Sivas 'ta havalar iyice soğumaya başlıyordu. Doğma büyüme İzmir'li olarak buranın sonbahar havası bile çok ağır geliyor çok çabuk
hastalanmama sebebiyet veriyordu.Bu basit hastalanmalara karşın kalp pili kullanıyorum. Hiç sevgilim olmadı yedi yıldır kalp hastasıyım ve doktorum birisiyle ilişkiye girmem dahilinde üzülme veya heyecanlanmamın hastalığımı azdıracağını söyledi.
Üniversitenin üçüncü yılındayım, dil okuyorum ama buna ek olarak resim yeteneğimi kursa giderek arttırmaya çalışıyorum. Rüzgarın esmesiyle iyice vücudumu bir titreme istila aldı ve soğumuş ellerimi montumun cebine sokarak hızla evime yakın kafeteryaya kendimi attım. Sıcak çikolata siparişi ve kurabiye siparişi verdim.
Haftasonunu günümün bir kısmını kütüphaneye ve resim kursuna giderek harcadım.Bilgisayarımı masanın üzerine kurarak tekrar yapmaya başladım. Önüme gelen siparişlerimle istemsiz tebessüm suratımda peydah oldu. Sıcak kahvemden bir yudum alarak üşümüş vücudumun rahatlamasını sağladım.
Tam çikolatalı kurabiyemi elime almış görmemiş gibi kemiriyordum ki içeri giren kalabalık erkek gurubuyla ben dahil herkesin dikkati onlara dönmüştü.Gözlerim hızla üzerlerini ararken birisin üzerinde sabit kaldı.
Hepsi asker tıraşlaydı ve boyunlarında künyeleri vardı. Mesleklerini tahmin etmek zor olmamıştı. Gözlerimin sabit kaldığı o muazzam kişiyi dikkatle süzdüm. Uzun boylu kavruk esmer tenli kara kaşlı kara gözlüydü. Uzun boylu kaslı vücuduna yakışmış siyah deri ceket giymişti.
Ön çaprazımdaki iki masayı birleştirerek oturup siparişlerini verdiler. Gozlerimi bir türlü o kişiden ayıramıyordum ve her hareketini dikkatle izliyordum. Kalın dudaklarını konuşurken nasıl şekil aldığını gülerken inci dişlerinin nasıl gözüktüğüne baktım.
Elimi çantama atıp kalemimi aldım ve en sevdiğim kitap Kürk Mantolu Madonnanın kapak sayfasını açıp yüz taslağı oluşturmaya başladım. Kara kaşlarını ve gözlerini en ince ayrıntısına kadar resmettim.
Mesleğinden kaynaklı gozlerimi fark edebilmesine karşın fazla üzerinde tutamıyordum. Kaçamak bakışlar atarak güzel dudaklarındaki kavisi düz ve kalkık kızları bile kıskandırabilecek burnunu çizdim.
Resme son rötuşlarımı yapıp altına Buğra'nın yani ismimin baş harfini yazarak imza ve tarihi yazdım. Kitabı kapatarak hızla eşyalarımı toparladım. Yaklaşık bir buçuk saati aşkındır buradaydılar ve gitme ihtimalleri vardı.
Çantamı sırtıma takıp garsona seslendim. Yanıma gelen genç çocuğa kitabı eline verdim ve onu tarif ederek dış görünüş dahil hiç birşey söylemeden vermesini tembihleyip yanına yolladim. Cebimden çıkardığım yüz lirayı içtiğim sıcak çikolata bardağının altına sıkışırdım.
Hızla olduğum yerden ayaklanıp onun beni göremeyeceği süs akvaryumunun bulunduğu kısma ilerledim. Yanlarına giden garsonu dikkatle dinledikten sonra gönderdiğim kitabı alıp dikkatle incelemeye başladı. Kitabın kapağını açtıktan sonra yüzünde bariz bir şaşkınlık oluştu.
Konuşmaları duyamamama rağmen gözündeki ışıltıyı dudağındaki kıvrılmayı fark edebiliyordum. Her hareketi kalbimde çarpıntıya sebep oluyor beynimi pelte kıvamına getiriyordu. Arkadaşları ne olduğunu soracak olacak ki resiminin bulunduğu sayfayı arkadaşlarına çevirerek gösterdi. Gözlerini müşterilerin olduğu masalara çeviriyor kimin kitabı gönderdiğini anlamaya çalışıyordu.
Bu sebep olduğu kalp sızısıyla ve tuhaf bir şekilde tasavvur ettiği duygularımla iyi akıl edebilmiştim saklanmayı. Onların gitmesini bulunduğum yerden bekledim ve akşam heyecandan bir türlü uyku girmedi gözüme. Onu birdaha görememe ihtimali kalbimde ağrıya sebep oluyordu.
Kalbim yoğun derecede ağrıyor ve buna hayatım boyunca sadece bir buçuk saat gördüğüm hiç tanımadığım birisi sebep olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İMKANSIZ AŞK [BxB]
Teen FictionAşk imkansız mıdır? Platonik olup soyleyememek mı daha çok acı veriyordu yoksa hasta kalbine aşık olmak mı ağır geliyordu?