4

20 4 8
                                    

"Harry'nin bir açıklması vardır Louis lütfen üzme kendini," dedi Niall.

Harry'nin bir açıklaması var mıydı, böyle bir durumun açıklaması olabilir miydi bilmiyordum.

"Yanındaki adamı gördünüz mü?" dedim. Kızgın mıydım yoksa kırgın mıydım, karar veremiyordum. "Harry'den daha yaşlı gözüküyordu. Sadece parası için o adamla evleneceğine bahse varım."

"Harry böyle bir şey yapacak birine benzemiyor, Louis."

"Tanrı aşkına!" diye bağırdı Liam. "Harry'i sadece iki kere gördü. Onun nasıl biri olduğunu bilemeyiz."

"Ama-"

"Louis! Kendine işkence etmeyi bırak ve Harry'nin bir şerefsiz olduğunu kabullen."

"O böyle bir şey yapacak biri değil Liam," diyerek savunmaya çalıştım Harry'i. Onu neden savunduğumu bile anlayamıyordum. O, biraz olsun eğlenmek için her şeyi yapabilecek türden biriydi. O başıma gelen en kötü şeydi ve ben hâlâ ondan nefret edemiyordum.

"Duygusal olarak hassas bir dönem geçiriyor olabilirsin Louis," dedi Zayn anlayışlı bir tavırla. "Çok çalışıyorsun, kendini çok yoruyorsun. Yakın bir zamanda tatile çıkmak sana çok iyi gelir bence ama şimdi katılmamız gereken bir düğün var."

Doğru ya! Düğün sezonu açılmıştı, katılmamız gereken onlarca düğün vardı.

"Nefret ediyorum düğünlerden!"

Başka bir düğün. Aşkın onları kurtaracağını sanan bir çiftin birlikte ne kadar mutlu olduklarını herkesin gözüne sokma amacıyla planladıkları saçma bir etkinlik.

"Biraz mutlu görünmeye çalış," diye fısıldadı Zayn. "Onlardan nefret ettiğini sanacaklar."

"Onlardan nefret ediyorum zaten," dedim. Aslında onlardan nefret etmiyordum. Çok yakın olmasak da arkadaştık. Yine de şu an onların böylesine mutlu olduklarını, sevdikleriyle kutlama yaptıklarını görmek canımı yakıyordu.

Yaklaşık yarım saat içerisinde salon yüzlerce insanla dolmuştu. Rengarenk kıyafetler içerisindeki insanlar birbirleriyle sohbet ediyor, coşkuyla gülüşüyorlardı.

"Ben birazdan gelirim," dedim çocuklara. Biraz hava almaya ihtiyacım vardı.

Dışarı çıktığımda az da olsa rahatladığımı hissettim. Sonunda gürültüden ve kalabalıktan uzaklaşmış olmak iyi gelmişti.

"Louis?"

Duyduğum ses yüzünden hayretle ağzım açıldı. Bu gerçek olamazdı değil mi? O burada olamazdı. Sesin geldiği tarafa döndüğümde Harry'le göz göze geldim.

"Çok teşekkür ederim, teşekkür ederim," dedi gökyüzüne bakıp, sevinçle el çırparak. "Seni gördüğüme ne kadar sevindiğimi anlatamam, Louis."

"Neden?" diye sordum sesimin soğuk çıkması için özen göstererek.

"Açıklaması biraz zor."

"Tanrı aşkına Harry senin sorunun ne?"

"Louis lütfen-" konuşması Charles'ın yanına gelmesiyle bölünmüştü. Bu ikiliden nefret ediyordum.

"Demek arkadaşın gelmiş," dedi umursamaz bir tavırla. "Harry gelmeyeceğinizi sanmıştı."

Karşı çıkmak istedim. Harry'nin benim arkadaşım olmadığını, yalancı bir hırsız olduğunu söylemek istedim. Ama yapamadım. Harry'nin bakışları buna engel oldu.

"Harry'i böyle bir günde yalnız bırakamazdım," dedim. Burada ne yaptıklarını bile bilmiyordum.

"Baban seni arıyordu, Charles," dedi Harry. "Sana söylemesi gereken önemli bir şey varmış."

Charles başını sallayarak onaylayıp bizi tekrar yalnız bıraktığında ikimiz de rahat bir nefes aldık.

"Arkadaşımmış gibi davranman gerekiyor, Louis."

"Neden?"

"Çünkü... Çünkü bugün nişanımızı kutluyoruz ve burada benim hiç arkadaşım yok. Bu durum göze batmaya başladı."

"Sana neden yardım edeyim, Harry?" diye sordum sakin kalmaya çalışarak. Hem tüm öfkemi Harry'den çıkarmak hem de yere oturup küçük bir çocuk gibi ağlamak istiyordum. "O adamla birlikteyken neden benle yattın?"

"Bunu sana açıklayamam."

"Açıklamak zorundasın," dedim. "Bir açıklamayı hak ediyorum."

"Yapamam Louis."

"Mecbursun!" diye bağırdım. "Bunu bana yapamazsın, Harry. Benle oyun oynayamazsın." Etraftaki insanların gözlerini üzerimizde hissettiğimde sesimi alçalttım. "Charles'a her şeyi anlatmamam için bir sebep ver bana."

"Seni seviyorum," diye fısıldadı. "Seni seviyorum, Louis."

Histerik bir kahkaha attım. Harry'nin bu kadar aptal olduğuna inanamıyordum. Bu kadar aptal olduğuma da.

"Beni mi seviyorsun?" dedim. Gülmekten gözlerim yaşarmıştı.

"Seni gerçekten seviyorum, Louis."

"Her başın sıkıştığında aynı yalanı söylüyorsun!" diye bağırdım Etraftaki insanlar umrumda değildi. Sadece Harry'nin kalbinin kırıldığını görmek istiyordum.

"Lütfen bağırma," diye fısıldadı.

"O zaman bana bir sebep ver!" diye haykırdım. Kalbim kırık olsa da kendimi güçlü göstemeye çalışıyordum yoksa sesim duyulmaz, kimse beni dinlemez diye korkuyordum.

"Onu sevdiğim için evlenmiyorum onla," dedi. "Seni seviyorum Louis ama onla evlenmek zorundayım."

"Neden Harry? Onu sevmiyorsan neden kendini mutsuz bir evliliğe mahkum ediyorsun?"

"Çünkü..." Elleriyle yüzünü kapattı.

"Harry?" Sarsılarak ağlıyordu. Bu gerçek miydi yoksa oyunlarından biri miydi bilmiyordum ama içimde ona sarılma isteği doğmuştu.

"Özür dilerim, özür dilerim," dedi dedi gözyaşlarını silip derin nefesler almaya çalışarak. "Chales'la evlenmek zorundayım Louis. Çok özür dilerim. Eğer gitmek istersen anlarım ama sana burda ihtiyacım var," dedi yaşlı gözlerle.

"Tamam," dedim kendimi daha fazla tutamayıp Harry'e sarılarak. "Başına nasıl bir iş açtın bilmiyorum ama geçecek," diye fısıldadım kulağına ama bu sadece ağlamasının daha da artmasına sebep olmuştu. "Sana tek bir şey soracağım ve dürüst olmanı istiyorum Harry," dedim yüzünü avuçlarım arasına alıp gözlerime bakmasını sağlayarak. "Başın belada mı?"

"Sana bunu söyleyemem Louis," diye fısıldadı.

Benim için bu cevap yeterli olmuştu.

Şu an öyle gözükmese de her şeyi düzeltecekler yakında...

In Case I'm NextHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin