━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━
Tam bir daire şeklinde ortaya çıkan ay, lacivert gökyüzünde temiz ve parlak. Eşsiz ışığı yeryüzünü, sayısız ağaç ile sarmalanmış iki katlı bir evi yıkayıp güzelce aydınlatıyorken; yıldızlar da aya yardım etmeye çalışıyorlarmış gibi hevesle göz kırpıyorlar. Ay yeterince göz alıcı olduğundan yıldızlara dikkat edebilen nadir şeylerden biri, aşağıdaki meyve ağaçlarından bazılarının meyveye henüz dönüşememiş çiçekleri.
Az sonra güzel manzaraya dahil olmak için iki katlı o evin dışına bir sonraki gelecek mevsim olan sonbaharın kızıllığında saçları olan, açık kahverengi gözlü, narin ama güçlü kıvrımlara sahip genç bir adam adım atıyor. Kırmızı renk yukatasına tezat solgun ve beyaz ellerinde bir sepet ve boş bir tabak taşıyor. Onları zemine koyduktan sonra evin içine geri dönüyor. Tekrar verandaya çıkıp yere oturmadan önce bir sake şişesi ve şişenin takımına dahil olan, mavi işlemeli beyaz bir bardak getiriyor. Bardağa biraz sake döküyor, hemen ardından ilk yudumuyla ağzını ve dudaklarını ıslatıyor. Bardağı kazara devirmemek için bacağından azıcık öteye koyduktan sonra sepeti kucağına alıp bacaklarının üstüne koyuyor. Üst üste ve yan yana bekleyen şeftalilerin arasına sıkıştırdığı, siyah saplı meyve bıçağını eline alıyor.
Bu gece güzel olduğu kadar sessiz de. Genç adam birkaç şeftaliyi çoktan dilimleyip tabağa yerleştirir ve çekirdekleri kenarda biriktirirken o da ses çıkarmıyor. Tabak tamamen dolduğunda onu sol tarafına doğru bırakıyor ve sepeti de diğer tarafa doğru bırakmak için kaldırmadan önce bıçağı içine koyuyor. Bedeni oraya, sırtı sol tarafına kör olacak şekilde döndüğü anda sessizlik dört ayağının üstüne inen beyaz bir silüet ile bozuluyor. Sonraki saniyelerde tabağa çarpan birkaç tırnağın sesi var.
Abartılı bir iç çekişle kızıl adam bu gürültüyü onaylamadığını belli ediyor. Sırtını dönmeden sözüne başlıyor: "Ne kadar kaba," ve sonra omzunun üstünden bakmak için başını hareket ettiriyor. "Günlerce ortada olma ama bir tabak şeftaliye anında tav ol... Tch."
O sırada karnının üstüne yatmış, tabağı dirseklerinin arasına sıkıştırmış ve şeftali diliminin yarısını ağzına sıkıştırmış olan, kabarık beş beyaz kuyruğunu keyifle sallarken hınzır bir şekilde de gülümsüyor. "Bu Chuuya'nın günlerdir yolumu gözlediği anlamına mı geliyor?"
Chuuya başını iki yana sallıyor. Önüne döndüğünde sake dolu bardağını sağ eline alıyor. Bacağını diğer bacağının üstüne atmak için kaldırıyor. "Çok isterdin değil mi, Dazai?" diye alay ediyor. "Ben sadece avımı başka birine kaptırmaktan endişeliydim. Bana olan düşkünlüğüne bakılınca da ortada olmayışın garipti sadece."
Onu dinlerken üç dilimi daha mideye indirmiş olan Dazai gülümsemesini koruyor olduğu dudaklarına bastırıyor parmak uçlarını ve bulaşmış şeftali suyunu zarifçe yalıyor. Tabağa bakmadan, başka bir dilime uzanmak için sol elinin parmaklarını indirip büküyor. Sağ eli ise çenesinin altında başını destekliyor. "Chuuya açıklama sırasında söyleyeceği her şeyi de planlamış. İyi bir yalancı olsaydın bu ucuz bahaneler ile zaman kaybetmezdin," diyor bilge bir şekilde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kitsune and his hunter
Fanfictioni. Dazai Osamu/Nakahara Chuuya. ii. Alternatif Evren. Efsaneler der ki bir ormanın merkezinde bulunan bir evde kitsune ve sevgilisi beraber yaşar.