#1

19 1 0
                                    

Uyandım. Yatakta bir kaç saniye gerilerek rahatladıktan sonra birden işe geç kaldığımı düşündüm. Hızla başımı çevirip saate baktığımda 08:37 olduğunu gördüm. Kahretsin, bugün de işe geç kalacaktım ve üstelik girmem gereken bir toplantı vardı. Hemen yataktan fırlayıp koltukta duran kıyafetlerime yöneldim. Biraz kokuyorlardı ama emindim ki biraz parfüm bunun üstesinden gelecekti. Üstümü giyindim parfümümü sıktım. Masanın üzerinde bulunan raporlarımı alıp merdivenlerden aşağı inmeye başladım. Aşağı kata indiğimde köpeğim Alice koşarak yanıma geldi. Gözlerimin içine bakıp kuyruğunu sallıyordu, benden bir şey istiyordu. Tabi ya, kahvaltı... Mutfaktan aldığım kahvaltısını yemek kabına bırakıp kapıya yöneldim. Vitrinde asılı duran arabamın anahtarını alıp ayakkabılarımı giymeye koyuldum. Ayakkabımın bağcıklarını bağladıktan sonra dışarı çıktım ve hızlı adımlarla arabama ilerlemeye başladım. Arabaya bindim ve elimdeki raporları yan koltuğa fırlatıp arabayı çalıştırdım. Hızla evimden ayrılıp kestirme yoldan şirkete ilerledim. Olamaz, yakıt lambam yanıyordu ve çok geçmedi bir kaç metre daha ilerledikten sonra arabam durdu. Çok sinirlenmiştim. Direksiyona bir kaç defa vurduktan sonra durup iki saniye düşündüm ve raporlarımı da alıp şirkete koşmaya başladım. Şirkete girdiğimde saatime bakmak için elimi cebime atıp telefonumu çıkarmak istedim ama onu da o aceleyle evde unutmuştum. Asansöre binip 28. kata çıktım. Toplantı kapısının önüne geldiğimde durdum ve cebimden bir mendil çıkarıp alnımdan akan teri silmeye başladım. Biraz soluklandıktan sonra üstümü düzelttim ve kapıyı çalarak içeri girdim. Kapıdan içeri girip yerime oturana kadar herkes bana baktı. Yerime oturup raporlarımı masanın üzerine koyduğumda ise slayt perdesinin önünde açıklama yapan bayan konuşmasına devam etti. Kafamı sola çevirip masada oturanlara bakarken patronun da bana baktığını fark ettim. Göz ucuyla baktığımda o siyah ve kalın kaşlarını çatmış, elindeki kalemi yumruklarının arasında sıkıyordu. Kıravatını gevşetip bana bakmayı bıraktı ve yanında oturan yardımcısının kulağına fısıldamaya başladı. Tedirgindim ama umursamadan dönüp sunumu dinlemeye başladım.

Toplantı bittikten sonra herkes gibi bende ayağa kalkıp kapıya yöneldim. Tam kapıdan çıkarken ciddi bir ses tonuyla Serhat diye arkamdan seslendi patron yardımcısı. Durup arkamı döndüm. Patron bana maliye bölümüne gidip tazminatımı almamı ve şirketi terk etmemi söyledi. Olamaz işten mi kovulmuştum? Bana söyleyecek söz bırakmayan patron masada duran kalemini de alıp odadan çıktı. Ben halâ şoktaydım ama bunu hak etmiştim. Maliye bölümünden tazminat paramı alıp şirketten çıktım ve biraz ilerde ki petrolden bir şişe dolusu benzin alıp yolun kenarında bıraktığım arabama yürümeye başladım. Düşünceli ve durgun halle arabama nihayet ulaşmıştım. Elimdeki benzini arabaya doldurduktan sonra içine binip evin yolunu tuttum. Kapıya geldiğimde en yakın arkadaşlarımdan Buse ve sevgilisi Onur kapının önündeki sandalyelere oturmuş beni bekliyorlardı. Arabadan inip yanlarına gittim. Buse halimden anlamıştı bir şeyler olduğunu. Olanları anlattığımda kafama takmamamı söyleyip durdu, sanki çok takıyordum ya... Kapıyı açıp içeri girdik. Onlara soğuk ikramda bulunduktan sonra ben yukarı kata banyoya çıktım. Ben banyodayken onlarda televizyonda bir müzik açıp aşağıda eğlenmeye başladılar. Biraz soğuk su iyi gelmişti. Duştan sonra dolaptan çıkardığım kıyafetlerimi giyindim, çekmecenin üzerinde bulunan saatimi ve telefonumu elime aldım. Saatimi taktıktan sonra telefonu açıp gelen aramalara baktım. Bir çok mesaj ve cevapsız çağrı vardı. Bu bildirimlerin sahibi sevgilim Derya' ydı. Hemen geri aradım. Bir yandan konuşken bir yandan da merdivenlerden alt kata iniyordum. Derya yı da çağırdıktan sonra geçip Buse nin yanına oturdum. Elime kumandayı alıp müziğin sesini kıstıktan sonra konuşmaya başladık. Aradan biraz zaman geçtikten sonra kapı çaldı. Ben kapıyı çalanın Derya olabileceğini söyleyip tempolu adımlarla kapıya doğru ilerlerken arkamdan seslenen Buse gelenin ben yukardayken konuştuğu Merve olduğunu söyledi. Kapıyı açtığımda karşımda en zengin arkadaşımız Merve her zamanki gibi renkli ve şık kıyafetleriyle karşımda duruyordu. Sarılıp selamlaştıktan sonra içeri giren Merve soluklanmadan, heyecanlı sesiyle bize bir sürprizi olduğunu söyleyip masanın üzerinde bulunan bir bardak suyu içti. Suyunu içip biraz dinlendikten sonra babasının yatıyla bir tekne turu yapacağını söyleyen Merve bizleride davet ettiğini ve çok güzel bir seyehat olacağını söyledi. Herkes biraz şaşırmıştı ama hiç de fena fikir değildi. Açıkçası işten kovulmuştum zaten. Biraz dinlenmek iyi gelebilirdi diye içimden söylenirken kapı çaldı. Kapıya gidip delikten kimin geldiğine baktım ve kapıyı açtım. Bu sefer Derya gelmişti. Sarılıp biraz kapıda konuştuktan sonra içeri arkadaşların yanına geldik. Benden hızlı davranan Buse, Derya ya tekne turundan bahsetti. Derya da ilk duyduğunda çok şaşırmıştı. Dönüp gözlerimin içine şaşkın bir yüz ifadesiyle baktığında neden olmasın dercesine hafif bir tebessüm ile kaşlarımı kaldırdım. Geri dönüp Merve ye geleceğini söyleyip Buse nin yanına oturdu. Böylece beş kişi olmuştuk. Ama hangimiz tekneden anlıyordu ki?? Bu soruyu sorduğumda herkes birbirinin gözüne bakıp bana döndü. Bende gülerek geçip bir koltuğa oturdum ve düşünmeye başladım. Liseden arkadaşım olan Arda aklıma gelmişti ama oda bu dört kişiyi tanımıyordu. Onur kenardan bir akdaşından bahsetti. Ama o arkadaşı bu gruba dahil olabilecek kişiliğe ve samimiyete sahip değildi. Bir süre daha düşündük ve Derya, yüzme kursundan arkadaşımız Yağız ı söyleyerek onun tekneden anlıyor olabileceğini ve bizimle de gelebilecek düzeyde samimiyetimiz olduğunu söyledi. Herkes bir süre bakıştıktan sonra Yağız ında gelebileceğini kararlaştırdık. Böylece altı kişi olmuştuk ve her şey tamamdı. Evden çıkıp Merve nin o son model yüksek arabasına ilerledik. Hangimizin ön koltuğa oturacağını anlamak için arabanın ön kapısına kadar yarıştık. Yarışı kazanan ben olmuştum. Ön koltuğa oturup arabanın içini süzerken bir güneş gözlüğü gördüm. Alıp gözüme taktım ve Merve ye " yine hangi sevgilin unuttu acaba?" diyerek güldüm. Kahkaha atarak gözlüğünü gözüne taktı ve bana dönüp dudağını büzerek "kardeşimin canikom" dedi. Herkes kahkahalara boğulmuştu. Merve arabayı bahçeden çıkarıp bir kafeye doğru oturmaya sürerken arkadan müzik açmak için radyoya uzanan Onur haraketli bir müzik açıp gözümdeki gözlüğü aldı ve geri arkasına yaslanarak Buse ye sarıldı ve kendi aralarında konuşmaya başladılar. Derya nın arkada sıkıldığını hissederek Merve yle konuşmamıza dahil ettim. Ve kafeye gidene kadar kahkahalarla yol aldık. Kafenin önüne geldiğimizde hepimiz arabadan indik ve ikinci kata çıkıp bir köşeye oturduk. Gelen garsona siparişleri verdikten sonra Onur cebinden telefonunu çıkarıp Yağız ı aradı. Bir süre konuştuktan sonra onu da kafeye çağırdı. Zaten kafeye yakın olan Yağız bir kaç dakika sonra yanımızda bitti. Yanımıza oturdu ve konunun ne olduğunu sordu. Onur konuyu anlattıktan sonra, Yağız hiç düşünmeden zamanı sordu. Çıkacağımız tarihin yarın olacağını öğrenen Yağız hazırlanmak için yanımızdan ayrılıp evine gitti. Bizlerde bir kaç saat oturduktan sonra hazırlanmak için evlerimize dağıldık. Kızları evine bırakacağını söyleyen Merve, el sallayarak arabasına bindi. Derya da gelip sarıldıktan sonra aracın ön koltuğuna bindi ve Mervenin gözlüğünü alıp taktı. Buse nin de gelmesiyle araba çarşının içinden ilerleyip gözden kayboldu. Onur ve bende biraz ilerleyip ayrıldık. Bende yavaş yavaş ellerim cebimde evimin yolunu tuttum.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 15, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Son 3Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin