Mayıs ayının tam ortasındaydık.
Manolyaların çiçeklerini güzelce açtığı o mevsime girmiştik sonunda. Aylardır bu güzel görüntüyü görmek için sızlanıyordum. Yanımdaki Jake'i heyecanlı ve sert bir şekilde dürtüp her yeri kaplayan manolya ağaçlarını gösterdim.
"Sonunda açtılar da her allahın günü senin sızlanmanı dinlemiyicez." Bıkkınlıkla söylediği şeyler karşısında dudak büzdüm. Bunun üzerine yanaklarımı sıkmıştı.
Aklına çok önemli bir şey gelmiş gibi açmıştı ağzını hızlıca.
"Dün Sunghoon bana çıkma teklifi etti!" Heyecanla söylediği şeyle sırıttım ve elimi omzuna attım. "Sana aşık olduğu çok belliydi bu arada."
"Senin Taehyun işi noldu?" Söylediği şeyle gülümsemem solmuştu. Geriye buruk bir yüz ifadesi kaldığında dudaklarını yaladı Jake. "Sormamalı mıydım? Özür dilerim kapatalım konuyu." Anlayışı ile başımı indirdim mahçup bir ifadeyle.
Kang Taehyun.
Turuncu dalgalı saçlarıyla beni o kadar etkiliyordu ki. Manolyaların güzelliği, kurdelelerin zarifliği yanında halt ediyor gibi hissediyordum.
Okul bahçesine vardığımızda artık alıştığım ama hâlâ gönül ağrımı artıran görüntüyle bir kez daha karşılaştım. Kaşlarım çatık başım aşağıda peşinden gittim Jake'in. Gönül ağrım Taehyun karşısındaki sarışına her şeyi gibi bakarken içimde bir yerlerde sızı hissediyordum.
Ama hayat acımasızdı. Hueningkai denen çocuk haketmiyordu onun sevgisini. Ne buluyordu ki onda? Neyim eksikti benim?
"Günaydın Beomgyu." Yeonjun hyungun cümlesi dikkatleri üzerime toplarken samimi ve utangaç bir gülüşle karşılık verdim. Turuncu saçlı çocuğun büyük gözlerinin bir süre üzerimde kalıp dolanması içimde saf bir heyecan ortaya çıkarmıştı. Hep olurdu bu. Bana umut verir sonra da o sarışına kimseye göstermediği parlak gözlerini gösterirdi.
"Yolda geçerken buldum sen seversin." Taehyun'un bana uzattığı manolyaya bakakalmıştım. Kalbim hiç olmadığı kadar hızlı atarken bu nazik davranışlarının herkese karşı olduğunu bilmeme rağmen çığlık atmak istiyordum sevinçten.
"Oh teşekkür ederim." Yutkunup ellerimi manolyaya uzattım. Alırken sarışının elleri benimkinden hızlı bir şekilde gitmişti. "Bende çok severim manolyaları." Çiçeği burnuna götürüp Taehyun'a bakarak söylediği şeylere karşı göz devirmeme engel olmamıştım. "Bana verdi farkındaysan?" Kolundan sertçe tutarak söylediğim şeylere alaycıl bir bakış atarak abartı bir şekilde bağırmıştı.
O kolunu tutarak sızlanırken Taehyun manolyayı benden alarak hueningkai'ye uzatmıştı. Sonrasında bana olan bakışları ise savunmasız bırakmıştı beni. O sarışının koluna ilgi ile bakarken ben ağzım açık bir şekilde bakıyordum onlara.
Daha ne kadar çirkinleşebilirsin sarı şeytan?
"Gel biz sınıfa çıkalım." Jake durumu farkederek koluma girerek gergin ortamdan uzaklaştırmıştı beni. Yumruk yemiş gibi sızlayan burnum ağlayacağımın habercisi gibi yoğun bir şekilde hissediliyordu.
Sınıfa bizden bir iki dakika sonra giren yapışık bedenleri görmemle hemen çektim bakışları. Dayanamayacağımı biliyordum.
୨୧
S
onunda gelen beden dersi ile rahat bir nefes almıştım. Taehyunlar bütün gün bizden ayrı gezmişlerdi. Onu tekrar elde edebileceğime olan inancım çok önceden bitmiş olsa da onu her gördüğümde tazelenmiş gibi hissediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ribbons & Magnolias and Heartache
Fanfiction୨୧ Gönül ağrım Taehyun karşısındaki sarışına her şeyi gibi bakarken içimde bir yerlerde sızı hissediyordum. ୨୧