━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━
Karanlıkta insanlıktan yoksun iki kişi duruyor. İkisi de sihirle dolu ancak farklı sebeplerden dolayı bunu kullanmamakta inatçılar. Daha kısa olan, boyu kadar bir katanayı ustalıkla elinde döndürüyor. Botlarının kara batıyor olmasına rağmen çok zarif ve çevik hareket ediyor. Katanasını savurduğunda tatmin edici bir ıslıkla beraber neredeyse kar tanelerini kesebilecek beceriye sahip.
Saatler süren bir kovalamanın içindeler. Uzun olan hem av hem avcı olmaya çok tanıdıkken diğeri yaşamı boyunca avcı kimliğini ta ki öldüğü güne kadar gururla taşımış. İş böyle olunca diğeri memnuniyetle av olma rolünü üstleniyor. Katana ona her ulaşmaya çalıştığında başarıyla atlatsa da karşı saldırıda bulunmuyor. Pençeleri kapalı, kuyrukları aşağıda ve yalnızca kulakları dik ki kendi canını kurtarma fırsatı olsun.
Yine de diğerindeki ilahi güçle kovalamaca daha fazla uzamaz. Bıçağı ışıl ışıl olan katana sonunda göğsüne mükemmel bir şekilde yerleşiyor, sonuna kadar giriyor ve sırtını delerek diğer taraftan çıkıyor. Yedi kuyruklu tilki acıyla iki büklüm olurken ağzından kan fışkırıyor, bembeyaz giyinmiş zemine kamelya yaprakları resmediyor. Katananın sapını sıkı sıkı kavrayan, yaptığı hamlenin gereği onun çok yakınında. İkisi de hızlı hızlı nefes alıp veriyorlar. Tilki olan onca yıllık hayatında ilk kez bu kadar çok kan kaybedip titrerken diğerinin alnından terler akıyor.
"Sanırım... hediyemi pek beğenmedin, ha?"
Tilki zar zor yarım bir gülümseme ile konuşurken o kaşlarını çatıyor.
"Saçmalık."
"Ah?"
"Sen buna hediye mi diyorsun?" Diğeri dişlerini sıkıyor. "Bana insanlığımı geri ver seni piç kurusu!"
Sesindeki saf nefret tilkinin kuyruklarını düşürüyor. Gülümsemesi tamamen siliniyor. Nerede hata yaptım?
Katana mümkünmüş gibi daha derine itiliyor. Tilki dizlerinin üstüne düşmeden önce son kez yukarı bakıyor. Ay ışığı tıpkı iki yüz yıl önce olduğu gibi parlak, bir zamanlar onun insanı olan kişinin arkasında hoş bir manzara. Ancak asıl manzara sonbaharın kızıllığında saçları, acımasız kahverengi gözleri ve narin ancak güçlü kıvrımları olan bu kişi. Yürek sızlatan bir manzara diyebilirdi tilki ama artık yüreği paramparça olduğundan bir şey hissedemiyor.
"Chuuya, henüz yetmiş yıl dolmadı."
Tilki gözlerini bir asır için yummadan önce son kez fısıldıyor.
━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━
Yağmur belli bir tempoda yeryüzüne inmeye devam ederken bulutların arasından başını gizlice çıkaran güneş sağolsun ince bir gökkuşağı ortaya çıkıyor. Beş kuyruklu tilki, insanının evinde verandada yatarken tembel tembel kuyruklarını sallıyor. Gökkuşağı ilgisini çekmese de aynı şey elini açıp avucuna çarpmasına izin verdiği yağmur hakkında söylenemez. Yağmur o anda kendini eğlendirebileceği tek şey. Chuuya olmadığında ev çok sıkıcı. Yapılacak hiçbir şey yok, ilgi çekici bir şey yok, uğraşılacak bir şey yok... Dazai da onunla tanışıp anlaşma yaptıklarından beri başka insanlara ilgi duymuyor. Chuuya, beş yüz yılda tanıdığı en ilginç ve güzel insan. Tek bakışta Dazai onun ruhunun ne kadar özel olduğunu fark etmişti ama onunla zaman geçirdikçe asıl cevheri görebildi. Ondan beri Chuuya'nın ruhuyla ilgilenmiyor, hayatının sonuna kadar Chuuya ile kalmaya ve onun her anına tanık olmak istiyor. İnsan hayatının bu kadar kısa ve narin olması ne kayıp, ne talihsizlik... Chuuya öldükten sonra Dazai aynı ruh olmayacağının bilincinde. Bunu çoğu zaman görmezden gelip zihninin arkasında saklamayı tercih ediyor olması umursamadığı anlamına gelmiyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kitsune and his hunter
Fanfictioni. Dazai Osamu/Nakahara Chuuya. ii. Alternatif Evren. Efsaneler der ki bir ormanın merkezinde bulunan bir evde kitsune ve sevgilisi beraber yaşar.