VEDA SARNICI

27 1 1
                                    



VEDA SARNICI


🩸 



"Veda sarnıcı," dedi her kelimesinin üstüne basarak. Onun bu hareketlerine ne kadar sinir olsamda sessizliğimi bozmadım. "Kanın kızı." Dedi üstünlüklü bakışlarıyla. "Miladi katliam sebebi." Bakışlarında bir şeyler değişti. Bunu sebebi katliam sebebi olmam mıydı, sarnıcı olmam mı? Emin değildim, bu sorunun cevabına. Uzun soluklu tanışmışlığımız olmadığı için sorularımın cevabı içimdeki sessizliğim oluyordu genellikle.

"Elem krallığına soytarı olarak girdin," dedi kaba ses tonuyla. Ses tonunun kabalığı gram umurumda değildi lakin karşısındakinin bir hanım efendi olduğunu düşünmesi lazımdı. Karşımdaki vampir soylu adamın, damarlarımdan akan sinirin kokusunu hissettiğine emindim. Çünkü bende hissediyordum. Damarlarımdan akan sinirin kokusu, kendi damarlarımdaki kanı ilksiz bırakana kadar emeceğim bir şekilde kokuyordu.

"Krallık bana karşı," dedim, ayağa kalkarak. Siyah elbisemin yırtmacının baldırıma kadar açılması karşımdaki adam için hoş bir görüntü vermişti. Saliselik olaylardan yararlanmayı çok iyi biliyordu. Kehribar gözleri, okyanusumdayken bacaklarıma kaymıştı. Dilini, dudağının üzerinde gezdirmesi erotik filmlerdeki gibiydi.

Bakışlarını tekrar gözlerime çevirdi. "Okyanus değil gözlerin," dedi sanki bunu bana kabul ettirmeye çalışıyordu. "Kanın en koyusundan senin gözlerin." Sözleri bedenimde gezen yılanlarımın, zehirlerini akıtmaları gibiydi. Doğru söze fazla laf yoktu.

"Senin gözlerin çoğu insanın, katliamı güzelim." Sesindeki duygular nefes almamı engelledi sanki. Arzu ile harmanlanmış tatmin duygusu, iliklerime kadar işledi. Vampir soylu olduğunu düşündüğüm adam ayağa kalktı. Kalktığı sandalye yer çekimine karşı gelememiş yere düşmüştü. Sandalyenin odada bıraktığı ses, ikimizinde nefes seslerine imza attı sanki.

Ceketinde sakladığı bıçağını meydana çıkardı. Parmaklarının arasında bilye çevirir gibi çevirmeye başladı. Kanı aksa kokusuna dayanamadan emmeye başlayacaktı ve vampirlerin kendi kanını emmesi demek onları ölüme kadar sürüklerdi. "Kanım aksa," dedi. Bakışları gözlerime gelmişti. "Emmeme izin veriri misin?" Sorusunun cevabını zihnimde vermiştim bile.

Hayır.

İzin veremezdim. Neden veremezdim peki? Onu çok mu düşündüğümden mi? Hayır. Onun ölmesi benim işime yarardı. Lakin onun kanlı bir şekilde karşımda ölmesi, sarcının kalbinin bir beden sahibi olduğunu ortaya çıkardı.

Krallık bize karşı.

"Krallık sadece sana değil, bize karşı." İç sesimi okuduğunu sandım. Ona inanmayan gözlerle bakmıştım. "Sorunun cevabını, gözlerin verdi." Gözler en büyük yalancı derlerdi, neden yalan söyleyememişlerdi. Bir adım attı, yanıma gelmesine yetti. Dudaklarını sanki gözüme sokmak istercesine yalamıştı. Bakışlarım kırmızının en koyusunun hakim olduğu dudaklarında takılı kalmıştı. Veda sarnıcının kalbi fazlasıyla atmaya başlamıştı. Dudakları ölüm gibiydi.

"Öp sene beni." Ağzımdan çıkan sözlere ben bile inanamamıştım. Ama sanki o bu sözcükleri bekliyormuşçasına dudaklarıma yapışmıştı. Tatmin ile arzunun karışması ikimizin yangını demekti. Dudaklarında aldığım haz, kan emerken aldığım haz ile aynıydı. Dişlerini, alt dudağımda hissetmek orgazm olmama sebep bile olabilirdi.

Bunda bir iş var Veda.

Dudağımdan akan sıcak sıvıyı emmeye başlamıştı bu sefer. Yaptığını sonradan fark edip omuzlarından ittim. Sinirimi hissettiğini tahmin edebiliyordum. "Küçük bir kan," dedi. Kanım dudaklarında kalmıştı. "Yalamak istersen..." sözlerini kesen sert tokatım olduğumuz ortamın havasını çoktan değiştirmişti. Parmaklarımın suratındaki izi çok çekici gelmişti. Benim haz duygum artarken onunda sinir hormonları kanında geziniyordu. Mümkünmüşçesine bir adım daha yakınlaştı.

Belimde hissettiğim parmakları, başımı arkaya atmama sebep oldu. Bedenimi biraz daha kendi bedenine bastırdı. "Tokatın acısı büyük olucak küçük kızım." Boynumda hissettiğim dudakları, inlememe sebep olmuştu. Belimdeki eli elbisenin yırtmacından kasıklarıma doğru kaymıştı. "Dudakların mühürlü artık," dedi. Elleri mahrem bölgemin üzerinde durdu.

"Beni tanıyıp tanımamam önemli değil." İç çamaşır giymediğim geldi aklıma. Kızarmam gerekirken iç çamaşır giymeme mutlu olmuştum. Tahminimce iki parmağını içime doğru kaydırmıştı. Derin nefesler almaya çalışıyordum. "Ben seni tanıyorum ve," dedi dişlerini boynuma bastırdı. İki parmağının sayısı sanki üçe çıkmıştı. Boynumdan akan kanımı emerken ona teslim olduğumu anladı. Bu onun hoşuna gitmiş olacak ki hazın doruklarda olduğu odaya hafif bir tebessüm bıraktı.

"İki ruhun bir bedende birleşmesi veda sarnıcı."

Şehvet dolu dakikaların sonucunda ikimizde paramparça olmuştuk. Birlikteliğimiz her iki hükümetide tetikleyecek kadar sakatken biz duygularımıza boyun eğiyorduk. Bu duygular aşk gibi duygular değildi. Tutku ve arzunun ön planda olduğu, masum denilemiyecek kadar fesat düşüncelerin olduğu duygulardı.

"Birlikte olmayacağız." Sesimde ki kararlılık, kaşlarının çatılmasına neden oldu. "Ön sevişme..." Cümlesinin devamını bilmek, susturmama neden olmuştu. "Ön sevişme olayı saçma bir fikirdi. Anlık hazlarla karşılık verdim öpücüğüne." Gözlerime, gözlerine sabitledim. "Sana karşı duyduğum merak son buldu artık." Bir erkeğin kalbi olmazdı bizim evrenimizde. Kalpler kadınlara özeldi. En önemlisi de kalpler sarnıcıya özeldi. Hele ki vampir soyundan gelen yaratıkların kalbinin hançerlenmesinden dolayı onların kalbinin olmadığı söylenirdi. Onlar kalp ile değil zihinleri ile yaşarlarmış.

"Kararlılığın beni mahvediyor."

"Etmesin."

"Ederse, üzülür müydün?" Yüzündeki çapkın gülümseme yüzünden, damarlarında ki bütün kanı emebilirdim.

"Unutma, sarnıcıların kalbi olmaz." 



VEDA SARNICIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin