Gerginlik, tam olarak şu an askerin hissettiği kadar yorucu bir duyguydu. Taehyung ilk kez böyle bir alanda bulunmuştu. Binlerce adam güneşin altında sıraya dizilmiş bir şekilde bekliyordu. Hepsi sevgilisini, heyecanla bekliyordu. Seokjin'i ilk kez iş üzerinde görecekti.
Birkaç dakika sonra ilerden gelen Yarbay'ı görünce hafifçe gülümsedi. Heybetli bedeni yanaklarının kızarmasına neden olmuştu. Taehyung onu büyülü bir şekilde izlerken, Seokjin hiç vakit kaybetmeden konuşmaya başlamıştı. Taehyung dediklerinden çok, onu izliyordu.
Hareketleri çok özgüven doluydu. Hayran olmamak elde değildi. Taehyung, Seokjin'i dinlemekten çok izledi. Ne anlattığını önemsemiyordu. Geçen yarım saatin sonunda, Seokjin askerlerde gözlerini gezdirdi. Yavaşça sevgilisine geldiğinde, onun gülen tatlı yüzü kalbini hızlandırmıştı. Oldukça sevimliydi.
"Sen," kaşlarıyla Taehyung'u işaret ettiğinde, askerlerin hepsi ona doğru döndü. Taehyung'un gülen yüzü yavaş yavaş solarken, anlamazca sevgilisine bakıyordu. "Ben mi?" Tedirgin sesi Seokjin'in anlık olarak tebessüm etmesine neden oldu. Formanın içinde ne kadar güzel olduğundan, asla haberi yoktu.
"Komik olan nedir asker?" Taehyung onun kendisiyle uğraşacağını anladığında, aklına gelenle alt dudağını ısırdı. Birazcık ters tepki verirse, onu odasına çağırmak zorunda kalmaz mıydı? Odasına gitmek istiyordu. Üniformanın içinde o kadar ateşliydi ki, Taehyung delirmek üzereydi.
"Gülmek yasak mı?" Seokjin şokla kaşlarını kaldırarak bakarken, yavaş yavaş ufaklığının oyununu anlamıştı. Gerçekten vermesi gereken tepkiyi, çok zorlanarak dahi olsa vermek istiyordu. Çünkü üniforma üzerinde öyle harika durmuştu ki... Seokjin güzelliğine ağlayabilirdi.
"Herkes Chan Komutanı takip etsin. Kalacağınız alana gidip yerleşin. İki saat sonra yine bu alanda toplanacaksınız. Sen hariç, sen odama geliyorsun!" Taehyung istediğini almanın verdiği mutlulukla dudaklarını birbirine bastırdı. Diğer askerler ona gülerek bakarken, herkes alacağı cezayı düşünüyordu.
Seokjin kafa işaretiyle yürü dedikten sonra ikisi içeri girdi. Koridorda Seokjin'i gören her asker selam verdikten sonra Taehyung'a acıyarak baktılar. Kendi aralarında "daha ilk günden yazık oldu," tarzı konuşmaları şaşırtmıştı onu. Seokjin oldukça sinirli bir asker olmalıydı. Onun o halini hiç görmemişti.
Gerçi görmek nasıl hissettirirdi bilmiyordu. Seokjin kapıyı açıp içeri girmesine izin verdikten sonra yavaşça kapıyı kapattı. Taehyung buraya ikinci kez gelmenin, tabi ilk kez asker olarak gelmenin verdiği heyecanla öylece bekledi. Seokjin sonunda yalnız kaldıkları için oldukça heyecanlıydı.
Hemen kollarını kocaman açıp, sevgilisine sarıldı. "Çok güzel olmuşsun," Taehyung genişçe gülümsemiş ve boynuna kollarını sarmıştı. "Sen de çok iyi görünüyorsun." Seokjin boynuna yaklaşıp büyük bir öpücük kondurdu. Çok güzeldi. Boynundan yayılan mis koku, Seokjin'in aklını almıştı.
"Her gün seni göreceğim," bir öpücük daha kondurdu boynuna. "Nasıl dokunmadan, sevgi sözcüğü kullanmadan, öpmeden duracağım?" Taehyung gözlerini kapatmış, sadece tatlı öpücüğü hissediyordu. Seokjin'in saçlarını okşuyor, güvenli kolları arasında hayat buluyordu.
"Durma, öp beni." Seokjin boynundan çekilip dudaklarına kapandı. Yavaşça, severek öptü tenini. Dudakları, ah ufaklığının çürük gül rengindeki dudakları... Yürüyerek, öpmeyi kesmeden, masaya doğru ilerletti. Taehyung öpücüğü kesmeden, onun komutuna uydu.
Kalçasını masanın üzerinde hissettiği an, bacaklarını Seokjin'in beline sarıp, öpücüğe yön verdi. Seokjin onun ince beline sarılırken, üniformanın içinde böylesine ateşli olması dağılmasına yetmişti. Yavaşça, daha rahat olacaklarına inanan Seokjin, deri sandalyeye oturdu.