1

219 21 49
                                    

Jisung:
Jeongin yerleştin mi odana

Jeongin:
Yok daha yeni geldim

Jisung:
Oh sonunda

Minho:
Odanda bi sıkıntı olursa hemen söyle değiştirirsin odanı

Jeongin:
Tamam dikkat ederim

Jisung:
Başka bi derdin olursa abilerin burda

Jeongin:
O konuda bi sıkıntı yok da inşallah pis birisi değildir odadaki eleman

Minho:
Hele bi yerleş de

Jeongin:
En sevmediğim ayağı kokanlar
Nefret ederim

Jisung:
Çok kınama başına gelir bi de

Jeongin:
Ama düşünsene ayağı kokan biri olsaydı minho mesela
Ya da evlendiğin kişinin ayağı leş gibi koksa ömür boyu ona katlanacak mısın

Jisung:
Manifest yapma lan
Bak ben çok kınadım oda arkadaşım Minho çıktı aman diyim

Jeongin:
Minho'nun nesi var ki tertemiz çocuk

Minho:
Yüksek sesli müzik dinliyorum ya ondan nefret ederdi, şimdi beraber dinliyoruz

Jeongin:
Hee anladım
Sesiniz duyulmasın diye dimi lan

Minho:
Ders çalışırken odaklanmaya yardımcı oluyor

Jeongin:
He yedim ben de
Neyse sizinki tatlıya bağlanmış bi şekilde ama pis biri çıkarsa ben obsesyondan intihar ederim amına koyayım

Jisung:
Amma abarttın ha kınadıkça başına gelecek
siktir git yerleş

Jeongin:
Tamam dua edin bana

*Jeongin çevirimdışı

Jeongin bir tekerleği kırık bavulunu merdivenden çıkarıp sürüye sürüye odaya soktuktan sonra kan ter içinde yeni yurdunun odasına baktı. Yerlere dökülmüş içecek lekeleri, yumak yumak olmuş toz parçaları, pis peçeter, malum kişinin dağınık yatağı ve kapağı açık dolabı... Manzaraya bakınca Allah'ım beni kör et kör! diye isyan etmek istiyordu. Pisliğe ve düzene uymayan insanlardan hiç ama hiç hoşlanmazdı. Ama bu oda arkadaşının gerçekten pis biri olduğu anlamına gelmeyebilirdi, tek başına kalmanın verdiği rahatlıkla dağınık yaşıyor da olabilirdi.

Dolaba kıyafetlerini koyacakken duraksadı ve dolabın içini silmeye koyuldu. Daha önce kullanılmış bir dolaba eşyalarını koymazdı.

Islak mendille iyice sildiği dolaba eşyalarını yerleştirirken odanın kapısı açıldı. Başını kapıya çevirdiğinde yağlı siyah saçları gözünün önüne gelen, adidas eşofmanlarının altında bu çok sıcak havaya rağmen terliğinin içine çorap giymiş olan kişiye baktı. O an başından aşağı kaynak sular dökülmüştü. Korktuğu başına gelmişti. Gözlerindeki dehşet ifadesi ile oda arkadaşını baştan aşağı iğrendiğini gizlemeye çalışarak süzdü.

"Hoş geldin." diyerek içeri dalmıştı. Sanki Jeongin'i odadaki bir çöp parçası gibi görmezden gelip yatağına uzandı. Ayaklarını üst üste koyup kollarını başının arkasına koydu. Ayaklarını havaya kaldırdığı anda burnunu sızlatan bir koku yayıldı odaya. Jeongin o an bayılmak istedi, dayanamıyordu. Ağzını açsa ağzına her şey dolacak gibi hissettiğinden istemsizce öksürüyordu. "Hoş bulduk..." Güç bela konuşup çabucak ortamdan ayrılabilmek için eşyalarını artık katlayarak değil, direkt olduğu gibi dolaba sokuşturdu.

"İyi misin, hasta falan mısın, öksürüyorsun da?"

"Yok, iyiyim. Tozdan herhalde."

"Hastaysan maske falan tak, bana bulaştırma. O bakımdan yani."

Jeongin için bu pis kişi konuştuğunda yalnız dışı değil, konuşmalarını da pis bularak iyice iğrenç buluyordu şimdi onu.

"Hasta değiliz dedik ya." Artık içindeki sinir sesine de yansımıştı. "Bi pencere falan aç, her yer toz içinde."

Jeongin dayanamayıp tişörtü ile burnunu tıkamaya başladı. Yalnızca toz olsa neyse ama pis koku tüm odayı sarmıştı.

Öteki oğlan ters bakışıyla yan yan Jeongin'e bakarak kalkıp pencereyi açtı. Jeongin nefes alabilmek için pencere pervazına yakınlaşıp kendi yatağındaki çarşafları ve yastık kılıfını sökmeye başladı. Kim bilir kaç haftadır burada çarşafların başına neler gelmişti. Gri çarşaf belki de dünyanın en pis şehrindeki birkaç saat içinde tozdan grileşen beyaz kıyafetler gibi sonradan grileşmişti.

"Adın ne?" diye sordu yastığının altından çıkardığı çekirdekleri çitleyerek. "Türkiye'den aldım bunu çok iyi." Bir yandan buruşmuş çekirdek paketini Jeongin'e uzatıyordu.

Jeongin paketi görmezden gelmeye çalışarak "Jeongin ben." dedi.

Alması için ısrarla önünde hışırdayan pakete iğrenerek bakıyordu. "Al çekinme al." diyordu eşofmanlı eleman. Elini paketin içine sokup bir iki tane almış ve cebine katmıştı.

"Hyunjin ben de. Memnun oldum."

Adı Hyunjin olan ve ayağı kokan bu garip insan verdiği çekirdekleri Jeongin'in yemediğini görünce "Yesene çok güzel." deyip çekirdeği dişlerinin arasına koyup nasıl kıracağını "Bak böyle dişinin arasına koyuyorsuğn vöğle... sınraa..." diye anlatırken Jeongin, dişlerinin arasından görünmez tükürük damlacıklarının saçıldığını düşündükçe bayılacak gibi oluyordu.

Kırılan çekirdeği ağzından çıkartıp içindekini gösterdi, bir yandan ağzında kalan küçük çekirdek parçalarını tükürüyordu. "Heh, bak bunu beeğle diğinle alıyyon" diye çekirdeği diliyle alıp çiğnedi. Aynı şeyi Jeongin'den bekleyerek elini kaldırdı. "Yap şimdi." dedi.

Jeongin parmakları tükürüğe bulanan Hyunjin'in ellerine bakınca cebinden çıkarıp avucunun ortasındaki çekirdeklerin de böyle tükürüklü ellerle ellendiğini düşündü. Fakat ısrarla Hyunjin çekirdeği yemesi için inat ediyordu. Bismillah diyip çekirdeği dişlerinin arasında çıtlattı. Sonra hemen çıkartıp içindekini aldı. Eliyle içini alıp yedi. Kabus gibiydi. Bu pis adamın verdiği şeyi yemişti, kabus gibiydi. Şimdi midesi bulanıyordu.

"Tadı nasıl iyi mi? Bol tuzlu."

"İ-iyiymiş..."

Jeongin dehşet içinde yatağa bıraktığı çarşafları almak için dönecekken Hyunjin paketi yine uzatıp "Beğendiysen al madem, doldur cebine. Burda bulamazsın bunu." diyordu.

Jeongin çekimser bakıp elini pakete daldırdı, on kadar avucuna doldurup "Sağ ol." diyip cebine kattı ve hız kaybetmeden çarşaflarını alıp çamaşırhaneye indi.


" diyip cebine kattı ve hız kaybetmeden çarşaflarını alıp çamaşırhaneye indi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Tam hayalimdeki ayaklar

YURT | HyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin