Muldimedia'daki müzik ile dinlemeniz tavsiye edilir. Ayrıca harf ve hatalarım için özür diler, her türlü iyi-kötü yorumlarını iletmenizi isterim^
Bir sonbahar sabahıydı. Kara bulutlar parlak ve aydınlık gökyüzünü bir örtü misali kaplamış, peri masallarındaki o maviliğin yerine korku filmlerindeki bir karartı sarmasını sağlamıştı.
Gök gürültüsünün uzaktan gelen haykırışı kulağımı doldurduğunda tıpkı bir arka fon müziği gibiydi. Attığım her adım da ses adeta beni takip ediyor gibi. Birde şiddeti yükseliyor ve buda benim adımlarımın gittikçe titremesini sağlıyordu.
Gök gürültüsü gökyüzünü inletiyor,rüzgarın uğultusu etrafı bir sis perdesi gibi sarıyor ve yağan yağmurun tiz sesi ise rüzgara karışıp gidiyordu.
Sağ elimde tuttuğum şemsiye her ne kadar ıslanmamı engellese de elimin üşümesine engel olamıyordu.
Sol elimi yağmurluğumun cebinden çıkardım şemsiyeyi diğer elime geçirdikten sonra sağ elimi ısıtmak için cebime soktum.
Etrafa bakındığımda yerlerin solmuş yapraklar, küçük dal parçaları ve çamurla dolduğunu gördüm.
Nefesimi her dışarı verdiğimde önce bir beyazlık oluşmasını hemen ardından ise yok oluşunu izlemek hoşuma gitmeye başlamıştı.
Gök gürültüsünün sesi hala arka fon müziği gibiydi ama bir korku filminin...
Aniden bir ışık gözümü aldı ve hemen ardından yıldırım kulağıma fısıldadı...
Ardı ardına bulutların arasından süzülüp yeryüzüne inen yıldırımlar, gözümü kamaştıran ışık huzmeleri ve şiddetlenen yağmur.
Attığım her adımda içimdeki ses "Eve geri dön,"diye bağırıyordu.Buraya gelirken ki düşüncem neydi ki zaten? Evin içini saran ürkütücü sessizliğe karşı dışarıdaki gürültülü ses kalbimin daha yavaş çarpmasını sağlıyordu. Ama artık gitme vakti gelmiş gibi gözüküyordu.
Birden durdum ve arkamı dönüp evin yolunu tutmaya başladım. Bugünlük bu kadar yürüyüş yeterdi.
İçimde küçük bir hayal kırıklığı vardı. Sanki iç sesimle bir savaş halindeydim ve ben gardımı indirmiştim. Ama aslında mutlu olmam lazımdı. Ne de olsa dakikalar sonra sıcak olan evimde elimde bir fincan kahveyle yarı ıslak kıyafetlerim üstümde koltuğa oturmuş dün yayınlanan fakat bugün tekrarı olan bir diziyi izleyecektim.
Bu düşünceyle içimdeki üzüntü az da olsa gitmişti. Artık yürümeyi bırakıp koşmaya başladım.
Her şey bir anda olmuştu. Yanımdan son hızla geçen araba, birden elimden kayıp düşen şemsiye, attığım tiz çığlık, sırılsıklam olmuş bedenim, duyulan ani fren sesi ve içimi saran öfke.
Başımı eğip üstüme baktım. Ağzımdan bir küfür geveledim. Uzaktan adım sesleri gelmeye başladı. Ve hemen saniyeler sonra yanı başımda bitti.
Beni ıslatan adam eğilmiş soluklanıyordu. Gelme nedeni apaçık ortadaydı "Özür dilerim, istemeden oldu, sizi görmedim, "diye bir şeyler zırvalayacaktı.
Fakat bunlardan hiçbiri değil. Aklımın ucuna bile gelmeyen bir şey söyledi.
"Prensesim olur musun?"
☂☂☂
Genç adam oturduğu sürücü koltuğunda rahatsızca kıpırdandı. Dışarıdan duyulan yıldırımın sesi arabanın camlarını bile titretecek kadar gürültülüydü.
Radyo da çalan ses ara ara kesiliyor, cızıldıyor ardından ise kulak tırmalayıcı bir ses çıkartıyordu. En sonunda ses tamamen kesildi. Ve arabanın içini yıldırımın, yağan yağmurun ve araba motorunun bozuk sesi doldurdu.
Genç adam umutla dışarı bakıyordu. Ama buğulu camdan her baktığında ağaçlardan başka hiçbir şey göremiyordu. Ama yine de pes etmiyordu. Yarım saattir bir arayış içindeydi. Hala aradığını bulamamıştı. Ama içinde hala bir kelebek kanat çırpıyordu.
Sonunda gaza bastı. Camdan bakarken her şey bir film seridi gibi ilerlemeye başladı. Hızlı ama bir o kadar da yavaş. Camdan baktığında gördüğü tek bir şey vardı; Ağaçlar,ağaçlar ve ağaçlar.
Gaza biraz daha bastı. Buğulu camdan her şey varla yok arası gibi gözüküyordu artık. Ama oradaydı.
Bir kız.
Genç adam yanından son hızla geçtiği kızı görünce birden frene bastı. Büyük ihtimal kızı ıslatmıştı ve kız çok sinirlenmişti ve bu yüzden genç adama bağırıp çağıracaktı. Ama genç adam o kadar mutluydu ki kızın bağırıp çağırması onun için en sevdiğin şarkının radyodan son ses çalınması gibi olacaktı.
arabadan inip biraz ötede sırılsıklam olmuş kızın yanına koşarak gitti. Yağmurun onun ıslatmasını önemsemedi. Zaten normalde de önemsemezdi. O kadar hızlı koşuyordu ki kalbinin atışını duyar gibiydi. Heyecan tüm bedenini sarmış, vücudu kan yerine adrealin pompalıyor gibiydi. Kızın hemen yanı başına gelince durdu. Eğilip soluklanmaya başladı ve sonra ağzından tek bir cümle çıktı "Prensesim olur musun?"
Genç adam kıza bakmak için eğildiği yerden kalkıp vücudunu eski pozislonuda getirdi ve kızın şaşkınlık dolu yüzüne baktı.
Zarlar atılır, son kozlar oynanır, gökyüzü sonsuzluğa bulanır ve prens cadıya aşık olur...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Sonbahar Masalı #Wattys2015
RomanceHayatım bir sis perdesiydi, ve sen de bu perdenin başrol oyuncusuydun. Sen, oyun bittiğinde herkesin ayakta alkışladığı prens, ben ise arka fon müziğiydim... Senin bir prens olduğundan ne kadar eminsem benim de bir cadı olduğumdan o kadar emindim. V...