Bölüm Şarkıları: Fairytale of Venus-Tavlı
Stories-Danilo Stankovic
Gnossienne No.1-Arti Huisman
Liyan...
O hep çok farklıydı. Hep çok özeldi. O beklenilen çocuktu. Yıllarca, hatta bir ömür beklemişti Ülkü ve Deniz onu...
Hepimizin kaderi, hayatı, geleceği ve geçmişi anne babalarımızın kaderinin bir aynasıdır. Onlardan doğan bir yazgıdır yaşadıklarımız. Liyan için de durum bundan ibaretti aslında. O istenilen çocuktu. Uğruna çaba sarf edilen, gelişi hayal edilen, yıllarca beklenen ve geldiğinde her şeyden çok sevilen o çocuktu.
Ülkü ve Deniz birbirlerini bulana kadar huzurdan eksik büyümüşlerdi. Birbirlerini bulmaları bile o huzurun yoksunluğuna dayanıyordu. Huzur onların kapısını ilk çaldığında beraberinde aşkı getirmişti. İkinci kez çaldığında ise Liyan'ı...
Liyan...
Huzur veren, huzurda olan, parlayan demektir. Liyan adının hakkını en çok veren insanlardan biriydi. Gelişi, yaşıyor oluşu, varlığı, aldığı her nefes. Etrafına huzuru getirirdi. Onun olduğu her yer ışıklarla doluydu. Parlaktı, sıcaktı, sakindi. Onu sevmemek, yanında durmamak imkansızdı...
12 Ocak 2017
Liyan için yeni gün ışıklar içinde başlamıştı. Günlerdir hava kapalıydı ve bu Liyan için adeta katlanılamaz bir şeydi. Liyan güneşe âşıktı. Güneşin verdiği ısıya, ışığa, yaydığı enerjiye hep hayrandı. Onun için kapalı havalar işkence gibiydi. Etrafına neşe saçan bu kızın gülümsemesini solduran tek şey güneşin ortalarda olmayışıydı. Karanlığı ve geceyi bu yüzden hiç sevmezdi. Hayalleri bile güneş üstüneydi. İleride, muhtemelen birkaç yıl sonra, yılın 6 ayını Kuzey Avrupa'da geçirecekti. Muhtemelen Norveç. Orada Yılın 6 ayı gündüzdü. Liyan bunu ilk öğrendiğinde 12 yaşındaydı ve bu onu çok heyecanlandırmıştı. O günden beri Liyan'ın hayali gelecekte 6 ay Norveç'te, 6 ay da Küba veya Barbados'ta yaşamaktı. Böylelikle âşık olduğu güneşten mahrum kalmayacaktı.
Güne ışıklar içerisinde başladığı gibi günlerdir bozuk olan morali bir anda düzelmişti. Kocaman bir gülümsemeyle yatağından kalktı. Hazırlanıp aşağı kata, mutfağa indi. Ülkü yine harika bir kahvaltı hazırlamıştı, her sabah olduğu gibi. Neşeli ve çabuk hareketlerle kahvaltısını bitirdi ve okula gitmek üzere arabasına doğru ilerledi. Ailesinin tek çocuğuydu. Çok fazla beklenmişti ve o doğduktan sonra bütün aile imkânlarını onun için sarf etmişti. 18. yaş günü hediyesi de çok sevdiği arabasıydı. Liyan'ın renkli ruhuna zıt bir şekilde siyah renkteydi. Ancak bunu isteyen Liyan olmuştu. Siyah rengine uzak karakteri olmasına karşın tuhaf bir sevgisi vardı. Her gün kıyafetlerinin bir parçası, hiç yoksa tokası siyah olurdu.
Arabayla kısa bir yolculuğun ardından okuluna varmıştı. Özel bir üniversitede tam burslu okuyordu. Oldukça zeki bir kızdı. Ailesi şehir dışına gitmesini, onlardan ayrı kalmasını istemediği için çok iyi bir devlet okuluna gitmek yerine aynı bölümü İstanbul'da özel bir üniversitede tam burslu olarak okumayı tercih etmişti. Sınıf arkadaşlarıyla arası pek de iyi sayılmazdı. Pozitif kişiliğine rağmen sınıfındaki kişilerin yapmacık ve içten pazarlıklı tavırlarını çok sahte bulur ve bu sebeple de onlardan uzak dururdu.
Liyan 20 yaşındaydı. Hemşirelik 3. Sınıf öğrencisiydi. Onun için hastanenin içinde olmak aslında fazla aykırıydı. Ama yaydığı enerji insanlara huzur verirdi. Bu yüzden o da hemşire olmayı istemişti...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADIN MEZARLIĞI
General Fiction8 Ekim 2017 Ölümün soğuk ve sessiz tarafına mahkum olan bir ruhum. Araf'ını kendi elleriyle yaratmış, daha sonra da kendini o Araf'a hapsetmiş bir ruh. Yalnızlıklardan koskocaman bir set çektim önüme. Buzdağını kendi yaratmış ve o buzdağı ile yok ol...