Taehyung heyecanlıydı.
Kapının önünde beklerken, adeta heyecandan titriyordu. Seokjin'i görecek olmak onda dehşet bir duygu uyandırmıştı. Elindeki kabı sıkıca tutarken, sokağın başını sürekli kontrol ediyordu. Bahsettiği kişinin hemen gelmesini ve onu Yarbay'a götürmesini istiyordu.
Arada üzerine çeki düzen veriyor, acaba yeterince güzel oldum mu diye düşünüyordu. Tabii atladığı çok detay vardı. Seokjin için yeterince güzeldi kendisi. Süslenmesine bile ihtiyacı olmayacak kadar güzeldi hem de. Yine de Taehyung ona en iyi halini göstermek istiyordu.
Sonunda önünde duran arabayla derin bir nefes aldı. Arabadan inen kadın gerçekten harika bir fiziğe sahipti. Asker olduğu çok belliydi. Kasları, duruşu ve keskin bakışları kendine hayran bırakmıştı. "Kim Taehyung?" Kadının sesi Taehyung'u kendine getirmişti. Kafasıyla onayladıktan sonra hızlıca arabaya geçti.
Tek istediği Bir an önce Seokjin'i görmekti. Acaba nasıl gözüküyor diye yol boyunca hayal etti. Sarılmalı mıydı? Nasıl davranmalıydı bilmiyordu. İçinden geldiği gibi yapacak ve elinden geldiğince onu bunaltmamaya çalışacaktı. Bu yüzden düşünmeyi bırakıp, kendini çok sıkmadı.
Sonunda askerlik yaptığı yere geldiklerinde, kapıda bekleyen silahlı askerleri görmüştü. Demir kapı yavaşça açılırken, kendisini getiren kadına bir şeyler sormuşlar ve içeri girmelerine izin verilmişti. Gerçekten bu durum daha çok heyecanlanmasına neden oluyordu.
"Yarbay Kim Seokjin'in kaldığı yerin önüne geldik." Taehyung yutkundu. Heyecandan doğru düzgün nefes alamıyordu. Yavaşça kafasını cama doğru çevirdiğinde, onu görmüştü. Biliyordu. Onun olduğuna emindi. Yüzü yine kapalıydı. O an gerçekten onun gizli asker olarak kalması gerektiğini anlamıştı.
Titreyen elleriyle kapısını açıp indiğinde, Seokjin ile göz göze geldi. Bakışları ürkek ve oldukça kararsızdı. Onun bakışlarındaki keskinlik... Taehyung o an bayılabilirdi. Seokjin, arkasındaki askere baş işareti vermesiyle, asker gözden kaybolmuştu. Arabanın sesi, hala çok net bir şekilde Taehyung'un kulaklarında çınlıyordu.
Gergindi.
Gözleriyle Seokjin'i süzdüğünde yutkundu. Gerçekten büyük bir vücuda sahipti. Geniş omuzları aklını başından almıştı. Gözü yavaşça koluna kaydığında sargılı hali, onu olduğu yerden oynatmaya yetmişti. Düşünmek istemiyordu. Sadece Seokjin'e sarılmak istiyordu. Adımlarını hızlandırıp, Seokjin'e doğru ilerledi.
Genç adam, kendisine sarılacağını anladığı için yaslandığı duvardan çekilip kendisine gelen çocuğu kolları arasına aldı. Seokjin onun yakından ne kadar güzel olduğunu görmüştü. Burnuna dolan güzel kokusu, gözlerini kapatmasına yetmişti. Olabildiğince sıkı sarılıp, kendine daha çok çekti.
Taehyung, şu an bu anın yaşandığına pek inanamıyordu. Yavaşça çekilip, yüz yüze geldiler. Taehyung elini Seokjin'in maskesinin üzerinde gezdirip, okşadı. "Bunu çıkartmayacak mısın?" Seokjin derin bir nefes alıp, çocuğun elini tuttu. Ona bu kadar yakından bakıyor olmak, derin nefes almasına neden olmuştu.
"İçeri geçelim," baskın sesi Taehyung'un dudaklarını birbirine bastırmasına neden olmuştu. İçeri geçtikleri an, bu biraz hızlı olmuştu. Taehyung kendisini kapıyla Seokjin'in büyük bedeninin arasında buldu. Maskeli dudakları burnunun ucunda, sızan sıcak nefesi dişlerinin üzerinde geziniyordu.
"Maskeyi indirdiğimde, arkandaki kapıdan çıkman için izin vereceğim. Bir daha seni asla rahatsız etmeyeceğim. Sana saygı duyacağım. Anlaştık mı ufaklık?" Taehyung onun neden böyle söylediğini asla anlamıyordu. Kaslı bedeni, kendi bedeninin üzerinde sefasını sürerken, onu dinlemek istemiyordu.
"Yarbay," sızlanarak konuşması üzerine Seokjin dişlerini birbirine bastırıp, alnını çocuğun alnına yasladı. "Ufaklık," Taehyung'un dudağı hafifçe kıvrıldı. Ondan bu hitabı canlı canlı duymak, midesine balyoz yemiş etkisi yaratmıştı. Saniyeler içinde, kalbinin hızla atmasına neden olmuştu. Korkunçtu. Bu askerin ona yaşattıkları, oldukça korkunçtu.
"Maskeni indir." Seokjin bir süre düşündü. Daha önce sadece bir kişiye indirmişti maskesini. O yüz ifadesini, gidişini hala unutamıyordu. Belki bu ona bir ders olmuştu. Yine de nedense bu çocuğun öyle biri olduğunu asla düşünemiyordu. Güvenmek, ona kendisini göstermek istiyordu.
Her insan, aynı değildi değil mi?
Yavaşça yüzündeki maskeyi, titreyen elleriyle indirdiğinde, hala alnı Taehyung'un alnının üzerindeydi. Henüz yüzünü kaldırmamıştı. "Hadi, bak bana." Ondan duyduğu ikazla yavaşça yüzünü kaldırdı. Tam o an, Taehyung için zaman durmuştu. Adamın derin bakışları ve sert yüzü derin bir nefes almasına neden olmuştu.
Seokjin ise onun mimiklerine odaklanmıştı sadece. Onun yüzünde aynı ifadeleri aradı bir süre. Bulamadı. Bulamamak onu sevindirirken, gözlerine baktı aniden. Onun ürkek ve nazlı bakışları, yanağına kaydığında nefes almayı bıraktı. Gözlerindeki duyguyu anlamaya çalışıyordu.
Taehyung şimdi neden onun maskeyi çıkarmadığını anlamıştı. Yanağında, bir iz vardı. Çenesine doğru uzanan, kesik izi. "Acıdı mı?" Seokjin anlamazca ona bakarken, şaşkındı. "Bu olduğunda canın çok acıdı mı?" Seokjin için o an, kafasında her şey darmaduman olmuştu.
"Çok acıdı."
Çocuk resmen onun can acısıyla ilgilenmişti. Yara izini umursamamıştı. Taehyung'un dolan gözleri Seokjin'in içini ezmişti. Genç çocuk yavaşça yaklaşıp, aralarında asla büyük bir boy farkı yoktu. Yine de hafif parmak uçlarında kalkıp, Yarbay'ın yanağındaki izi öptü. Onun sıcak dudaklarını yanağında hisseden asker, gözlerini kapatmıştı.
"Şimdi geçti mi?" Seokjin ellerini çocuğun beline sarıp, kendine daha çok çekti. Kafasını boynuna gömüp, bir süre bekledi. "Geçti," Taehyung onun saçlarına ellerini daldırıp boynuna daha sıkı bastırdı. Ondan gideceğini düşünüp, günlerdir yüzünü göstermemiş olmasına sinirliydi ama bunun öcünü şimdi almayacaktı.
"Sana tavuk çorbası yaptım."
Taehyung bunu söyledikten sonra, seokjin'in o zaman kıvrılan dudaklarını boynunda hissetmişti. Bir süre daha sarılı kaldıktan sonra, içerdeki masaya oturup çorba içerken sohbet ettiler. Seokjin onun güzel yüzünü izlerken, saatin kaç olduğunu bilmiyordu. Taehyung bir şeylerden bahsederken oldukça heyecanlı ve sevimli gelmişti gözüne.
Yarbay, ilk defa yarasının sızlamadığını hissetmişti.