Yaş 7. 25 yaşına 18 yıl var. Birlikte geçirilebilecek 18 yıl daha var. Değiştirilebilecek 18 yıl daha var. Muzan'ı öldürmek için 18 yılımız daha var. Huzurla geçirebileceğimiz birkaç yılımız daha var...
Tekrar uyandığımda alnımda bir havlu vardı. Soğuk bir havlu. Gözlerimi yavaşça açtım. En son yediğim tokattan sonra antrenmanlar daha çok sıkılaşmaya başlamış, bu ellerimi kanatırken üstüne vücuduma da yansımasına sebep olmuştu. Neredeyse 4 saat bile uyuyamıyordum ve bununla birlikte eğitmenlerim sürekli değişiyordu. Gözlerim hafif açıktı. Suratıma parlayan bir ışık vardı. Gene mi öldüm, diye düşünürken annemin o tatlı sesini duydum.
"Oh..! Michikatsu, sen iyisin!"
Yavaşça eğilip canlı, sıcak ve öptüğünde neredeyse o yerdeki acıları alan dudaklarını yanağıma götürdü. Bunu özlemiştim. Gerçekten.. önceki hayatımdan bir sürü şeyi özlemiştim. 500 senedir.. ne bir anne sevgisi hatırlıyordum ne de bir kardeş sevgisi. Bunlar, benim için oldukça alışılmadıktı. Ama hatırlaması değer anılardı. Ben bunları düşünürken annem, alnımdaki nemli ve alnımda bulunduğu yeri ısıtmış havluyu yanındaki kovaya götürdü. İçine attı. Kendi elini ters bir şekilde alnıma götürdü. Suratıma sanki morali bozulmuşçasına baktı. Yüzü asıldı. Göz bebekleri hafif titrerken elini, elime götürdü. Elinin sıcaklığını, üşürken iliklerime kadar hissetmiştim.
"Ateşin hala var... Son zamanlarda çok sıkı çalışıyorsun. Birkaç dakika sonra sana yemek getireceğim. Sonradan duş alacaksın."
Dediklerini yapmaya çalışacaktım. Ama daha ayağa kalkacak halim yoktu. Annem, az önce kovanın içine attığı havluyu aldı ve iki eliyle hafif sıktı. 2 defa katlayarak küçük bir mendil gibi yavaşça alnıma koydu. Az önceki sıcaklığa kıyasla hissettiğim soğukluk daha iyi hissettirmişti. Fakat üşüyor gibiydim. Sanırım ateşlenmiştim. Anneme bakarken adım sesleri duydum. Koşturarak buraya gelen biri vardı.
"Abi, abi!"
Bu Yoriichi'ydi. Koşturarak gelmişti. Ona bakmaya çalışırken yanıma oturdu. Suratıma bakarken ifadesiz ve mutsuz arası bir yüzü vardı. Boynuma sarıldı.
"Sen iyisin."
Sesinde her zaman ki gibi bir duygu kırıntısı yoktu fakat mutlu olduğunu varsayacaktım. Boynuma sarılırken bende sağ kolumu kaldırıp omzuna sardım. Gülümsedim. Ateşliydim ama ben iyiydim.
"Eh... Evet, iyiyim Yoriichi. Sadece biraz ateşlendim. Bir sorun yok."
Ellerini boynumdan çekti. Bana gene üzgün mü ruhsuz mu olduğunu anlayamadığım bir surat ifadesi ile bakarken alnımdaki havluya dokundu. Suratıma baktı. Ardından üzerimdeki battaniyeyi çekerek vücuduma baktı. Ne yaptığını anlamlandıramasam da yeni hatırlamıştım. Yoriichi, alnındaki iz yüzünden insanların iç organlarını ve kas yapısını görebiliyordu. Yani anladığım kadarıyla iyi miyim, diye kontrol ediyordu. Bu gülümsememi bir kahkahaya çevirmişti. Annem ne olduğunu anlamaya çalışıyor, şaşkınlıkla bakıyordu. Yoriichi de kahkaha yüzünden bir sebep arar gibi suratıma bakarken yattığım yerden doğruldum. Elimi, saçlarına götürerek saçlarını karıştırdım.
"Ben iyiyim, merak etme. Endişelenecek bir şey yok."
Yoriichi'nin suratında hafif bir değişiklik oldu. Benim bu halimi görünce belkide iyi olacağımı düşündü. Yani ben öyle sanmıştım. Fakat Yoriichi, bir anda beni omzuna alıp yürümeye başladı. Ne olduğunu anlamaya çalışırken annem, Yoriichi'nin arkasından yürümeye başlamış Yoriichi'ye sesleniyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
2. Bir Şans... ~Kokushibou~🌙
Fanficİkinci bir şans... Ölüm ve Yaşam arasında... Kimseye verilmez. Michikatsu Tsugikuni'ye ya da kendi bildiğimiz adıyla Kokushibou'ya 2. Bir şans verilir... Kokushibou, 2. Şansını mantıklı bir şekilde kullanmak ister...