Yörüngesini tamamlamaya az kalmış olan ayın mehtabı nereye gideceğini bilmeyen esmer adamın teniyle ahenk oluştururken kutsal bir görüntü ortaya çıkarıyordu.
Sert esen fırtına sanki esmeri yönlendirirken arkasından gelen bağırışlarla yağmurun sesi karışmış
yine de yorgun olan adamı yıldırmamıştı. Elmacık kemiğindeki morarıklık, dudağındaki kanaması durmuş yarasına göz yaşlarıyla karışmış yağmur üstünden geçerken sızısını daha da hissettirsede yalpalayarak devam etti. Gül kurusu rengindeki dudaklarından kısık bir hıçkırık kaçarken daha fazla bu yoldan gidemeyeceğini anlamış ormanlık yola sapmıştı.Ağaçların büyük yapraklarını aşarken arkasına baktığında
gözlerini kan bürümüş insanları göremedi. İçindeki o bıkkınlık git gide büyümüş , ruhuna yapışmış ne yapsa çıkmayacak gibi hissediyordu.Yağmur biraz olsun dinmiş kendini çiselemeye bırakmıştı. Artık bacakları onu daha fazla taşıyamadığını belirtmek için daha da titremeye başladığında adeta gökyüzüyle bir bütün olmuş gölü gördü. Gücünün son demleriyle iskemleye adımını atıp kenarda oturan evi barkı olmadığı belli olan adamın biraz uzağına oturdu. Esmer ,yorgun gözleriyle karşısındakinin elindeki içki şişesine bakarken adam tepkisiz suratıyla ona bakarak şişeyi uzattı. Evsiz olan belkide içkiyi zar zor bir miktar parasıyla belkide çalarak elde etmesine rağmen karşısındaki esmerin sanki içini görmüş vermişti içki şişesini.
Yüzü kirlerle kaplı olan kendinden daha çok acımıştı belkide adama.
İkisi dıştan farklı görünüyor olsada içeriden bakıldığında aslında pekte bir farkları yoktu. Neden mi? Bir sürü nedeni vardı ama en önemlisi:
Esmerin taştan bir evi olduğu halde gerçek anlamda bir evi yoktu.Neredeyse dolunay olmuş ayın yansıması esmerin tenini işlerken o yaralı haliyle bile güzel bir manzara sunuyordu. Bununu çekip şişeden bir yudum daha alırken eli kalbine götürüp etini sıktığında derin nefesler almaya çalıştı.
Ağlamaya çalıştı en azından
ama onu bile başaramadı.Yaptığı hiç bir şey içindeki boşluğu dolduramazken daha kötü hale getirmişti. Kafasını kaldırıp aya baktığında Tanrısına bile kızamadı. Sadece görünmez olan acısına nasıl son vereceğini düşünürken çaprazındaki adama baktı. Adam göle ifadesizce bakarken kendini ona yakın hissetmekten alamadı.
Çok benziyoruz diye geçirdi içinden.
Esmer olanın eğlenmekten uzak gülüşü şırıldayan gölün sesine karıştığında konuştu.
"Neden bu haldeyiz?"Adam yere uzanıp gözlerini kapatıp mırıldandığında sesi fısıltıdan öteye geçememişti. Esmer olan onun ne dediğini duyamazken ayağa kalktı.
Rüzgâr kumral saçlarını estirirken geri bir adım attı.
Uzun kirpikleriyle süslenmiş kehribar gözlerini de kapattığında
bir adım daha geri attı. Artık ayaklarının bir kısmı boşluktayken kendini yavaşça geriye bıraktığında suya gömülmüştü.Karanlık olan suyun onu tüm benliğiyle kabullenmesi iyi hissettirdi. Dolunay onun bedenini ışığıyla aydınlatırken uzun zamandır hissedemediği o küçük huzuru hissettiğinde gülümsedi.
Gittikçe daha da derine çekilirken elini aya uzattı. Kafasındaki tüm sesler susmuş sadece hiç bu kadar güzel görmemiş olduğu ayı izlerken gözleri yavaşça kapandı.Suyun derinliklerinde kaybolan beden tek bir şey diledi.
En azından Tanrı nın bir tek bu dileğini gerçekleştirmesini umut etti.
Mutlu olabileceğim bir yerde olmayı diliyorum.
Evet yazarken en çok zevk almış olduğum ficime hoşgeldiniz efendim
👏🏼👏🏼👏🏼Şöyle kısa bir giriş bölümüyle başladık. Şu bir kaç bölüm de karakter ağzından değil arada anlatıcı ağzından olcak
Hadi öptüm
Yıldıza da bassana gelmişken🧍🏻♀️