Ay'ın Oğlu

32 11 2
                                    













Mutluluk,

Kimisi için basit kimisi için zor elde edilen tam olarak ne olduğu herkes için değişen bir belirsizlik.

Belkide kimse fark etmesede dünya bunun etrafında dönerdi.

Mutluluğa ulaşmak için kimisi başkasının mutluluğunu alıp onu kendisinin yapar kimisi de bir başkası için onu paylaşır hatta hepsini bile verebilecek bir güce sahiptir.

Mutluluk çalanlar için, onlar olmadan da bu döngü devam edemez olur.

Kısacası bu savaşı kazananlar ve kaybedenler olacaktır ama bazen tek bir şey bunu saptırabilecektir.
O da kazanmanın herkes için anlamının farklı oluşu.

Uzun ağaçların yaprakları güneşi biraz olsun engellerken ormanın küçük bir yerinde üstünde lotus çiçeklerinin yuva yaptığı su birikintisinden kabus görmüş gibi uyanan bir beden. Öksürerek boğazında biriken suyu dışarı çıkarırken saatlerdir nefes alamamış gibiydi.

Sadece derin nefesler alırken başka hiç bir yetisi yoktu. Aklına hücum eden düşünceler birer siliklikten başka bir şey değildi. Etrafına bakınıp hiç bir şeyi kavrayamayışı onu delirtecek seviyedeydi. Kafasındaki sesler çoğalırken sanki bir bilgisayara bütün yüklemeler yapılır gibiydi.

Sanki dünyaya yeni gözlerini açmış bir bebekten ibaretti.

Ellerini kafasının iki tarafına yerleştirip gözlerini kapatıp sıktığında sesler hâlâ olduğu gibiydi.
Bir şeyler yerine oturmuyordu.
Bir şeyleri hatırlaması gerektiğini biliyordu ama ne kadar zorlasada olmuyordu.

Tekrar etrafına baktı. Bu zamana kadar şelalenin sesinden başka bir ses yokken şimdi yanına bazı sesler daha eklenip yoğunlaşmaya başladı.

Gözlerini kırpıştırıp ilk önce sudan çıkmayı aklına koydu. Üstündeki giysiler ona ağırlık yapmış olsa gerek kıyıya yakın olsa bile zar zor kendini iterek kıyıya attı.

Sesler artmaya başladığında bunun insanlardan geldiğini ayırt etti.
Anlamaz gözlerle biraz uzakta kalan ağaçların arasından koşarak geçen bedenleri gördü.

Oturduğu yerden kalktığında gözleri sonunda üstünü buldu, yutkundu. Üstündeki elbise gibi olan kıyafetle yürümeye başladığında ne tarafa gideceğini bilmesede hislerine güvenmeyi seçmekten başka bir şansı yoktu. Seslere bağırış ve atların ayak sesleri de eklendiğinde adımlarını hızlandırdı.

Etrafa bakıp dursada esmer, ağaçların büyük yapraklarından başka bir şey göremiyordu. Arada bir tökezlesede elini uzun elbiseye atıp yukarı çekiştirerek ilerlemeye devam etti.

Bir süre daha böyle geçtiğinde artık kendi nefesi dışında bir şey duymadığını fark etti. Adımlarını durduğunda ellerini yüzüne kapattı.
Hatırlayamıyordu. Her kendini zorlayışında kötü hisler içini dolduruyor ve bunun peşini bırakmasını sağlıyordu.

Bir anda yakınından gelen adamın feryadını duyduğunda titredi.
Adımları onu sesin olduğu tarafa götürurken buna engel olamıyordu.

Sonunda yaprakların arasında iki adamın diz çöküşünü gördü.
Biraz daha ağacın arkasına saklanırken yaprağı araladı. Acıyla ağlayan diz çökmüş adamların önünde kılıcıyla ayakta duran adamı gördüğünde kalbindeki korku daha da arttı.

Adamlara diz çöktürmüş uzun siyah saçlı, gümüş zırhlı, irice olan adam adeta korku saçarken yavaşça kılıcını kaldırdı. Yaprakların arasında gizlenmiş olan adam gözünü açıp kapayıncaya kadar kılıç sesi yankılanmış etrafa kanlar saçıldı. Esmerin kahve irisleri, ayakta duran adamın yüzüne gitti. Bütün vücudu sera hastası gibi titremeye başlamıştı.

LİTOSTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin