Ölüm neydi? En acı olan mı yoksa en gerçek olan mı?
Belki de en basitiydi.Tek bir darbeyle ölebilirdin.Ama ruhun söz konusu ise darbelerin en büyüğünü alsan bile ölmezdin,ölmemeliydin.Ben o darbelerden onlarca kez almıştım.Herseyin üstüne birde katil olmuştum.Bir Lordu öldürmüştüm.Belki sadece bir cumleydi ama bu cümle benim ölüm sebebim olabilirdi.Lowell bir boka yaramasa bile lordtu.Ama ben ne yaparsam yapayım bir hiçtim.Hiçliğin içinde kaybolmuş bir beden.Lowell'ın cesedi yerdeyken ben onun etrafında depar atıyor,ne yapacağımı düşünüyordum.Pek birşey yapamazdim.Bırakıp kaçmayı düşündüm ama yapmadım.Neden bilmiyorum,onu yanlız bırakmak istemiyordum.Basinda saatlerce ağlayıp yas tutmak istiyordum.Krallığa geri dönmek zorundaydım.Biraz uzaktaki ağacın dibine kılıcımin ucuyla küçük bir çukur açtım.Kilici içine bırakıp üzerine ayağımla toprak attım.Sik sık lowell'in cansız bedenine bakmadan duramıyordum.Kotu olsada onu seviyordum.Bedeninw biraz daha yaklaştım.Sari saçlarına çamur bulaşmış,dudakları hafif aralıkti.2 yıldır yüzünde olan yara izlerini hâlâ taşıyordu.Ona bakmaya daha fazla -dayanamadım ve nefesim kesilinceye kadar koşmaya başladım.Geldigim yöne doğru koştum.Aglamaktan kendimi alamiyordum.Sarayin kütüphanesinin arka kapısına geldim.Hizmetliler uyanmış, bahçıvan bahçeyle ilgileniyordu.Suçu bahçıvanın üzerine atmaliydim.Aksi taktirde öğrendikleri an beni öldürürlerdi.50li yaşlarda olan bahçıvan, kır saçlı ve kahverengi gozluydu.Hızlı adımlarla yanına gittim.Once beni fark etmedi.Etmesi için sesli bir şekilde öksürdüm
"Lord Lowell'a birşey sormam gerek ama bulamıyorum.Sesi ormandan geliyor.Kurtla veya ayıyla karşılaşmış olabilir.Bakarmisin?"
Masum sesime kolayca kanmasini umdum.Sorgulayici gözlerle bana bakıyordu.Tekrar
"Lütfen" dedim.Karşı çıkamazdi.Çünkü üvey dâhi olsa Kral Cyrus'un kızıydım.Elindeki tırmığı sertçe yere bıraktı ve bana samimi bir gülümsemeyle karşılık verdi."Lütfen çabuk ol"diye kükredim.Adimlarini hızlandırarak ormana doğru ilerledi.Bende fırsat bulmuşken sarayın kapısındaki askerlere doğru koştum.Askerler sabahın bu saatinde geldiğime haklı olarak şaşırmıştı.Telasli bir şekilde
"Sabah Lord Lowell'a bir şey sormam gerekiyordu ama onu bulamadım.Az önce sesini ormandan duydum ayıyla karşılaşmış olabilir bakabilir misiniz? Endişeyle birbirlerine baktıktan sonra baslariyla beni selamladılar.Koşar adım ormana gittiler.
-
Askerler ormana gideli henüz 5 dakika olmuştu.Bende sarayın kütüphanesine gittim ve elime bir kitap aldım.Oturma salonundaki tekli koltuğa oturdum.Kolidordan sesler yükselmeye başladı.Bahçivanin sesiydi.Kitabı oturduğum koltuğa bıraktım.Giriş kapısına yakın bir yerde rafın arkasına gizlendim.Askerler bahçıvanı ittirerek götürüyordu.Yaklaşmak istemediğim için arkama dönüp oturma salonuna ilerledim.Kutuphanenin açık kapısından beni gören bahçıvan bağırmaya başladı
"Benim suçum yok hepsi Lora'nın suçu bana ormana gitmemi söyledi.."
Askerler onu susturarak götürdüler.Bende ağlamaklı bir şekilde kolidora çıkıp bağırmaya başladım.Herkes inanmış olacak ki annem Agnes beni sakinleştirmeye geldi.
Bir süre sonra sesler kesildi.Annemden öğrendiğime göre bahçıvan idam edilmişti. Lowell öldükten sonra ağlamam Kral Cyrus'un hoşuna gitmiş.Beni öz kızı gibi görmeye başlamıştı.Hem Lowell ölmüş hemde sarayın 2. katında olan odam daha lüks eşyalarla dolu başka bir odaya taşınmıştı.Tacizcimden kurtulmuştum.Ama bu benim için henüz bir başlangıçtı.
-----------------------------------
Bölüm sonu
N'aber?
Biliyorum biraz geç oldu hatta baya geç oldu ama olsun:)
(çaktirmayin yazacak birşey bulamadım ksksks)
Ay ciddiyetin kaçtı.Neyse ben gidiyorum hepinizi kocaman öpüyorum
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KRALİÇE
Fantasy"O ölümü diledi bende dileğini gerçekleştirdim." Krallığa sahip olmak isteyen bir katilin hikayesi~