1. Bᴏ̈ʟᴜ̈ᴍ

63 5 4
                                    







Bu kitap, aynı bedenin içindeki iki ruhun kavgasını anlatıyor. Birbirini öldürmekten başka hiçbir şey istemeyen, gözleri açgözlülük ve kibirle boyanmış iki ruh.


















-𝑌𝑎𝑧𝑎𝑟𝑑𝑎𝑛

《 Quailshire içindeki krallıklarda doğan her bebek, ölen her vatandaş, şölen, organizasyon gibi durumlar için İmparatoriçe'ye bildirge verilmesi gerekir. Bildirge, sarayın veziri tarafından hazırlanır, kral ve kraliçenin mührü ile onaylanır. 》

Dünya, birbirine 4 köprü ile bağlanmış, 4 krallık ve bunları içine kapsayan Quailshire İmparatorluğu tarafından yönetilmekteydi. Her krallık bir elementi sembolize ediyordu:

-Nethilor/toprak,
-Khisfire/ateş,
-Ravence/hava,
-Aekasa/su.

O gün, Aekasa krallığında belki katliam, belki yıkım, hatta çok daha fazlasına neden olabilecek bir felaket doğmak üzereydi. Kraliçe Xiomara, Kral Caspian'ın tahtının varisini dünyaya getirmek üzereydi. Kraliçe çok zorlu bir doğumdaydı. İçerideki telaşın sesleri dışarıya vururken, kral bunları duydukça daha çok endişeleniyordu. Herkes Aekasa tahtının varisinin erkek olmasını bekliyordu. Kral çok endişeliydi. Kraliçeyi kaybetme olasılıkları yüksekti. Herkes telaş içinde beklerken içeriden hizmetçilerden biri bağırdı, "Tebrikler majesteleri! Bir kızınız oldu!"
Kralın ilk cümleden sonra yüzü düştü. Kralın erkek kardeşi Leonel kralın omzunu tuttu. Çok geçmeden içerideki nedimelerden biri kapıyı yavaşça açtı. Reverans yapıp kralın ve diğer aile üyelerinin geçmesi için kenara çekildi. Kral ağır adımlarla beşiğin yanına geldi. Altın kum taneleri gibi saçları, denizdeki beyaz yansımalar kadar açık ten rengiyle güzeller güzeli prensesi görünce yüzü yumuşadı. Hayranlıkla baktı prensese.
"Kyra." dedi sessizce. "Onun adı Kyra. Düşündüğümüz isimlerden en çok ona uyacak olan isim bu."
Kraliçe kafasını hafiften kaldırıp güldü. Kafasını onaylar bir biçimde salladı. Aile üyeleriyle yaklaşık 30-45 dakika konuştular. Konuşmanın ortasında kraliçenin bir anda gözleri büyüdü. Bir karnına bir de krala baktı. Karnını tutarak çığlık çığlığa bağırmaya başladı. Ebe, panikle kraliçenin yanına geldi. "Majesteleri, varisleriniz ikiz!"
Kralın gözleri büyüdü, başı döndü ve yatağa sırtını dayayarak yere oturdu.
Aile üyeleri şok içerisindeydi. Çünkü ikiz varisler demek krallığın yıkılışının habercisiydi. Geçmişte ikiz varisleri olan krallıklar yıkılmıştı. Hatta yıkılmaktan da beter olmuştu. Leonel krala yardım etti ve hızlı adımlarla dışarıya çıktılar. Kral yaşadığı şoku atlatamıyordu. Yere oturup kısık bir sesle "Olamaz..." diyerek sayıklıyordu.
Hizmetçilerden biri krala su getirdi.
Kraliçe bir öncekinden çok daha acı bir doğumdaydı. Çığlıkları sarayın içinde yankılanıyordu. Bir süre sonra çığlıkları azaldı, azaldı ve azaldı. Ve çığlığın yerine gür bir ağlama sesi bastırdı ortalığı. Nedime, içeriden elleri titreyerek ve gözleri dolmuş bir şekilde krala baktı. Bakışlarını hemen yere indirdi. Reverans yapıp hemen kenara çekildi. Kral kapıda şoklar içerisinde bir süre bekledikten sonra içeri girdi. Beşikte ağlayan küçük bebeğe baktı.
Saçları, açık bir deniz kabuğu kadar açık sarıydı. Aslında sarı bile değil. Gümüş kadar beyazdı. Sedef gibi parlıyordu. Teni kar kadar beyazdı. Prensese ruhsuz bir şekilde bir süre baktı kral. İçindeki korku ve endişe, şefkat ve merhametini yiyip bitirmişti. Prensese iğrenerek baktı. "Felâket." dedi. Bir an duraksadı. Konuşurken sesi titriyordu. Ancak bunun önüne geçti ve konuşmaya devam etti."Bu bebek kraliyet soyundan olamaz. Bu olsa olsa gelmiş ve gelecek en büyük felâket olur. O bir prenses değil, o benim kızım değil. O bir felâket. O bir canavar.!"
diye bağırdı. Kraliçenin bunu duydukça içi paramparça oluyordu. Kral solunda duran vezirine döndü. "Öldürün, yaşaması Aekasa ve hatta Quailshire için çok büyük bir tehdit. Ne yap ne et, ondan kurtul." Vezir titreyen başını onaylar anlamda eğdi.
Kraliçe kısık sesle konuştu, "Öldürme bebeğimi. Ne kadar reddedersen et, o senin kızın ve öyle kalacak. En azından adını koyayım, sonra Fershtain Adası'na gönderirsin. Orası pek insan bilmez. Saraya uzaktır. Hem, güvenlidirde. Ne olursa olsun ölmeyi hakedecek bir şey yapmadı. Yalvarırım..."
Kral kraliçeye baktı. Kraliçenin masmavi gözlerinden damla damla yaşlar akıyordu. "Eirian" dedi kral. "Anlamı gümüş demek. Senin kızın gibi değersiz bir metal." Derin bir nefes alıp kaşlarını yukarı kaldırdı. "Senin dediğin gibi olsun. Nedime Iris'e veririz. Zaten bebeğini kaybetti. Bildirge açısından da bir sorun çıkmaz. Hem Colette'in varisin o olup olmadığından da haberimiz olur."Kral çok duygusuz konuşuyordu. Kraliçe de kısık ve yorgun sesiyle konuştu, "Colette'in varisi yıllardır gelmiyor. İkizlerden biri olması imkânsız. Şüphemiz olmasın. Ama Iris bize gerekli bilgileri verir."
Kral onaylar anlamda başını salladı. Doğumdan 1 hafta sonra vezir gerekli bildirgeyi hazırlayıp İmparatoriçe Colette'e gönderdi. Iris, Eirian'ı alıp Fershtain Adası'na yerleşti ve biraz zaman geçtikten sonra doğum bildirgesini İmparatoriçe'ye gönderdi. Eirian artık Iris'in kızıydı. Kyra ise Kraliçe Xiomara'nın kızıydı ve Aekasa tahtının tek varisiydi. Eirian'ın kaderinin bu denli değişmesi Quailshire için gelmiş ve gelecek en büyük felâket olacaktı. Değiştirilen kader, onlara mezarlarında bile huzuru tattırmayacaktı.

Delcour's CrownHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin