1| Sith

163 12 125
                                    

Starwars x Exo au

Ficteki kavramlar:

Sith= 'Güç' ün karanlık tarafını kullanırlar. Nefret, öfke, korku gibi duyguları kullanırlar ve gözleri sarıya dönebilir.

Jedi= Gücün iyi tarafını kullanan savaşçılardır.

Güç= Kozmik bir enerji. Bazı kişiler güce karşı daha hassastırlar ve onu kullanabilirler. (Telekineziye benzer.)

*

1|

Genç sith içinde bulunduğu hücrenin kenarında yapabileceği hiçbir şey olmadan otururken tüm bedeni ağrıyor ve gözleri yorgunlukla kapanıyordu. En son ne zaman düzgün bir uyku uyuyabilmiş ve dinlenebilmişti? Günler, aylar, hatta belki de yıllar önce. Belki hiçbir zaman. Ancak çok yakın zamanda sonsuza dek uyuyacağından emindi ve bundan korkmuyor ya da kaçmıyordu.

Korkmuyordu... Değil mi?

İçinden çıktığı çatışmanın ardından jedilar ile karşılaştığında bu defa her zaman içinden taşan yaşama isteğini, hayallerini ya da korkularını... Hiçbirini bulamamıştı. Korkunç bir boşluktan ibaretti ve çok, çok yorgundu. Ruhu ve bedeni güç ile dolup taşıyor olsa da ıslak kan gibi kırmızı parlayan ışın kılıcını sakince kapatmış ve ayaklarının yanına düşerken çıkardığı sesi duyabilmek için boşluğa bırakmıştı. Parmakları gevşerken ve ellerini teslim olarak kaldırırken silahsızdı.

Sith, öldürmekten ve savaşmaktan bıkmıştı. Kullanılmaktan, asla yeteri kadar güçlü olmamaktan... Sonunda kendisinin de bir katil olduğunu kabullenmeliydi ve öldürmeye devam etmeye devam edemezdi. Hâlâ savaşabilirdi. Güçlüydü ve doğuştan yetenekliydi, jedilara karşı koyabilir, belki onları yenebilirdi bile. Belki her iki taraf da birbirini yok ederdi, belki sadece kaçmanın bir yolunu bulurdu ama genç adam yaşamına aynı şekilde devam etme isteğini içinde bulamamıştı.

Ölene ya da öldürene kadar savaşmak ve nefret saçmak... Bunları yapmadan teslim olan bir sith her ne kadar kimseye doğru gelmese de, Jedilar adamı öldürmek yerine kendi adaletlerine güvenerek silahsız düşmanlarını tutuklamış ve konseyle yüzleşmek üzere buraya göndermişlerdi.

Yolda bağlanmış, itilmiş, hor görülmüş ve aşağılayan bakışlar almıştı ama bunlara alışıktı. Alışık olmalıydı çünkü o her zaman böyle olmuştu. Değersiz, aşağılık, acınası... Hatta bir köle.

Ama artık direnmiyordu. Bir boşluğun içinde zamandan kopmuş halde asılı dururken çıkan tiz ses onu bu boşluktan ayırdı. İrkilerek yorgun bakışlarını kapıya doğru kaldırdığında gördüğü kişi o kadar da yabancı değildi. Cübbesinin içinde dimdik ve güçlü duran esmer bir beden, sarıya dönük düzgünce şekillendirilmiş kahverengi saçlar ve yumuşak bakışlar. Savaşmak yerine silahını bırakıp teslim olduğu jedilardan biri karşısındaki adamdı ancak onun neden şimdi burada olduğunu bilmiyordu. Sonra gözleri parmaklıklara çarpıp tiz sesi çıkaran bardağı ve onu tutan parmakları gördü. Ne kadar susadığını kendisi de yeni fark ediyordu, dudakları gerilmiş ve kupkuruydu. Yutkunurken boğazı Tatooine'deki bir çöl fırtınasından çıkmış gibi acıyordu. Bakışları hafif bir şüphe kırıntısı ile dolarken kısa bir an için yeniden jedi'a baktı. Kendisinden büyük, 30'larının başlarında gibi duruyordu.  Adamın gözlerinde nefrete benzeyen bir şeyler aramıştı ama göz göze geldikleri kısacık anda orada aradığı şeyi görememişti.

"Merhaba," diye seslendi jedi sonunda. "Susamış olmalısın."

Kolunu ve bardağı yeniden uzatmış ancak genç olandan bir tepki alamamıştı. Hafif bir iç çekerek bardağı yere bıraktığında ise sith her ne kadar çok susamış olsa da hareket edip bardağı alma konusunda tereddütlüydü. Onu yargılamadan öldürmeyeceklerini biliyordu ama daha fazla acınası olmak istemiyordu.

Catch Me When I Fall | SeKaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin