7

19 3 6
                                    

"Onun beni gerçekten sevdiğini sanmıştım," dedim Niall'a.

"Üzgünüm, dostum," dedi Niall. "Ama bu konuya takılı kalmamalısın. Daha kötü olabilirdi."

"Daha kötü ne olabilir ki?"

Bunu söylememeliydim. Bunu kesinlikle söylememeliydim. Eğer ben bunu söyler söylemez içeriye polislerin gireceğini ve tutuklayacaklarını bilseydim bunu söylemezdim.

Ve işte sorgu odasındaydım. Karşımdaki iki polisin ifadesiz yüzlerini inceliyor, neden burada olduğumu sorguluyordum.

"Merhaba Louis," dedi kadın. Adının Margaret olduğunu duymuştum. Sevimli birine benziyordu.

"Merhaba." Sesim oldukça ürkek çıkmıştı.

"Bize haftandan bahset."

"Harry Styles ve Charles Tadley'in düğünündeydin, öyle değil mi?" diye sordu diğer polis memuru Joe. "Oradaki gösterin herkesin dilinde."

"Muhtemelen dün olanlar hiç de istediğin gibi gitmemiştir," diye ekledi Margaret. Bense utançtan ne yapacağımı bilemiyordum.

"Hayır," dedim. "Hayal ettiğim gibi olmadı."

"Belki de tam da hayal ettiğin gibi olmuştur," dedi Joe. "Belki sen de planın bir parçasısındır."

"Ne planı?"

"Bak Louis," dedi Margaret. "Harry Styles'ı dün geceden beri gören olmadı."

"Harry kayıp mı?" diye sordum telaşla.

"Harry'i ne zamandır tanıyorsun?" diye sordu Joe.

"B-birkaç ay," diye kekeledim.

"Evet," dedi Joe. "Bir düğünde onun telefin çalmasına yardım ettin."

"H-hayır. Yardım etmedim."

"Sen onun suç ortağısın, öyle değil mi Louis?"

"Ne demeye çalıştığınızı anlamıyorum."

"Charles ve ailesi öldürüldü," dedi Joe.

"Bunun olacağını bilmiyordum," dedim korkuyla. Benim bir katil olduğumu mu düşünüyorlardı?

"Sen bir doktorsun, Louis. Zehir bulman da kullanman da oldukça kolay olsa gerek."

"Ben kimseyi zehirlemedim."

"Öyle mi?" diye sordu Joe gülerek. "Sevdiğin adamın müstakbel kocasını öldürmediğine inanmamı mı bekliyorsun?"

"Ben kimseyi öldürmedim!" diye bağırdım. Daha önce hiç olmadığım kadar gergindim. Kalbim olması gerektiğinden çok daha hızlı çarpıyor, başım dönüyordu. "Çıkmam lazım," dedim. "Lütfen, kusmak üzereyim."

"Pekala," dedi Joe. "Sana lavaboya kadar eşlik edeceğim ama bu iş burada bitmedi."

Joe'nun yanında koridorda ilerlerken ışıkların kırmızıya dönmesiyle ikimiz de duraklamıştık. Çok geçmeden kulaklarımızı çınlatan alarm binada yangın çıktığının habercisiydi.

"Yürü," dedi Joe yangın merdivenini işaret ederek. "Ama unutma gözüm üstünde."

Panikle binayı boşaltmaya çalışan insanların arasında kendime bir yer bularak yangın merdiveninden inmeye koyulmuştun ki birinin beni kolumdan tutup çektiğini hissettim.

Nerede olduğumu anlayabilmek için etrafıma bakındım. Küçük bir odaydı burası, ne için kullanıldığını anlayamamıştım. Beni bu odaya çeken kişiyse Harry'den başkası değildi.

"Selam!" dedi neşeli bir ifadeyle beni inceleyerek.

"Sen ne yaptığını sanıyorsun, Harry? Herkes seni arıyor! Bütün haber kanallarında senden bahsediliyor." Öfkeden deliye döndüğümü hissediyordum.

"Benimle gelmek zorundasın, Louis."

"Neden? Beni de mi zehirleyeceksin?" Beni bu duruma soktuğuna inanamıyordum.

"Sana ne söylediler bilmiyorum," dedi Harry. Ağlamak üzereymiş gibiydi. "Ama sana anlattıkları hiçbir şey doğru değil. O aileyi ben öldürmedim!" Ellerimi avuçlarının arasına aldı. "Gel benle, Louis. Sana ihtiyacım var."

Kararsızdım. Gözlerinin içine baktığımda ona karşı olan hislerimin tekrar ve tekrar canlandığını hissediyordum. Ama o bir katildi, öyle değil mi?

"Sana yalvarıyorum," dedi titrek bir sesle. "Lütfen, Louis." Dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Alt dudağımı hafifçe emip tekrar fısıldadı "Lütfen benimle gel, Louis." İstediğini nasıl alacağını iyi biliyordu. İstediğini benden nasıl olacağını ise çok iyi biliyordu. Beni parmağına dolamıştı adeta.

Harry'nin yaşarmış gözlerine baktığımda bütün duvarlarım yıkılıyordu. Özenle etrafıma sardığım bütün duvarlar sanki camdan yapılmış gibi parçalara ayrılıyordu.

"Sikeyim," diye fısıldadım. "Seninle geliyorum."

Elimden gelen tek şey Harry'nin yıktığı duvarların altında kalmamak için dua etmekti.

Böylece ben arananlar listesine adımızı yazdırmıştım. Belki de o gün Harry'i polislere ihbar etmem gerekirdi. Belki de o gün Harry'i hayal kırıklığına uğratmam  reddetmem gerekirdi. Ama yapamamıştım.

Ateşe doğru uçan bir güve misali Harry'nin elinden tutmuş ve onla koşmaya başlamıştım.

Yeni bölüm için bol bol yorum istiyorum...

In Case I'm NextHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin