0.0 Karanlık sokaklar

567 41 42
                                    

Annemin en yakın arkadaşım Altay için sürekli kurduğu bir cümle vardı. "Sokak serserilerine benziyor." Bu yüzden hiç istememişti üniversitede onunla aynı ili tutturmamı. Ama istediği olmamış, aynı ille birlikte aynı üniversiteyide tutturmuştuk.

Yurt çıkmamasıyla birlikte kiralık ev arayışına girmiştik. Annem bu süreçte arkadaşımı sevmediğini tekrar tekrar göstermişti. Her fırsatta tek başıma ya da sadece Kerem ile yaşamam için ısrar ediyor, Altay'ın beni -kendi deyimiyle- yoldan çıkaracağını söylüyordu.

Hatta kafasında binbir türlü senaryo kuruyor, bunada kendini inandırıyordu. Altay'ın, İstanbul'da birçok sokak serserileriyle arkadaşlık kuracağını ve uyuşturucuya başlayacağını söylüyordu. Eve kafası güzel bir şekilde gelip bana zarar vereceğini, bununlada yetinmeyip benide uyuşturucuya alıştıracağını düşünüyordu.

Bu cümlelerini duyduktan sonra daha az dizi izlemesini söylemiş ve bir daha Müge Anlı'yı açmamasını hepimizin akıl sağlığı adına istemiştim. Tabiki de karşılık olarak terlikle dayak yemiştim.

Bir yönde haklı çıkmıştı aslında. Ama her şeyi ters olarak söylemişti. Zaten annem ne düşünüyorsa hep tersi olmuştu bu zamana kadar.

Uyuşturucu hiç hayatımıza girmemişti, burda yanılmıştı. Altay uyuşturucuya değil ama sigaraya alışmıştı. Bağımlı olmasada içkiyede başlamıştı. Annemin sokak serserileriyle olan teorisi ise gerçekleşmişti. Ama onlara bulaşan arkadaşım değil ben olmuştum.

Bu yüzden bomboş karanlık sokakta koşarken bunları düşünüyorum. Annemin Altay hakkında yanıldığını, sokak hayatına bulaşanın ben olduğumu bilmesini istiyorum. Ki bu çok aptalca bir düşünce olduğundan hemen aklımdan silmiştim.

Bacaklarım titriyor, göğsüm yanıyordu. Koşmaktan nefesim kesiliyordu ve kurtulmak için bir çözüm yolu düşünmüyordum. Sadece nereye kadar süreceğini bilmeden koşmaya devam ediyordum.

Önce kendimi tanıtmalı ve şuan neden koştuğumu anlatmalıyım belkide. Pekala, Talha ben. Tayyip Talha Sanuç. Birkaç gün önce 18 yaşına girmiş 4 aylık bir üniversite öğrencisiyim. Müge Anlı'ya ve dizilere bağımlı bir annenin ve hayatı akışına bırakıp düz bir şekilde yaşayan bir babanın tek çocuğuyum.

Ne içine kapanık ne de dışa dönük biriydim. Birileriyle tanışmakta ve arkadaş olmakta zorlanmazdım ama hayatımdaki kişi sayısı sadece dörttü. Annem, babam ve en yakın arkadaşlarım Altay ile Kerem Atakan.

Altay ile lisenin başında, Kerem ile lise üçte tanışmıştık. Altay ile aynı il ve üniversite çıksın diye özellikle bir çaba sarfetmiştik ama Kerem ile aynı olması tamamen tesadüftü. O da İstanbul'u istiyordu ama istediği üniversite bizimle aynı ilçede değildi. Kendisininde ummadığı bir şekilde listeye öylesine eklediği ve sonlarda olan tercihe yerleşmişti.

Listenin başına yazdığı üniversitelere yerleşmeyi daha çok istese bile şuanki durumundan da memnundu. Yurt derdi olmamış, iki kişilik kurduğumuz plana üçüncü olarak dahil olmuştu. En yakın üç arkadaş olarak aynı evde kalarak üniversite hayatı yaşıyorduk. Daha ne isteyebilirdik ki?

Mesela şu anda deli danalar gibi koşmak yerine evde olup arkadaşlarıma bulaşıp onları hayattan bıktırmak veya gece olmasından dolayı uyumaya devam etmek isterdim.

Peki ben neden mi koşuyordum? Orasını bende daha bilmiyordum.

Şöyle anlatayım o zaman. Bugün bir maç vardı ve Altay televizyondan o maçı izliyordu. Maça kısa bir süre baktıktan sonra takımlardan performansı daha iyi olanın kazanacağını söylemiştim. Altay ise skorun hala 0-0 olduğunu, diğer takımın tempoyu artırıp maçı alacağını söylemişti.

Kaldırım Taşları - Tayyip Talha'CenkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin