Gözlerimi kapatıp kulaklarımı tırmalayan yüksek sesli müziği duymamaya çalıştım bir süre. Yine kendimi barda bulmuştum ve yine changbin yanımda ölümüne eğlenirken ben ise batmakta olan şirketimi nasıl kurtaracağımı düşünmeye çalışıyordum. İyi bir parfüm üretemediğim sürece şirketim, içinde benimle birlikte batacaktı. Changbin elime başka bir viski bardağı tutuşturup kendi elindeki bardağı tokuşturmam için havaya kaldırdı.
"Çak çak çak! Obaa"
Elindeki bardağa isteksizce bardağımla vurup acı içecekten bir yudum aldım. Changbin koluma dokunup sesini duyurabilmek için kulağıma yaklaştı.
"Ben biraz gidiyim de kıvrak hareketlerimi yakışıklı sarışın çocuklara göstereyim!"
Changbin mutlulukla geniş pistte oynayan insanların arasına karışırken etrafımda bir göz gezdirdim. Biraz ilerimde oturup bana bakan sarı saçlı adama diktim irislerimi. Elindeki kristal bardağın ağzında gezdiriyordu uzun ince parmağını. Sonra diğer elini çenesinin altına koydu usulca.
Üstündeki siyah gömleğinin açık düğmelerinden görünen göğüs kaslarına bakmamak çok zor gelse de tekrar bir yudum aldım içkimden. Gözleriyle tüm bedenimi süzüp tekrar gözlerimle buluşunca arsızca dişleyip bıraktı alt dudağını. Etkilendiğimi gizleyemezken gözlerimi kaçırıp yutkundum. Tekrar ona baktığımda gülümseyerek yanıma geliyordu. İnce bacaklarını saran deri pantalonu öyle güzel gözüküyordu ki yanıma gelince gözlerimi anca alabilmiştim. Yanıma oturunca Dudaklarını birbirine bastırıp elini uzattı.
"Selam ben jeongin"
Uzattığı elini tutup gülümsedim.
"Hyunjin"
Ellerimizi ayırıp tekrar bir elini çenesinin altına koydu.
"Birşeyler yapmak ister misin hyunjin?"
Arsızca sırıttı. çekik gözleri dudaklarımla gözlerim arasında mekik dokurken gülümsememi büyüttüm.
"Neden olmasın"
Sandalyesinde biraz öne gelip elini yanağıma koydu. Dudaklarını tekrar ısırdı dudaklarıma kapanmadan önce.
Yanağımda olan elleri önce boynumu buldu ardından sarı saçlarımı. Dudaklarımı dudaklarının arasına alıp ıslakça emerken her dudaklarını dişlediğimde acısını çıkarır gibi ufak ufak ensemdeki saçlarımı çekiyordu.Dudaklarımın arasından ağzıma yolladığı diliyle afallayıp inledim boğukça. Üst dudağıma geçti sonra. Kafamı yana eğip bir elimi bacağına koyup sıktım. Elini saçlarımdan çekip omzuma koydu. Dudaklarından aldığım acı içki tadı daha güzel geliyordu sanki. Eşi benzeri olmayan ve anında sarhoş eden bir içki gibiydi. Son kez alt dudağımı emip seslice ayrıldı sonra. Gözlerimiz bu kez daha da siyah bakıyordu sanki.
"*Nefes nefese* senin evine gidelim"
Başımı sallayıp cebimdeki parayı masaya koydum. Oturduğumuz yerden kalkıp dışarıya çıktık.
"Arabam biraz ileride"
"Sabredebilirim sanırım"
Gülüp elini tuttum. Koşa koşa ve gülerek arabamın yanına gelince binip çalıştırdım. Jeongin ise yol boyunca rahat durmamıştı. Eliyle bacağımı okşuyordu ve ona her baktığımda dudaklarını ısırıyor oluyordu. Bu da beni çıldırtıyordu.
Sonunda evime gelince arabadan inip
Anahtarlarımı cebimden çıkardım heyecanla.Kapıyı açınca içeri girdik. Eve girdiğim gibi jeongini kapıyla arama alıp sabırsızlıkla beklediğim dudaklarına kapandım. Ellerini boynuma dolayıp bir bacağını belime attı. Belimdeki bacağının altından elimi koyup kalçalarına doğru gittim yavaşça. Avucumun arasındaki eti sıkınca ağzıma boğukca inleyip rafa fazlasını bekler gibi kollarıyla daha da kendine çekti beni. Öpüşmemiz git gide hararetlenirken diğer bacağını da belime koyunca kalçalarından destekleyip kucağıma aldım. Dudaklarımızı ayırıp bogazımdaki gömleğimi sıyırdı eliyle. Açığa çıkan boynumu dudakları arasına alıp emmeye başladı. Bir yandan yürüyüp bir yandan boynumdaki dikkatimi dağıtan dudaklara odaklanmaya çalıştım. Odam yerine yanlışlıkla salona varınca jeongini geniş yemek masasının üstüne oturttum.
Bacaklarıyla belimi bırakmayıp beni kendine doğru çekti. Ellerimi saçlarına atıp dudaklarını öpmeye , ısırmaya başladım. Jeongin'in elleri gömleğimin düğmelerini bulunca bende onun düğmelerini açmaya başladım. Dudaklarını ayırıp nefes nefese gözlerimin içine baktı. Karşımda bana arzu dolu gözlerle bakan sarı saçları terden alnına yapışmış bir adam duruyordu ve ben daha fazla dayanamıyordum. Onun gömleğininin düğmelerini açınca kollarından sıyırıp tam çıkarmadan boynuna gitti dudaklarım istemsizce. Burnuma dolan hafif pudramsı hafif çiçeksi tatlı kokuyla duraksadım. Jeongin kafasını biraz geri atıp boynunda yer açtı. Ama benim hareketlerim durmuştu istemsizce. Boynunda soluduğum ve daha önce eşi benzerini görmediğim kokuyla sarhoş olmuştum. Sonra öpüp bozacağımı düşünüp sadece derin derin kokladım bir süre. Jeongin bu sırada ellerini saçlarıma geçirdi ve okşadı tatlı tatlı.
"Birşey mı oldu hyunjin?"
Başım hâlâ boynundayken iki yana salladım.
"Çok güzel kokuyorsun jeongin"
Sonra küçük bir öpücük bıraktım şah damarının olduğu yere ve kafamı kafasıyla hizzaladım.
"Parfüm kullanıyor musun?"
Çenemi tuttu iki parmağıyla ve kısık gözleriyle süzdü dudaklarımı.
"Hayır"
...
Bu bölüm böyle minik bir smut olsun daha ileri gitmek istemedim ilk bölümden. Umarım bu seriyi seversiniz ballarım bol yorum ve vote 💗
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Parfume | Hyunin
FanficTek gecelik ilişkisinde, jeongin'in teninin kokusuna aşık olan parfüm şirketi sahibi hyunjin, jeongin'i bir daha bulamaz ve kokusunu kendisi için üretmeye çalışır...