3. Eski Köprü

130 11 3
                                    

Draco Malfoy'

Yatağımda yine bilmem kaç bininci kıvranışı gerçekleştirdiğimde asamı nasıl alacağımı düşünüyordum. Umarım babam aniden yanıma gelip asamın nerede olduğunu sormazdı.

O kadar şanssız bir çocuğum ki, şansıma şimdi asa yanımda yokken babam asamı sorardı.

Saat gece dört civarlarıydı ve beni hala uyku tutmamıştı. Sorun asa değildi. Asayı her türlü alabilirdim. Sorun o kız dı. Neden aklımdan çıkaramadığımı bilmiyordum.

İçimden bir ses o kıza yaptıklarımın bedelini ağır bir şekilde ödeyeceğimi söylüyordu fakat alt tarafı kasabada köle olarak yaşayan bir kızın bedeli nası ödetilirdi benim gibi Malfoy'a?

Hayır, böyle düşüncelere kapılmamalıydım.

Ben iyi birisi olacaktım.

Hogwarts'ta yaptığım onca kötü olayları düşünüp duruyordum. Son sene olduğu için bazı şeyleri farkına varmıştım, geç te olsa.

Artık öyle birisi olmak istemiyordum, zorba olarak tanınmak başlarda bana kimsenin ulaşamayacağı birisi anlamına gelse de, artık öyle değildi. Zaten kötü birisi olmam annemi üzüyordu, annemi dinlemediğim için pişmandım. Annem, babam gibi olmamı istemiyordu.

"Sevgilim?"

Duyduğum sesle odanın ışığının yanması bir oldu. Astoria gelmişti yine. Kafamda ki düşünceleri atarak bana doğru gelen Astoria'yı izledim. Çocukluk arkadaşımdı, fakat bir senedir sevgiliydik. Onu seviyordum, güzel ve anlayışlı bir kızdı fakat onu severken kendimi iyi hissetmiyordum.

Astoria bana iyi gelmiyordu.

Ben de ona iyi gelmiyordum. Birbirimize iyi gelmediğimizi ikimizde biliyorduk. Fakat sadece iki ailenin sırf gösteri olsun diye evlendirmeye çalıştığı iki çocuktuk.

Yine de birbirimizi sevmeye çalışıyorduk. İkimizde ailemiz için. Sonrasında kendimiz için.

Astoria ellerini önünde birleştirmiş bir şey söylememi bekliyordu ve o kadar masum duruyordu ki. Daha fazla şey düşünmeyerek yatakta doğruldum ve ona baktım.

"Gel, güzelim."

Hızlıca gelerek yanıma doğru uzandı. Beraber yatağın başlığına yaslandık. Başını göğsüme yasladığında saçlarını okşamaya başladım.

"Draco?" Diyerek bana daha da sokuldu yavaşça. Sıcaklığı bana iyi geliyordu.

"Efendim sevgilim?"

İçten ama çok fazla içten bir nefes aldı. Nefesini verdiğinde yutkunduğunu hissettim.

"Biz ölene kadar beraber kalacak mıyız?"

Sorduğu soru duraksamama sebep oldu.

Biraz düşündüm. Şuan düşünmeye başlamıştım, çünkü daha önce böyle bir şey düşünme fırsatım olmamıştı. Aklıma da gelmemişti gerçi.

"Kalacağız, Astoria."

Astoria'dan birkaç dakika ses gelmediğinde uyuduğunu anlayarak bende gözlerimi kapattım ve karmaşık düşünceleri zihnimin derinliklerine hapsederek uyumaya çalıştım.

July Watson'

Draco Malfoy'un asasının bende olması başka kişiler tarafından iyi karşılanmayacağı için, Draco asasını alana kadar onu iyi saklamam gerekiyordu.

Annem ve babam zaten bana inanarak bir şey söylemezlerdi, başkasına bahsetmemem konusunda uyarıda bulunurlardı. Lakin kasaba halkı öğrenirse hiç iyi şeyler söylemezlerdi.

Zaten öğrenmeyeceklerdi.

Tüm gece böyle şeyler düşündüğüm için uyuyamamıştım. Asayı birkaç bin defa incelemiş olabilirdim gece boyunca.

Şuan bile inceliyordum. Esnek bir asaydı ve asayı kullanmak için tutulan bölge siyah, diğer kısımlar kahverengi tonlarındaydı.

Benim hiç asam olmamıştı.

Annemin ve babamın asaları vardı, fakat yirmi sekiz yıl önce; Malfoy soyu kasabamızı kurutmadan önce.

Sonunda asayı incelemeyi bıraktım ve yirmi sekiz yıllık esaretin düşünceleri aklıma gelince sinirle asayı bir köşeye fırlatmamak için tekrar yastığımın yanına yerleştirdim.

Asa kullanmayı bilmiyordum, eğer yanlış bir şey yaparsam bir büyü oluşabilir ve hiç iyi şeyler olmayabilirdi.

Büyü isimlerini ve hangi büyünün ne işe yaradığını biliyordum. Babam ve annem, ablam öldürülmeden önceye kadar bize büyü isimleri ve ne işe yaradıkları hakkında eğitimleri vermişlerdi. Eğer aldığım eğitimi Malfoylardan herhangi birisi öğrenirse sanırım idam edilirdik ailecek.

Yatağımdan kalkarak dün sabah başladığım ve hala bitiremediğim samanlığın temizliği için hazırlanmaya koyuldum.

Annemin iş için diktiği; sarı renkte ve dizlerimin bir parmak aşağısında uzunlukta olan elbiseyi alarak üzerime geçirdim. Elbisenin kol kısmında ki işlemeler beyaz lale şeklinde ve çok güzeldi.

Odamın kapısını açarak mutfağa doğru ilerlediğimde annemin henüz kalkmamış olduğunu fark ettim.

Buna şaşırmıştım çünkü annem bizden bir saat önce kalkar ve kahvaltıyı hazırlardı. Hatta bu yaşıma kadar çoğunlukla annem beni uyandırırdı. Anne ve babama sürpriz için kahvaltıyı ben hazırlamaya karar verdim.

Sebze için arka bahçemize gitmem gerekiyordu.
Sessizce mutfaktan ve daha sonra evden çıkarak evimizin arka bahçesinde ki küçük sebze tarlasına ilerledim.

Bugün de hava kasvetliydi. Aslında dün sabahta güneşliydi daha sonra güneş açmıştı. Fakat bugün güneş açmayacak gibiydi.

Çitlerle çevrili bahçeye giriş için babamın yaptığı tahta kapının yanındaki sepeti alarak tahta kapının iplerini çözdüm ve kapıyı açarak içeriye adım attım.

Burada tüm meyve ve sebzelerden vardı. Kahvaltı için ne alabilirim diye düşünerek domateslerin ekili olduğu yöne ilerledim.

Bir süre sonra...

Kapının iplerini bağlandığımda bahçeden çıkmıştım. Biraz fazla yiyecek aldığım için sepet ağırdı fakat taşıyabilirdim bu sorun değildi.

"Yardım edin!"

Duyduğum sesle beraber aniden ormana doğru baktım. Yağmur yavaştan atmaya başlamıştı ve gök gürlüyordu. Ormana doğru biraz daha gözlerimi kısarak baktığımda, hızlıca elimdeki sepeti bir kenara koydum.

"Yardım edin! Burada yaratıklar var!"

Ses genç bir kıza aitti. Biraz tiz ve cırtlak sesi vardı fakat bunun sebebinin korkusundan dolayı olduğunu düşünerek çitlerin arasından çıktım.

Hemen önümde bulunan gölün üzerinde köprü vardı, ormana geçiş yapabilmek içindi fakat kullanan çok az kişi vardı. Uzun zamandır kullanıldığını görmemiştim çünkü kasaba halkı hiç ormana gitmezdi.

Sahi neden hiç gitmiyorlardı?

Köprünün girişine geldiğimde karşıya geçip geçmemek arasında kaldım. Köprünün uzunluğuna ve eskiliğine bakmaya başladım.

"Yardım!"

Sesi duymamla beraber karşıya geçip geçmemek arasında daha fazla düşünmeyerek köprünün ilk basamağına adım attım.

Arkama bile bakmayarak hızlıca karşıya doğru koşmaya başladım. Neden hızlı hızlı koştuğumu bile bilmezken, hızlı ve sert adımlarım yüzünden köprünün basamakları arasındaki boşluğa takılarak tökezleyerek düştüm.

Arkama bakmak istediğimdeyse, köprünün yarısını geçtiğimi fark ettim. Ve bir anda çıkan kırılma sesiyle, köprünün basamaklarının tek tek oldukça aşağıda olan göle düşmesini seyrettim.

Şuan şoka girmeyeceğim için ayağa kalktım, ayağımı hızlıca boşluktan çıkararak ileriye koşmaya başladım ve sona doğru geldiğimde zıplayarak kendimi ıslak toprak zemine attım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 09 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Kasaba Kızı | Draco Malfoy Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin