Gurur ile Oğuz Erdem'in DNA'sı %99,9 oranında uyuşuyor. Tekrardan özür dileriz." Dedikten sonra yerimden kalkıp kapıya ilerledim. O sırada Hakan bana seslendi.

"Eylem hanım!"

"Efendim?"dedim ve bana yaklaştı. O sırada biyolar odadan çıkmış sadece psikopatlar kalmıştı.

"Yarınki toplantıya gelecek misiniz? Yoksa yerinize yine birini mi gönderirsiniz?" Dediğinde ikisininde gözleri şaşkınca açıldı.

"Gelmeyeceğim Hakan. Yerime birini gönderirim."

"Peki Eylem hanım. İyi günler."
Diyip odadan çıktı. Bende psikopatlara alaycı bi bakış atıp arkasından çıktım.

Şu an yürümeye çok üşendiğim için asansöre doğru ilerliyordum ki biyolojiklerin de burada olduğunu gördüm. Bakışlarımı onlardan çelip asansörü beklemeye başladım.

Yaklaşık 2 dakika sonra gelen asansöre binip giriş katı tuşladım. O sırada kadın konuştu.

"Kızım. Bir yerde oturup konuşabilir miyiz?" Dediğinde saate baktım. Başımla onu onaylayıp.

"Yakınlarda bir restoran var. Uygunsa oraya gidelim." Dediğimde hepsinin yüzünde memnun bir ifade vardı.

Giriş kata indiğimizde asansörden indim ve bahçeye çıktım.

"Kızım sende bizimle gel istersen."dedi Oğuz Bey.

"Gerek yok Oğuz be ben kendim giderim."dediğimde Barış konuştu.

"Bırak baba ya. Ne hali varsa görsün. Binsin taksiye gelsin işte. Bize ne." Onun bu söylediğine kulak asmadan arabama doğru ilerledim. Kilidi açıp bindiğimde Barışa kısa bir bakış attım. Yüzündeki morarma görülmeyecek gibi değildi. Nooldu bi rengin attı bi morardın sanki sen slldslslşs

Kapıyı kapattıktan sonra camı açtım ve seslendim. "Beni takip edin. Gideceğimiz yer çok uzak değil." Beni onayladıklarında arabaya bindiler ve takip etmeye başladılar. Bende o sırada restorandan yer ayırdım.

5 dakikalık bir yolun ardından geldiğimizde arabaları park ettik ve restorana doğru adımladık. Girişteki çalışan

"Rezervasyonunuz var mıydı?" Dediğinde

"Eylem Gurur" dediğinde listeyi bile kontrol etmeden.

"Buyrun Eylem hanım." Dedi ve bizi masamıza görürdü. Yanımıza gelen garsona siparişlerimizi verdik. O sırada Oğuz Bey konuşmaya başladı.

"Kızım biz seni tanımak istiyoruz. Biliyoruz biz bu zamana kadar senin ailen olamadık ama bu bundan sonra olamayacağımız anlamına gelmez."

"Haklısınız Oğuz bey siz bu zamana kadar benim ailem değildiniz. Açık konuşmak gerekirse benim bir aileye ihtiyacım da yok."

Yüzlerinin düştüğünü gördüm. Genç adama baktığımda yüzünde öfke ve hayal kırıklığı vardı. Ne kadar saklamaya çalışsa da benden saklayamazdı. Derin bir nefes alıp devam ettim.

"Ama bu olayda bizim bir suçunuz yok. Yani ben sizin bu isteğinizi reddedersem bu bize büyük haksızlık olur. Aile olabilir miyiz? Bilmiyorum, ama aile olmak için elimden geleni yapacağımı bilmenizi isterim." Dediğimde kadın bir anda yanıma gelip bana sarıldı. Bende mesafeli bir şekilde karşılık verdiğimde burnuma dolan koku bana huzur veriyordu. Kadınla ayrıldığımızda yerine geçti.

"Tanışmadık kızım. Ben Meryem Erdem. Buda abilerinin en küçüğü Barış Erdem."

Başımla onaylayıp " Memnun oldum." Dedim. Yemeklerimiz geldiğinde sessizce yedik. Yeme faslı bittikten sonra Meryem hanım

"Kızım bize akşam yemeğine gelir misin? Hem kardeşlerinle tanışırsın." Dedi

"Tabi gelirim. Ben size telefon numaramı vereyim. Siz bana konum ve saati atarsınız." Dediğimde beni onayladı ve telefonunu uzattı. Kendi numaramı kaydedip ona geri uzattım ve hesabı istedim. Hesap geldiğimde kartımı çıkarttım ama Oğuz bey bana engel oldu.

"Kızım dur seni buraya biz çağırdık. Hesabı da biz öderiz." Dediğinde karşı gelmedim. Çünkü nezaketen bunu yapmıştı. Ben olsam bende aynısını yapardım. Barışa baktığımda yüzünde alaycı bir gülümseme vardı. Umursamadan önüme döndüm. Oğuz bey de hesabı ödemişti. Kalkıp restorandan çıktık ve arabalara binip ayrıldık.

Saate baktığımda 3'ü geçtiğini gördüm. Şirkete gitsem iyi olacaktı. Önemli bir toplantım vardı. Hala yetişebilirdim.

Saat 3:30 gibi şirkete varmıştım. Biraz toplantı için hazırlanıp. Saat 4'te toplantıya girdim.

Toplantı 5:30'da bitti. Bende daha fazla oyalanmayıp eve gittim. Meryem hanım yemeğin saat 7'de olduğunu söylemişti. Üzerimi değiştirip eşyalarımı hazırladım.

Belime silahımı yerleştirip. Garaja indim.

Arabaya binip attıkları konuma doğru ilerledim.

Rütbesiz AskerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin