• 2 •

49 9 8
                                    

Kırmızı kadifeyi uyuyacakken yastığının üstüne koydu. Uyumadan önce ise şunu düşledi: Bu çiçek şayet bir insan olsaydı, olsa olsa bir prens olurdu.

O gece rüyasında bir prens gördü. Uzun boylu, incecik bedeniyle asilce taşıdığı kırmızı kadife pelerini peşinde.. Yakışıklı yüzü, hafif tebessümüyle kendisine doğru adımlıyor. Dudaklarından ise şu sözcükler dökülüyor: "Ben olsam olsam bir gün yaşayacak aciz bir çiçeğim. Artık her gün doğumunda aynı yerde yeniden doğacak, aynı gün çiçekçimin ellerinde can vermeyi bekleyeceğim."

Daehwi rüyasından uyandığında yastığı üzerinde kurumuş vaziyette buldu aşkını. Özenle aldı solmuş kırmızı kadifesini, güzel bir vazonun içine emanet etti ölü bedenini.

Hemen ardından ise koştu. Aç, susuz.. Artık onu bekleyen bir can vardı. Herkesten çok sevdiği bir can vardı.

Yol bu sefer daha kısa sürdü sanki. Daehwi aynı ağacı, dün hayattan kopardığı aşkını sapa sağlam buldu. Dudaklarında gülüşü, kalbinde mutluluğuyla döndü durdu ağacın kalın gövdesi etrafında. Şarkıları daha bir coşkulu hâle büründü, bir çocuk gibi zıpladı dokunabilecekmiş gibi bulutlara. Gün batımına kadar kaldı orada aşkının hemen yanında. Ona kendini anlatıp durdu: kim olduğunu, hastalığını, nereden geldiğini, annesini, babasını ve elbette yakın zamanda ölen kız kardeşini de.

Kırmızı kadife çok iyi bir dinleyiciydi, Daehwi'nin hiçbir cümlesini kesmiyordu, ağzından çıkan her bir şeyi ezberliyor, minik kalbine çiçeksini tekrar tekrar kazıyordu.

Güneş batmaya başlayınca Daehwi şöyle bir bakındı çevresine, ne çabuk son bulmuştu gün ya hu!

Gözleri yerdeki çiçeğe döndü tekrar, gerginlikle dişledi dudağını.

"Yarın sabah yine burada olacak mısın?" diye sordu bu sefer, biraz endişeyle. Kırmızı kadife rüzgârın yardımıyla salladı yapraklarını, evet dedi.

Daehwi sevinçle çırptı ellerini, uzandı hemen ardından. Kırmızı kadifeyi bir kez daha hayattan kopardı.

+×+×

 the florist ¦ jhHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin