Jisung:
Jeongin yerleştin mi odanaJeongin:
Yok daha yeni geldimJisung:
Oh sonundaMinho:
Odanda bi sıkıntı olursa hemen söyle değiştirirsin odanıJeongin:
Tamam dikkat ederimJisung:
Başka bi derdin olursa abilerin burdaJeongin:
O konuda bi sıkıntı yok da inşallah pis birisi değildir odadaki elemanMinho:
Hele bi yerleş deJeongin:
En sevmediğim ayağı kokanlar
Nefret ederimJisung:
Çok kınama başına gelir bi deJeongin:
Ama düşünsene ayağı kokan biri olsaydı minho mesela
Ya da evlendiğin kişinin ayağı leş gibi koksa ömür boyu ona katlanacak mısınJisung:
Manifest yapma lan
Bak ben çok kınadım oda arkadaşım Minho çıktı aman diyimJeongin:
Minho'nun nesi var ki tertemiz çocukMinho:
Yüksek sesli müzik dinliyorum ya ondan nefret ederdi, şimdi beraber dinliyoruzJeongin:
Hee anladım
Sesiniz duyulmasın diye dimi lanMinho:
Ders çalışırken odaklanmaya yardımcı oluyorJeongin:
He yedim ben de
Neyse sizinki tatlıya bağlanmış bi şekilde ama pis biri çıkarsa ben obsesyondan intihar ederim amına koyayımJisung:
Amma abarttın ha kınadıkça başına gelecek
siktir git yerleşJeongin:
Tamam dua edin bana*Jeongin çevirimdışı
Jeongin bir tekerleği kırık bavulunu merdivenden çıkarıp sürüye sürüye odaya soktuktan sonra kan ter içinde yeni yurdunun odasına baktı. Yerlere dökülmüş içecek lekeleri, yumak yumak olmuş toz parçaları, pis peçeter, malum kişinin dağınık yatağı ve kapağı açık dolabı... Manzaraya bakınca Allah'ım beni kör et kör! diye isyan etmek istiyordu. Pisliğe ve düzene uymayan insanlardan hiç ama hiç hoşlanmazdı. Ama bu oda arkadaşının gerçekten pis biri olduğu anlamına gelmeyebilirdi, tek başına kalmanın verdiği rahatlıkla dağınık yaşıyor da olabilirdi.
Dolaba kıyafetlerini koyacakken duraksadı ve dolabın içini silmeye koyuldu. Daha önce kullanılmış bir dolaba eşyalarını koymazdı.
Islak mendille iyice sildiği dolaba eşyalarını yerleştirirken odanın kapısı açıldı. Başını kapıya çevirdiğinde yağlı siyah saçları gözünün önüne gelen, adidas eşofmanlarının altında bu çok sıcak havaya rağmen terliğinin içine çorap giymiş olan kişiye baktı. O an başından aşağı kaynak sular dökülmüştü. Korktuğu başına gelmişti. Gözlerindeki dehşet ifadesi ile oda arkadaşını baştan aşağı iğrendiğini gizlemeye çalışarak süzdü.
"Hoş geldin." diyerek içeri dalmıştı. Sanki Jeongin'i odadaki bir çöp parçası gibi görmezden gelip yatağına uzandı. Ayaklarını üst üste koyup kollarını başının arkasına koydu. Ayaklarını havaya kaldırdığı anda burnunu sızlatan bir koku yayıldı odaya. Jeongin o an bayılmak istedi, dayanamıyordu. Ağzını açsa ağzına her şey dolacak gibi hissettiğinden istemsizce öksürüyordu. "Hoş bulduk..." Güç bela konuşup çabucak ortamdan ayrılabilmek için eşyalarını artık katlayarak değil, direkt olduğu gibi dolaba sokuşturdu.
"İyi misin, hasta falan mısın, öksürüyorsun da?"
"Yok, iyiyim. Tozdan herhalde."
"Hastaysan maske falan tak, bana bulaştırma. O bakımdan yani."
Jeongin için bu pis kişi konuştuğunda yalnız dışı değil, konuşmalarını da pis bularak iyice iğrenç buluyordu şimdi onu.
"Hasta değiliz dedik ya." Artık içindeki sinir sesine de yansımıştı. "Bi pencere falan aç, her yer toz içinde."
Jeongin dayanamayıp tişörtü ile burnunu tıkamaya başladı. Yalnızca toz olsa neyse ama pis koku tüm odayı sarmıştı.
Öteki oğlan ters bakışıyla yan yan Jeongin'e bakarak kalkıp pencereyi açtı. Jeongin nefes alabilmek için pencere pervazına yakınlaşıp kendi yatağındaki çarşafları ve yastık kılıfını sökmeye başladı. Kim bilir kaç haftadır burada çarşafların başına neler gelmişti. Gri çarşaf belki de dünyanın en pis şehrindeki birkaç saat içinde tozdan grileşen beyaz kıyafetler gibi sonradan grileşmişti.
"Adın ne?" diye sordu yastığının altından çıkardığı çekirdekleri çitleyerek. "Türkiye'den aldım bunu çok iyi." Bir yandan buruşmuş çekirdek paketini Jeongin'e uzatıyordu.
Jeongin paketi görmezden gelmeye çalışarak "Jeongin ben." dedi.
Alması için ısrarla önünde hışırdayan pakete iğrenerek bakıyordu. "Al çekinme al." diyordu eşofmanlı eleman. Elini paketin içine sokup bir iki tane almış ve cebine katmıştı.
"Hyunjin ben de. Memnun oldum."
Adı Hyunjin olan ve ayağı kokan bu garip insan verdiği çekirdekleri Jeongin'in yemediğini görünce "Yesene çok güzel." deyip çekirdeği dişlerinin arasına koyup nasıl kıracağını "Bak böyle dişinin arasına koyuyorsuğn vöğle... sınraa..." diye anlatırken Jeongin, dişlerinin arasından görünmez tükürük damlacıklarının saçıldığını düşündükçe bayılacak gibi oluyordu.
Kırılan çekirdeği ağzından çıkartıp içindekini gösterdi, bir yandan ağzında kalan küçük çekirdek parçalarını tükürüyordu. "Heh, bak bunu beeğle diğinle alıyyon" diye çekirdeği diliyle alıp çiğnedi. Aynı şeyi Jeongin'den bekleyerek elini kaldırdı. "Yap şimdi." dedi.
Jeongin parmakları tükürüğe bulanan Hyunjin'in ellerine bakınca cebinden çıkarıp avucunun ortasındaki çekirdeklerin de böyle tükürüklü ellerle ellendiğini düşündü. Fakat ısrarla Hyunjin çekirdeği yemesi için inat ediyordu. Bismillah diyip çekirdeği dişlerinin arasında çıtlattı. Sonra hemen çıkartıp içindekini aldı. Eliyle içini alıp yedi. Kabus gibiydi. Bu pis adamın verdiği şeyi yemişti, kabus gibiydi. Şimdi midesi bulanıyordu.
"Tadı nasıl iyi mi? Bol tuzlu."
"İ-iyiymiş..."
Jeongin dehşet içinde yatağa bıraktığı çarşafları almak için dönecekken Hyunjin paketi yine uzatıp "Beğendiysen al madem, doldur cebine. Burda bulamazsın bunu." diyordu.
Jeongin çekimser bakıp elini pakete daldırdı, on kadar avucuna doldurup "Sağ ol." diyip cebine kattı ve hız kaybetmeden çarşaflarını alıp çamaşırhaneye indi.
Tam hayalimdeki ayaklar
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YURT | Hyunin
FanfictionJeongin: Allah belanı versin şom ağızlı Jisung Oda arkadaşımın ayağı peynirli cips gibi kokuyor Jisung: ee insanın istemediği ot burnunun dibinde bitermiş Yurda yeni taşınan Jeongin'in insanlarda çok kınadığı bir özellik oda arkadaşında çıkar. Dikka...